Bekir Parlak: Kentsel dönüşüm şehir efsanesi olmasın!
Türkiye bu alanda şimdiye kadar ne yapmışsa hepsini unutup yeni, kapsamlı ve köklü bir kentsel dönüşüm hareketine girişmiştir. Ancak kentsel dönüşümü dönemsel bir konu olarak ele almamak gerekir...
Özellikle gelişmekte olan toplumlarda ve iç ve dış göçün hareketli olduğu ülkelerde kentsel dönüşüm hep canlı tutulması gereken bir kamusal politika olmalıdır.
Bunun ülkeye maliyeti yaklaşık 400 milyar dolar olacak. Kentsel dönüşümün ekonomideki 200'ün üzerindeki sektöre ve genel istihdama oldukça pozitif katkılarının olacağı da beklenmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uygulamanın sağlıklı ve olabildiğince sorunsuz yürütülmesi için önlemlerini alırken, aynı zamanda konunun kamuoyunda anlaşılabilmesi için bir takım girişimleri de başlatmış durumda. “Alo Kentsel Dönüşüm Hattı”, TV ve Radyolarda tanıtıcı ve eğitici programların yayınlanması, topluma mal olmuş kişilerin ve ünlülerin bu konuda topluma hitap etmesi, bilgilendirici toplantılar düzenlenmesi gibi çalışmalar devam ediyor. Yeni yasanın uygulama yönetmeliklerinin ve ayrıntılı alt mevzuatın tamamlanması halinde oldukça işlevsel bir çerçeve sunduğu söylenebilir. Bakanlığın bu konuya tahsis edilmiş yeni daire başkanlıkları ihdas etmesi ve uzman kadrolar açması yine olması gereken hazırlıklar olarak görülebilir.
Bütün bunlar olurken, meselenin özüne inmek ve kentsel dönüşümün gerçekte neyi ifade ettiği/etmesi gerektiği üzerinde durmak gerekir. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi kentsel dönüşümün “şehir efsanesi” olmaması bir takım koşulların ve bazı hassasiyetlerin yerine getirilmesine bağlıdır. İlk önce kentsel dönüşümü bir dönemlik bir konu olarak ele almamak gerekir. Özellikle gelişmekte olan toplumlarda ve iç ve dış göçün hareketli olduğu ülkelerde kentsel dönüşüm hep canlı tutulması gereken bir kamusal politika olmalıdır.
Kentsel yaşam kalitesi
Diğer yandan kentsel dönüşüm, başta deprem olmak üzere doğal felaketlere sık maruz kalan ülkelerin ve risk altındaki bölgelerin vazgeçilmez bir politika enstrümanıdır. Dikkatten kaçmaması gereken husus ise, afet riskinin salt depremle sınırlı olmadığıdır. Son Samsun trajedisi bunu bize bir kez daha hatırlatmıştır. Sel, erozyon, orman yangınları, çölleşme v.b. doğal felaketleri de hesaba katmalıyız.
Kentsel dönüşümü ülke bütünlüğü bağlamında değerlendirmek ve entegre edilmiş bütüncül yaklaşımlarla konuya eğilmek gerekir. Makro politikalar, merkezi bütçe, etkin denetim, yasal düzenleme kabiliyeti ve uzman personel istihdamı gibi fırsatlar ve olanaklar böylesine önemli bir mega projenin yürütülmesi için merkezi yönetime avantajlar sunmaktadır. Bunu yaparken yerelin kendi karakteristikleri ve geleneksel mimari kimlikleri mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bütüncül kentsel dönüşüm mantığı paralelinde mekansal, sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşümlerin uyum içinde gerçekleşmesi hedeflenmelidir. Kente özgü ve kent kimliğini öne çıkaracak farklı dönüşüm biçimleri, paydaşlarla birlikte belirlenmelidir.
Kentsel dönüşümde dikkate almamız gereken diğer bir konu, bunun sadece afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi konusu olmadığıdır. Kentsel dönüşüm bir bütün olarak “kentsel yaşam kalitesi” ile doğrudan ilintilidir. Kentlerimizi daha “yaşanabilir” mekanlar haline getirmenin de bir fırsatıdır bu. Kentsel dönüşüm, gelişmiş ülkelerde afet risklerini yönetmenin bir aracı olmanın dışında pek çok fonksiyon üstlenmiştir. Kentlerinin yenilenmesi, çöküntü alanlarının giderilmesi, yeni yerleşim alanlarının açılması, canlılığını yitiren kent bölümlerine yeni ekonomik aktiviteler kazandırılması, kent estetiğini geliştirme, kent kimliğini yerleştirme, küresel rekabette kent dinamiklerini ve avantajlarını harekete geçirme, kenti yeniden bezeme, tarihi mekanları koruma ve işlev kazandırma, soylulaştırma gibi önemli kentsel dönüşüm yöntemleri uygulanabilmektedir.
