Binaların koruyucu zırhı: Su yalıtımı!
Türkiye topraklarının yüzde 92’si ve nüfus yoğunluğunun yüzde 95’i deprem kuşağında yer alıyor. Bu yüksek riskli kuşakta can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor.
Türkiye topraklarının yüzde 92’si ve nüfus yoğunluğunun yüzde 95’i deprem kuşağında yer alıyor. Bu yüksek riskli kuşakta can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında ise uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor. Bunun için de, yapıların, öncelikle su yalıtımı ile donatılarak korozyona karşı korunması gerekiyor. Deprem gerçeği ve yalıtım konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek için faaliyetlerini aralıksız olarak sürdüren İZODER’in Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, 17 Ağustos 1999 Depremi’nin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin hala depreme hazırlıklı olmadığını belirterek, “Ülke genelindeki 19 milyon konutta halen su yalıtımı yok. 6.5 milyon konut ise deprem açısından riskli bina statüsünde” dedi.
Yalıtım konusunda kamuoyunu ve sektörü bilinçlendirmeyi amaç edinen İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği); tüm Marmara Bölgesi’ni etkileyen ‘17 Ağustos 1999 Depremi’nin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’nin depreme hala hazır olmadığını açıkladı. Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan, 20 bine yakın kişinin can verdiği, 24 bin kişinin yaralandığı, 334 bin konutun hasar gördüğü ve 100 binin üzerinde insanın evsiz kaldığı Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 15’inci yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yapan İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Ülke olarak depremle yaşamayı öğrenmeli, güvenli ve kaliteli yapılaşma bilinciyle hareket etmeliyiz. Biz herkesin bu bilince sahip olması gerektiğine inanan bir sivil toplum örgütü olarak, yapıyı oluşturan ana elemanları (demir ve beton), binayı ömrü boyunca koruyacak olan su yalıtımının hayati önemini, her kesime anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Ülkemizdeki 6.5 milyon konut risk altında
Türkiye genelindeki 19 milyon konuttan 6.5 milyonunun deprem açısından riskli bina statüsünde olduğunu belirten Ferdi Erdoğan, “Toplumda çok bilinmese de depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri korozyondur. Herhangi bir yoldan binaya sızan su, oksijen ve beton içerisinde farklı kimyasal içeriğe sahip maddeler ile kimyasal tepkimeye girerek paslanmaya, yani korozyona neden oluyor. Korozyon sonucunda binanın taşıyıcı sistemi öyle zayıflıyor ki, su yalıtımına sahip olmayan bir bina, yapımından sonraki 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybediyor. Binanın taşıyıcı sistemini zayıflatan korozyonu engellemenin tek yolu ise su yalıtımıdır” dedi.
Deprem riski az olan Avrupa’da su yalıtımlı bina oranı daha yüksek
Türkiye topraklarının yüzde 92’si ve nüfus yoğunluğunun yüzde 95’inin deprem kuşağında bulunduğunu belirten Ferdi Erdoğan, “Deprem tehlikesi altında olmayan Avrupa’da bile su yalıtımına yönelik yaptırımlar var ve tüm yalıtım uygulamaları, denetim ve sigorta şirketleri tarafından çok ciddi bir şekilde denetleniyor. Çünkü korozyon nedeniyle binaların depreme karşı dayanıksız hale geldiğinin bilincindeler. Biz de, hem canımızı korumak, hem de sağlıklı, yaşanabilir yapılar inşa etmek istiyorsak, su yalıtımının olmazsa olmaz bir unsur olduğunu anlamalıyız” diye konuştu.
Hasarlı binaların yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi
Korozyonun, binaların taşıyıcı sistemlerini zayıflattığını gösteren en somut örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı araştırma olduğunu kaydeden Ferdi Erdoğan, “17 Ağustos 1999 Depremi’nin ardından yapılan bu araştırmaya göre son derece çarpıcı rakamlar ortaya çıkıyor. Yapılan incelemeler sonucu, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi. Oysa asgaride 80-100 yıl gibi bir süre için tasarlanması ve ömrünü bu sürede tamamlaması gereken binalar, bu süre içinde korozyon etkisine karşı korunmuş olmalı. Ancak beton kalitesinin yanı sıra bina dayanımı için gerekli olan su yalıtımı çoğunlukla ihmal edildiği için ülkemizde 30 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görülüyor. Bunun için de konuya ilişkin mevzuat çalışmalarına hız verilerek eksikliklerin giderilmesi bu çerçevede büyük önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.Su yalıtımının maliyeti sanıldığı gibi fazla değil Ferdi Erdoğan, ülkemizde su yalıtım uygulamalarının göstermelik ve en ucuz şekilde yapıldığını göz önünde bulunduran İZODER’in, binaların depreme dayanıklı olması için çok önemli olan su yalıtımının kalitesini ve sürekliliğini de, yasal düzenleme ve denetimlerle sağlamak için çalıştığını söyledi. Su yalıtımının maliyetinin sanıldığı kadar yüksek olmadığını belirten Ferdi Erdoğan, şunları söyledi: “Bugün yeni inşa edilen bir binanın ortalama metrekare maliyeti yaklaşık 2000 TL. Su yalıtımının maliyeti ise bunun sadece yüzde 2-3’ü, yani sadece 60 TL. Mevcut binalarda elbette bu maliyet biraz daha artıyor. Arazi yapısı, binanın zemini gibi başka faktörler de devreye giriyor. Ancak yine de inşaatın geneline göre yüksek maliyetler söz konusu değil. Su yalıtımı yapılmamış, dolayısıyla korozyona uğramış binaların depremden olumsuz etkilenmesi sonucu ortaya çıkan sonuçlar ise ne yazık ki hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından çok ciddi sonuçlar ortaya koymaktadır.”
