Cem Has: İnşaat sektöründe marka olgusu yeni yeni oluşuyor!
Türkiye’de gayrimenkul sektörüne kattığı yeniliklerle bilinen girişimci reklam ajansı MODD/works’ün Ajans Başkanı Cem Has, Emlak Ekspresi’nde marka konut projeleriyle ilgili soruları cevapladı.
Girişimci reklam ajansı MODD/works’ün Ajans Başkanı Cem Has, geçtiğimiz hafta konuk olarak katıldığı Habertürk’te yayınlanan ve sunuculuğunu Hakan Ural’ın yaptığı Emlak Ekspresi programında “Konutta Marka Olmak” ve “Emlak Sektöründe İletişim Stratejileri” gibi konularda sektörü aydınlattı. İşte programda öne çıkan bazı satırbaşları;
“GÜVENİLİR BİR MARKAYI İNŞA ETMEK UZUN BİR MARATON”
Bugüne kadar reklamcılar daha çok hızlı tüketim, otomotiv gibi sektörlere yoğunlaşmış ve iletişim stratejilerini de bu kategorilere uygun olarak uzun dönemli planlamışlardı. Son birkaç yıldır inşaat sektörünün reklam pastasındaki payının büyümesiyle reklamcılar da gayrimenkul sektörüne adapte olmaya çalışıyor.
Diğer birçok sektörden farklı olarak inşaat sektörü, 2 yılda tamamlanan ve teslim edilen projeler için çok daha yoğun bir planlama yapılmasını gerektiriyor. Çünkü konut satın almak, hızlı tüketim ürünlerini satın almak gibi kolay verilen bir karar değil. Tüketicinin buna karar vermesi çok daha uzun ve karmaşık bir süreç. Burada reklam ajanslarına da, müteahhit firmalara da çok büyük bir iş düşüyor. İnsanların güvenebileceği bir markayı inşa etmek uzun bir maraton ve inşaat firmalarının da bunun farkında olması ve sabırlı olması gerekiyor.
“TÜRKİYE’DE MARKALI KONUT KAVRAMI HENÜZ ÇOK YENİ”
İnşaat sektöründe marka olgusu yeni yeni oluşuyor. Bugün baktığımızda hızlı tüketim kategorisi yıllardır marka olmayı başarabilmiş bir kültürden geliyor. Ancak markalı konut kavramı Türkiye’de zaten çok yeni bir kavram. Dolayısıyla inşaat firmalarının da bu kavrama adapte olabilmesi, zaman zaman hatalar da yaparak, hatalarından öğrenerek doğru stratejileri belirlemesi biraz zaman alıyor. Evet, gayrimenkul sektörü son dönemde çok hızlı ilerledi ancak marka olarak ilerlemesini beraberinde taşıyamadı.
Biz reklamcılar bir şeyi pazarlarken ortaya bir fikir, bir slogan çıkartıyoruz. Hayal, vaat, ürün satmaya çalışıyoruz. Ancak konut satarken, insanların belki 20-30 yıllık birikimleriyle ilgili bir karar vermesini, bu kararla birikimlerini bir daireye dönüştürmelerini istiyoruz. Burada kendimizi inşaat firması yerine değil de tüketici yerine koyabilmek, onların endişelerini anlayabilmek çok önemli. Herkesin 8-10 konut alacak gücü yok. Birçok insan bir inşaat firmasını hayatı boyunca sadece bir kere seçebilecek durumda. Bu önemli kararı verebilmeleri için uzun süreli bir iletişim planına ihtiyacımız var. İnternet, dijital, televizyon, radyo... İletişim için hangi kanalı seçersek seçelim, doğru yerde, doğru şeyleri söylememiz gerekiyor. Bu algıyı oluşturabilmek için de markalarla daha uzun süreli birliktelikler kurmalıyız.
