24 / 12 / 2024

Çamlıhemşin, Ertuğrul Günay'ın ilgisini bekliyor!

Çamlıhemşin, Ertuğrul Günay'ın ilgisini bekliyor!

Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan, yazısında Çamlıhemşin izlenimlerini aktarıyor ve "Bütün Çamlıhemşin'in mimari ön cephe devamlılığı ve restorasyonu 100 bin TL'nin altında bir maliyetle yapılabilir" diyor...



Çamlıhemşin'deyim. Gök koyu gri, ormanlar üzerimize yağıyor. Yeşilin her tonu minik şehri sarmış. Bu cennetin içine serpiştirilmiş, yarım yamalak kalmış, cart pembe, açık mavi, koyu kırmızı, açık yeşil, sıva grisi, sıvasız, cildi açıkta kalmış, çirkin mi çirkin binalar. Memleket düşmanı uzaylılar gökten gelişigüzel atmış gibi duruyorlar. Betonun bini bir para.

Kaçkar Dağları'yla çevrilmiş ilçenin içinden Fırtına Deresi akıyor. Çağlayan derenin kıyısında sıra sıra evler, arkalarda coşkun şelaleler. Ama ana caddede yürüdüğünüzde Bükreş'in post-Sovyet bir gecekondu semtinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Karadeniz'in bütün güzelliğine tezat binalar burada bolca var. Yer yer o kadar çirkinler ki insanın yüzünü çeviresi geliyor. Doğu Karadeniz dünyanın en güzel yerlerinden biri. İnsan "Biz neden bina yapmayı bilmiyoruz" diye düşünüp hayıflanıyor.

Ah Karadeniz binaları

Karadeniz'i gezenler bilir, olağanüstü doğal güzelliği ne zaman övmeye kalksanız, burnunuzun dibinde çirkinlik timsali bir bina biter. Yaylalara dikilen apartmanlar, sıvasız yapılar, her biri sanki planlı bir çabayla korkunç renklere boyanmış mesken yıkıntılar. İşin ilginci de kimse bunlarla gurur duymuyor.

Çamlıhemşin'de bir beton binaya giriyorum. Pencereler PVC. İçerisi hiç hava almıyor. Binanın toprakla birleşen yerleri yosunlanmış. İçerisi kesif nem kokuyor. Girdiğim yerden değil, başka yapılardan konuşuyoruz. Bina sahibi bu çarpıklıktan rahatsız. "Bir şey yapmak" lazım diyor. Sonra konuyu değiştiriyor.

Yürürken başka bir bina görüyorum. En az diğerleri kadar itici. Ama bir farkla: Binanın yarısının ön cephesi restore edilmiş. Üst kat korkunç, alt kat nefis. Sahibi Mehmet Demirci ekoturizmle ilgileniyor, "Neden bütün cepheyi güzelleştirmediniz" diye soruyorum. Yanıtı ilginç: "Görenler farkı anlasın diye."

Alternatif var

İlçede bir bina diğerlerinden hemen ayrılıyor. Kapısında 'Moyy' yazıyor. Dağçilegi demekmiş. İçeri giriyorum. Nem kokmayan tek kapalı yer. Solda bir kütüphane, sağda bir açık mutfak. Salonun sonu bir balkona açılıyor. Balkon nere-deyse Fırtına Deresi'nin üzerinde. Çamlıhemşin'den İsviçre Alpleri'ne ışınlanmış gibiyim.

Moyy pahalı olmayan bir mini otel. Alt katı lokanta. Yerel gıdaları pişiriyorlar. Sahibi Özlem Erol etkileyici bir genç kadın. İlçenin yerlisi. Çocukluğu burada geçmiş. Sonra Londra'da moda tasarımı okumuş. On sene önce yurda dönmüş. Bir süre sektörde çalışmış. Çamlıhemşin aklından hiç çıkmamış. Memlekete geldiği bir gün ilçenin en eski ahşap evinin yıkılacağını, yerine de bir beton apartman dikileceğini öğrenmiş.

Ne uzakta yaşamaya, ne de Moyy'ü açtığı evi yıktırmaya vicdanı el vermiş. Eski sahipler uzak akrabası çıkınca, 'kıza' hayır diyememişler, evi ona satmışlar. Özlem Hanım bu metruk binayı elden geçirmiş. Eve girince canlı bir şeyin içinde yürüyormuşsunuz gibi geliyor. Yürürken gayri ihtiyari duvarlarını okşadım, taştan lavobolarına elimi sürdüm. Gıcırdayan merdivenlerinden bir bahane bulup bir kere daha çıktım, indim. Burada bir gece geçirmeden ölmemek lazım.

