26 / 12 / 2024

Çankaya Köşkü’nün arazisi 1949’da devlete satılmış!

Çankaya Köşkü’nün arazisi 1949’da devlete satılmış!

Habertürk Gazetesi yazarı Murat Bardakçı bugünkü yazasında Çankaya Köşkü’nün bulunduğu geniş arazinin kim tarafından, kime satıldığını açıkladı. İşte o yazı...



Üzerinde Çankaya Köşkü’nün bulunduğu geniş arazinin büyük bir bölümü Atatürk’ün şahsî mülkü idi, onun vefatından sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin olmuştu. CHP, bugün Devlet Arşivleri’nde bulunan bir belgeye göre sekiz parselden meydana gelen bu araziyi 1949’da 1 milyon 772 bin 20 lira 50 kuruş karşılığında devlete satmış


Çankaya’da üzerinde bundan iki sene öncesine Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılan ve şimdi Başbakanlık’a devredilen bina ile tarihî köşkün ve hizmet binalarının bulunduğu arazinin geçmişteki mülkiyeti hakkında bugüne kadar çok şey yazılıp söylendi...


Önce, eski bir bağ evi olan ilk köşk binasının aslında bir Ermeni aileye ait olduğu ortaya atıldı. İnşaatı 1932’de, Atatürk zamanında tamamlanan pembe binanın zemin katına seneler sonra havuz inşa edilmesi ve yapının zamanla eskimesi yüzünden statiğinde dengesizlikler ortaya çıkıp kullanılamaz hâle gelince köşkün geniş arazisine yeni binalar yapıldı ve nihayet Cumhurbaşkanlığı şimdiki yere, Beştepe’deki “Külliye”ye taşındı...


Peki, üzerinde Çankaya Köşkü’nün de bulunduğu geniş arazinin geçmişini, Cumhuriyet’in ilk zamanlarında kime yahut kimlere ait olduğunu ve devlete nasıl intikal ettiğini hiç merak ettiniz mi?



DEVLET ARŞİVİ’NDE


Başbakanlık’a bağlı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün Cumhuriyet Arşivi kısmında bulunan 30-1-0-0-87-549-11 numaralı ve “Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün Bulunduğu Arazi ve Çevresinin 1949 Senesinde CHP’den Hazine’ye Satıldığına Dair Muamelât” başlıklı belge, bu konuda son derece enteresan, üstelik bir hayli şaşırtıcı bilgiler veriyor.


Sözünü ettiğim belge, Maliye Müfettişi Lütfü Kamu’nun 1950’de yaptığı geniş çaplı teftişten sonra hazırlayıp Maliye Bakanlığı’na sunduğu bir rapor...


Teftiş Maliye Bakanlığı’nın 16 Eylül 1950’de gönderdiği yazılı talimat gereği yapılmış ve rapor bugün Çankaya Köşkü’nün sınırları içerisinde bulunan 44 bin 773 metrekarelik arazinin 1949’da Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 1 milyon 772 bin 20 lira 50 kuruş karşılığında devlete satıldığını ama satışta kanuna aykırı ve “yolsuz” olarak nitelenen bazı işlerin yapıldığını anlatıyor.




NAKİT OLARAK ÖDENDİ


Maliye Müfettişi Lütfü Kamu’nun 16 sayfalık raporunun ana hatlarını aşağıda maddeler halinde ve özetleyerek naklediyorum:


Üzerinde eski köşk ile Camlı Köşk’ün, bu köşklerin arsalarının, bir bağın, yaverler dairesinin ve iki ayrı arazinin bulunduğu geniş bölgeyi Atatürk sahiplerinden satın almış ve Cumhurbaşkanlığı ikametgâhı olarak kullanmıştı. Yani, Çankaya Köşkü aslında devletin değil, Atatürk’ün özel mülkü idi!


Atatürk 5 Eylül 1938’de hazırladığı vasiyetnamesinde bütün menkul ve gayrımenkulleri ile beraber bu arazileri de bazı şartlar karşılığında Cumhuriyet Halk Partisi’ne miras bıraktı.  Ankara  Üçüncü Sulh Mahkemesi, Atatürk’ün vefatının ardından vasiyetnameyi onayladı, karar 31 Mart 1939’da Yargıtay tarafından da tasdik edilerek kesinleşti ve araziler CHP’nin mülkü oldu.


Ancak, Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün hemen ilerisinde bulunan Camlı Köşk’ün intifa, yani kullanım hakkı Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Atadan’a ait idi. CHP, Makbule Hanım’dan intifa hakkını satın aldı ve bütün arazilerin mülkiyeti partiye geçti.


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği, 21 Nisan 1948’de Hasan Saka’nın başbakanlığı zamanında Maliye Bakanı Hasan Şevket Adalan’a bir yazı göndererek Çankaya’daki arazilerinin bazı parsellerini devlete satmak istediğini bildirdi. CHP ertesi sene de benzer taleplerde bulundu ve Çankaya’da sahip olduğu diğer arazileri de elden çıkartmak istedi.


Talebi kabul eden Maliye Bakanlığı bir komisyon kurdu ve CHP’nin satmak istediği sekiz ayrı parselin herbiri için metrekare başına fiyat takdir etti.


Çankaya’daki eski bina ve 1932’de yaptırılan köşk.