İZODER, kapsamlı bir mevzuat çıkarılması için çalışıyor
Depremlerden en az hasarla çıkabilmek için toplumun her kesimine büyük sorumluluklar düştüğünü vurgulayan Ferdi Erdoğan, “Depremlerde can güvenliğini sağlamak için alınacak bireysel tedbirlerin başında su yalıtımı yaptırmak geliyor. Yapı Kanunu’nda su yalıtımının zorunlu hale getirilmesi çok önemli ancak yine eksik bir adımdır. Çünkü zorunlu tutulan su yalıtımı uygulamaları için henüz net bir mevzuat çıkarılamadı. Kapsamlı bir Su Yalıtımı Yönetmeliği henüz olmadığı için binalarda su yalıtımı denetimi yapılsa bile, yalıtımın sadece varlığı gözlemlenebilir, doğru projelendirme, malzeme seçimi ve doğru uygulamanın yapılıp yapılmadığı denetlenemez. İZODER olarak mevzuatın çıkarılması için sürdürdüğümüz çalışmalarımızın son aşamasındayız. İZODER tarafından hazırlanan Su Yalıtımı Yönetmeliği taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunuldu. Bakanlığın inceleme çalışmalarından sonra hızla yönetmeliğe son şeklini vererek ülkemizin Su Yalıtımı Yönetmeliği’ne en kısa sürede kavuşmasını bekliyoruz. Su yalıtım proje ve uygulamalarının denetlenmesini sağlayacak bu mevzuatla birlikte, ülkemizde önemli bir eksiklik giderilmiş olacak” diye konuştu.
Kentsel Dönüşüm su yalıtımı için bir fırsat
Ferdi Erdoğan, önümüzdeki 20 yılda riskli bulunan ve yıkılması gereken, çok sayıda konut ve işyerinin Kentsel Dönüşüm seferberliği kapsamında elden geçirileceğini ifade ederek, bu sürecin bilinçli yalıtım ve güvenli binalar için önemli bir fırsat olduğunu vurguladı. Ferdi Erdoğan, “Yıkılıp yeniden yapılacak binalarının su yalıtımları, kaliteli malzeme ve uzman uygulamalar ile gerçekleştirilirse, her deprem sonrasında yaşadığımız düşündürücü tabloları engelleyebiliriz” dedi.
İZODER, üretici firmalara İKOS belgesi veriyor
İZODER’in, yalıtım konusunda kamuoyunu bilinçlendirme faaliyetlerini sürdürürken, haksız rekabeti önlemek, yalıtım sektörünün büyüme ve gelişmesinin sağlıklı ve sürdürülebilir koşullar içinde devamını sağlamak amacı ile yeni bir proje başlattığını kaydeden Ferdi Erdoğan, “İZODER Kalite Onay Sertifikası (İKOS) adını verdiğimiz bu proje ile İZODER üye profilinin tamamının standart ve yönetmeliklere uyumlu üretim yapan ve piyasaya uygun rekabet koşullarında ürün arz eden firmalardan oluşmasını sağlayacağız. Bu çerçevede ilk çalışma ısı yalıtım malzemeleri ile başlatılmış olup kısa süre içerisinde su yalıtım ürünleri de kapsama alınarak doğru ürün ve buna bağlı doğru uygulamalara doğru ciddi bir çalışmanın yapılması sağlanacak” diye konuştu.İZODER’in sürdürdüğü ‘Personel Belgelendirme Çalışmaları’na da değinen Ferdi Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Uygulama kalitesini etkileyen önemli iki unsurdan biri olan kaliteli ürün ile ilgili çalışmalar devam ederken, diğer unsur olan uygulayıcı ustaların belgelendirilmeleri çalışmalarını da bu dönemde başlattık. MYK tarafından verilen yetki ile TEBAR AŞ., ülkemizdeki ısı, su, ses ve yangın yalıtımı konularında hizmet veren uygulama ustalarının belgelendirme faaliyetlerine başladı. Biliçli tasarımcı, projelendirme, doğru malzeme ve belgellendirilmiş ustalar ile binalar üzerindeki su yalıtımsızlık nedeni ile ortaya çıkan tüm olumsuzlukların önüne geçmek mümkün olacaktır.”
Milliyet