“PROJENİN İÇİNDE YAŞAYACAK BİR FİKRİ DE BULABİLİRİZ”
İşe sadece reklamcı olarak da bakmamak lazım. Tüketicinin ihtiyaçlarını anlayabilmek her açıdan çok önemli. Satış ofisi için yada projeyle ilgili, projenin içine dahil edilebilecek bir fikir de bulabiliriz. Yüksek katlı bir projede en üst kata gökyüzü gözlem evi yapılmasını önerebiliriz. Projeye bir farklılık katabiliriz. İnşaat firmasının aklında yoktur ama bir fitness salonu yada squash salonu ekleyerek projeyi çok farklı bir noktaya taşıyabiliriz. Bir reklam ajansı sadece “reklam” yapmak durumunda değil. Reklam fikri bulduğumuz gibi projenin içinde yaşayacak bir fikir de bulabiliriz. Sonuçta burası bir fikir fabrikası. Böylece firmalarla daha uzun süre kol kola ilerleyebiliyoruz.
“REKLAMI YARATICI FİKİRLERLE DONATABİLİRSEK GERİ DÖNÜŞÜM ALABİLİRİ"
Hangi mecraları kullandığımızın yanı sıra mecraları nasıl kullandığımız da çok önemli. Biz mecrayı hangi malzemeyle, nasıl bir fikirle kullanıyoruz? Bugün internette öyle dikkat çekici, merak uyandırıcı bir şey söylersiniz ki, reklamınızı geçmez, izlerler. Mecrayı çok yaratıcı, iyi fikirlerle donatmak lazım ki mecradan geri dönüş alabilelim.
“İNŞAAT FİRMALARININ DA TARZLARINI BELİRLEMESİ GEREKLİ”
Otomotiv sektöründe artık markaları biliyoruz. Konfor için, güvenlik için, hız için, sürüş keyfi için marka algıları belli. İnşaat firmalarının da tıpkı bunun gibi biraz nişleşmesi lazım. Mesela bir marka sadece aileye yönelik bir konseptle tanınmalı. Diyebilmeliyiz ki bu marka ailelere yönelik konutlarda iyidir. Bir marka ise sadece gençlere yönelik bir konseptle öne çıkmalı. Sadece gençler için üreten bir markayım diyebilmeli. Biz bunun adımlarını yavaş yavaş atıyoruz. En azından beraber çalıştığımız markalarda bunu yapmaya çalışıyoruz. Siz isminizle tüketicinin zihninde konut tarafında nerede olacaksınız? Aile tarafında mı, genç tarafında mı, yatırım tarafında mı? Bir tarz belirleyip o tarzı sahiplenmeli ve en iyi de o işi yapmalısınız.
“BİZ SADECE REKLAMI YAPIP ÇIKMAK İSTEYEN BİR AJANS DEĞİLİZ”
Biz MODD/works olarak önce inşaat firmasıyla birlikte nereye gitmek istediğimize karar veriyoruz. Markanın doğru stratejisini belirleyip, hangi mecrada nasıl bir mesaj vereceğiz, ne söyleyeceğiz belirledikten sonra bütün bunları güzel bir takım elbise gibi markaya giydiriyoruz. Projenin ismine, içeriğine, planlanan projelere kadar her aşamada yer alıyoruz. Hatta proje lansmanlarındaki davetlilere kadar işin içindeyiz. Biz sadece reklamı yapıp çıkmak isteyen bir ajans değiliz. Aslında zaten öyle olmamalıyız, sektör de öyle olmamalı. Reklam ajanslarının belirli bir yoğunluğu var, belirledikleri kategoriler var. Bu kategorilerde zaten belirli bir hacme ulaşmışlar. Bu nedenle bunun dışına çıkıp inşaat sektörüyle haşır neşir olmuş, kafasını buna yoran reklam ajansı da yok.
“BİLİNEN MARKA DEĞİL SEVİLEN MARKA OLUNMALI”
Bu işin bir de manevi boyutu var. 4 bin konut, 5 bin konut, 10 bin konut üretiliyor. İnsanlar burada aile oluyor, burada çocuklar dünyaya geliyor. Herkes iyi veya kötü bilinebilir. Ancak bilinen marka olmaktan çok sevilen marka olmak gerekli. Sevilen, tercih edilen, kazandıran marka olmak çok önemli. Eğer biri 30 senelik birikimi için bir markayı tercih edecekse, bu tercih onu her açıdan tatmin etmeli.