CHP takdir edilen fiyatları az buldu ve itiraz etti. Bunun üzerine yeni komisyonlar teşkil edilip fiyatlar arttırıldı ve bazı parseller için ardarda üç defa arttırma işlemi yapıldı. Kurulan fiyat takdir komisyonlarında, CHP’nin görevlendirdiği bir partili de bulunuyordu.


Komisyonun karar veremediği durumlarda CHP hükümetten “istimlâk yerine pazarlık usulü ile satış izni verilmesini” istedi ve Bakanlar Kurulu bu talep doğrultusunda karar çıkarttı.


Ankara Defterdarlığı’nda 24 Ekim 1949’da toplanan komisyon, CHP’nin satış talebini nihai karara bağladı ve yapılan pazarlık neticesinde üzerinde Cumhurbaşkanlığı’nın kullandığı bazı binalar ile diğer arazilerin bulunduğu sekiz adet gayrımenkul 1 milyon 772 bin 20 lira 50 kuruş karşılığında devlet tarafında satın alındı. Toplantıya katılan CHP temsilcisinin de meblâğı kabul etmesi üzerine gayrımenkuller tapuya hazine adına kaydedildi ve 1 milyon 772 bin 20 lira 50 kuruş, CHP’ye nakit olarak ödendi.


Satış, yedi ay sonra, 14 Mayıs 1950’de yapılan genel seçimlerle iktidara gelen Demokrat Parti’nin dikkatini çekti ve Maliye Bakanlığı, o senenin 16 Eylül’ünde sözkonusu satış konusunda teftiş açılmasına karar verip Maliye Müfettişi Lütfü Kamu’yu görevlendirdi.


Lütfü Kamu, yaptığı teftişin sonuçlarını 21 Aralık 1950 tarihli bir rapor ile Maliye Bakanlığı’na iletti ve satış işlemlerinde yolsuzluklar bulunduğunu bildirdi.



Atatürk’ün kızkardeşi Makbule Atadan, ağabeyinin cenazesinin 1953’te Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakli sırasında tabutun başında.


ÜÇ AYRI KOMİSYON


CHP, rapora göre sattığı parsellerden bazılarının daha önce ağaçlandırmış ve bakımlarını da yaptırmış ama bu işler için para harcamamış ve bütün masrafı Hazine’ye ödetmişti. Satış sırasında yapılmaması gereken bir başka iş de yapılmış, yani ardarda kıymet takdirine gidilmiş ve CHP iki parselden 262 bin 91 lira fazla bedel elde etmişti.


CHP’nin takdir edilen fiyatı beğenmemesi üzerine kurulan yeni komisyonlar resmî yazışmalar ile değil, Millî Emlâk Genel Müdürü’nün Ankara Defterdarı’na telefon etmesi üzerine faaliyete geçmişlerdi.


Yeni fiyat takdirleri yine CHP’nin talebi üzerine Ankara Belediyesi tarafından tayin edilen kişilere yaptırılmıştı ve hem bu talep, hem de yeni komisyonların kurulması kanunlara aykırı idi.


CHP’nin ikinci ve üçüncü defa kıymet takdiri yapılmasını istemesi de kanunen yasaktı.


Maliye Müfettişi Lütfü Kamu’nun raporundaki bir paragraf, satış işlemindeki olumsuzlukları her yönü ile ifade ediyordu:


“...Satıcının o tarihte iktidar partisi olması, satış tekliflerinin partice, özel olarak Maliye Bakanları’nın şahıslarına yapılması ve 1949 yılı bütçesine bu yerlerin Halk Partisi’nden satın alınması için hususi surette ödenek konmuş bulunması, satın alma muamelesi ile Maliye Bakanları’nın bizzat meşgul olduğunu göstermekte, bu işte Bakanlık’ta birinci derecede ilgili ve mes’ul olan Millî Emlâk Genel Müdürü’nün de bakanların isteklerine mâni olamadığı, verilen emirleri icra ettiği anlaşılmaktadır”.


DARÜŞŞAFAKA’YA BAĞIŞLADI


Kısacası, ortada bir suç vardı ama bu suç Demokrat Parti’nin 14 Temmuz 1950’de çıkarttığı af kanununun kapsamına girmesi yüzünden dâvâ açılamıyordu.


Satışın yapıldığı 1949 senesi bütçesi hakkında da kısaca bilgi vereyim:


Bütçe giderleri 1 milyar 371 milyon 871 bin 627; gelirler 1 milyar 251 milyon 802 bin 894 lira idi, 120 milyon 72 bin 733 liralık açık vardı, açığın iç borçlanma ile kapatılması hedefleniyordu ve bu açık bütçenin 1 milyon 772 bin 20 lira 50 kuruşu CHP’ye gayrımenkul satış bedeli olarak ödenmişti...


Ve, raporu hazırlayan Maliye Müfettişi Lütfü Kamu...


1963’te emekli olup İstanbul’a yerleşti, 1988 ilkbaharında rahatsızlandı, devletin kendisine masraf etmesini istemedi, oturduğu daireyi yarı fiyatına satarak ameliyat oldu, kalan herşeyini Darüşşafaka’ya bağışladı ve 4 Nisan 1988’de vefat etti...


İşte tuhaf bir satış ile bu satıştaki tuhaflıkları ortaya çıkartan devlet memurunun yorumsuz, kısa öyküsü...


Habertürk



Geri Dön