Karadeniz elden geçebilir

Özlem Erol kendine Müslümanlardan değil. Çamlıhemşinli arkadaşlarıyla kurdukları Fırtına Ekoloji Grubu mimari kirliliği kafaya takmış. İdealist düş gezginleri değil, gayet rasyonel işçi arılar. 'Bu binalar yıkılmadan düzelmez', ya da 'buradan bir şey olmaz' diyen kadercilerden değiller. Karadeniz insanını küçümseyen, eğitimsiz bulan, 'zihniyet sorunu bu, çözülmez' diyenlerden hiç değiller. Hepsi Karadenizli zaten.

İlçenin bütün binalarını etüt etmişler. Ön cephe alanlarının büyüklüğünü hesaplamışlar. Fizibilite çalışmasını tamamlayıp en azından binaların ön cephe restorasyonu için bir plan ortaya koymayı başarmışlar. İnsan bütün bir ilçenin elden geçirilmesinin çok pahalı bir operasyon olacağını düşünüyor. Bütün Çamlıhemşin'in mimari ön cephe devamlılığı ve restorasyonu 100.000 TL'nin altında bir maliyetle yapılabilecek durumda. Devlet destekli bir krediyle aylık elektrik masrafından çok daha düşük bir maliyetle güzel bir yere dönüşebilir Çamlıhemşin.

Belediye başkanıyla yakında bir toplantı yapacaklar ve finansman sorununu çözmek için çalışmaya başlayacaklar. Ellerinde bir dosya var. Dosyanın kendisi de anlattığı amaç kadar güzel. İçinde bazı fotoğraflar. Solda bir İsviçre beldesi. Takvim yaprağından fırlamış gibi. Sağda ondan çok daha güzel bir Çamlıhemşin doğası ve önünde korkunç binalar.

Özlem Erol "çok katlı binaların illa çirkin görünmesi gerekmez" diyerek bir fotoğraf gösteriyor. Fransa'dan bir şehir. Dört katlı binalar yan yana, ama hepsi güzel: "Örnek için uzağa gitmek gerekmiyor. Göynük, Beypazarı, Kemaliye diye mimari devamlılığı sağlanmış, yine çok büyük olmayan bütçelerle restore edilmiş harika yerler var. Burada neden olmasın"

Bir tek bina olmaz

Çamlıhemşin Ayder Yaylası hemen önce. Eskiden bir sürü yabancı turist gelirmiş. Turizmden para kazanmak isteyenlerin diktiği korkunç binalar yüzünden yabancı turistler artık tek tük. Otobüslerle yerli turistler geliyor, bakıp gidiyorlarmış. Özlem Hanım a göre başka bir turizm mümkün. Önemli olan doğanın içinde kaybolacak, ona abanmayacak bir mimari düzenleme ve ekolojik ekonomi kurmak.

Bunun için de çalışmaları var. Köyde özel mantarlar yetişiyor. Çok yaşlı bir ormanın derinliklerinde kurdukları bir bal ambarında benim şimdiye kadar tattığım en lezzetli balı yetiştiriyorlar. Meğo Balı denilen bu balın katma değeri çok yüksek. Franbuaz, yabanmersini ve adını daha önce hiç duymadığım birçok ürün yetişiyor. Bunların nasıl yetiştirileceği, kullanılacağım yaşlı kadınlar hâlâ biliyor. Özlem Hanım onlara bilge köylüler diyor.

Eğer bu geleneksel köylü tarımı tekrar canlandırılabilir ve doğaya dost bir turizm anlayışı özendirilirse, yerel restoranlar yemek kültürü zenginliğinin altını çizerse, iktisadi olarak da geliri şimdikinden çok daha fazla bir yerel ekonomi kurulabilir. Gerçekten ızgara tavuk kanat ve köfte yapan onlarca büfeyi görünce insanın içi cız ediyor. Karadeniz bunu hak etmiyor.

Çözümün ilk adımlarını Fırtına Ekoloji Grubu atmış. Bu minik gibi görünen grup, bütün Karadeniz'i toparlayıp, tekrar dünyanın en güzel yerlerinden biri haline getirmenin yolunu bulmuş olabilir. İşin ilginci masrafı devede kulak bu planı uygulamak için gereken tek şey birinin 'haydi' demesi. Kültür ve Turizm Bakanı'yla görüşüp görüşmediklerini soruyorum. İlgilenmez diye düşünüp aramamışlar. "Belki o arar" dedim.

Koray Çalışkan / RADİKAL


Geri Dön