Kentsel dönüşümün esas öznesi insandır. Kentsel dönüşüm denkleminin bir tarafı insan faktörü, diğer tarafı ise mekan faktörüyle belirlenir. Yaşanabilir kentler ve çağdaş kentleşme için “Sürdürülebilir Mekansal Gelişim” stratejileri geliştirilmelidir. Bu stratejinin iki sacayağı vardır: “Toplum” ve “çevre”. Biri “insanı”, öbürü de “toprağı” anlatır. Kent; insan ve toprağın en güzel uyumunu ve optimal durumunu realize etmelidir. Bu alandaki program ve projeler hayata geçirilirken önce insani faktörler “bağımsız değişken” olarak etken unsurların başına yerleştirilmelidir. Kentler fiziken binalardan, yollardan ve meydanlardan oluşur. Ama ona ruh katanlar, onu kent yapanlar vatandaşlardır. Ve kentlerin de ruhu vardır. O kentte yaşamış olan, yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan hemşehrilerin ruhlarının bir birleşimidir bu. Konu salt normatif ilke ve standartlarla yürütülemeyecek kadar kompleks ve bir o kadar da bireysel ve sosyal içeriklidir. Kentler bir toplumun aynasıdır. “Bana kentini söyle, sana kendini söyleyeyim” gibi bir düsturun ne kadar gerçekçi olduğu ortadadır. Hiç kuşkusuz “kentler bizim geleceğimizdir” ve o gelecek kendi ellerimizde şekillenecektir.
Dönüşüm çalışmaları her şeyden önce bir kentleşme politikası ve kent planlama uygulamasıdır. Konuya üst ölçekten bakarak, sistemik bir yaklaşım sergilemek en iyisidir. Kentsel dönüşüm projesi önce imar planı içine yedirilmeli, bu da nazım imar planına dahil edilmelidir. İl çevre düzeni planı ise bu planları üst ölçekte çerçevelendirmelidir. Nihayetinde “İl Stratejik Planı” denilebilecek, bir anlamda “Kent Anayasası” konumundaki makro plan bütün bunları kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Bozulan dokuyu yenilemek
Kentsel dönüşümde başarıya ulaşmak için “A'dan “Z'ye şu hususlara dikkat etmek lazımdır. a) İnsan odaklı perspektif, b) İlgili aktörlerin etkin katılımı, c) Etkili ve verimli ortaklıkların kurulması, d) Bütünsel yaklaşım, e) Çok aktörlü ve çok faktörlü koalisyonlar f) Mülk ve hak sahiplerinin önceliği, g) İstikrarlı politik yaklaşım ve sahiplenme, h) Yerelin özelliklerinin dikkate alınması, ı) Müzakereci yöntemler, j) İşbirlikçi ve katılımcı planlama, k) Uygun ve işlevsel kurumsal örgütlenme, l) Aşamalı uygulama, m) Pilot projeler, n) Paydaşların duyarlılığı ve sahiplenmesi, o) “Stratejik Planlama Yaklaşımı”, p) Başarılı yabancı uygulamaların incelenmesi. r) Rasyonel kurgu ve düzenli feed-back, s) Disiplinli uygulama, t) Yeterli ve net bir mevzuat, u) Kolektif çaba, v) “Kentsel Yaşam Kalitesi”nin yükseltilmesi odaklı, y) “Sürdürülebilir Mekansal Gelişim” Perspektifli, z) Kentin rekabet gücünü ve kent markasını destekleyici olması.
Bir kentin bozulan dokusunu yenileme olarak kısaca tarif edilebilen kentsel dönüşüm, esasında kentin çöküntü bölgelerinin yenilenmesidir. Sözü edilen mekansal çöküntü, sosyal çöküntünün bir fonksiyonu olmaktadır. Öyleyse hem pragmatik hem de akademik bakışın kentsel dönüşümün “sosyal” boyutuna odaklanması beklenir. Kentsel dönüşümde sosyal yapıyı oluşturan kriterler iyi belirlenmeli ve bir “Sosyal Yapı Stratejisi” kurgulanmalıdır. Dünyadaki başarılı örneklerin ortak özelliği bu noktada kendini göstermektedir. Kentsel dönüşüm uygulamalarında öncelikli olarak farklı sosyal, kültürel, ekonomik ve tarihi yapı iyice analiz edilmeli, bunlara bağlı olarak oluşan kentli birey sorunlarının bütünleşik bir biçimde çözümlenmesi hedeflenmelidir. Bu ise birçok bilim disiplinin ve toplumdaki hemen her kesimin müşterek ve koordineli çalışması ile istekli ve disiplinli gayretlerini gerektirmektedir.
Star/Bekir Parlak