Genel

Claudia Apartmanı'ndan görünen Tarlabaşı!

Sakızağacı Caddesi 29 Numara, 'Tarlabaşı Yenileme Projesi' dahilinde boşaltılan yüzlerce apartmandan biri. İki yıl öncesine kadar 12 ailenin yaşadığı tarihi binada birkaç yıl içinde lüks rezidans sahipleri oturacak

Sakızağacı Caddesi 29 Numara, 'Tarlabaşı Yenileme Projesi' dahilinde boşaltılan yüzlerce apartmandan biri. İki yıl öncesine kadar 12 ailenin yaşadığı tarihi binada birkaç yıl içinde lüks rezidans sahipleri oturacak. Tahliyeleri, giderek boşalan apartmanın son sakinlerinden dinledik

Besra Hanım, kutu gibi evini çok severdi. Bembeyaz mutfak tezgahına sıcak kaşık bile bırakmazdı. Kapıcılık yapan kocası Yılmaz Beyle 11 yıl önce almışlardı bu daireyi. Eşini beş yıl önce bir trafik kazasında kaybedince, 2.5 yaşındaki oğlu Erhan ve 60 yaşındaki annesiyle yalnız kaldı. Sonra bir kötü haber daha geldi: Evleri, imam nikahlı olduğu kocasının eski eşinin üzerineydi. Besra Hanım, evini oğlunun üzerine alabilmek için mahkemeye başvurdu, bir yandan da geçinebilmek için apartmanların merdivenlerini silmeye, çöplerini toplamaya başladı. Annesi Hediye Hanım da kızına destek olmak için patik örüyor, tanıdıklara satıyordu.

Kışın ortalarına doğru Besra Hanım, Tarlabaşındaki Beyoğlu Belediyesi Yenileme Uygulama Biriminden çağrıldı. Belediye, evlerini acilen boşaltmalarını istiyordu. Kocasının eski eşi, hâlâ devam eden davalarına rağmen GAP İnşaatla anlaşıp evi satmıştı. Belediye, TOKİden bir daire almalarını önerdi. Besra Hanım, Erhanın okuluna, temizliğe gittiği apartmanlara 2 saat uzaktaki Kayabaşına yerleşmek istemedi. Üstelik önden 5 bin lira, her ay da 400 küsur liralık bir ödeme istiyorlardı. Kiralık ev aramaya koyuldu. Bir yandan sürekli belediyeye gidiyor, taşınmak için müddet istiyordu. Belediye, kesin bir tarih vermiyor, hemen boşaltmaya bakın diyordu.

24 Haziran Cuma günü, Besra Hanım sürekli öksüren annesiyle hastanedeyken komşulardan bir telefon geldi: Koş, kapını kırıyorlar! Elinde röntgenlerle koşa koşa Tarlabaşına indi. Apartmanın önünde iki askeri araç, bir de kamyonet bekliyordu. Dairelerinin kapısı çoktan kırılmış, içeride 15 kişi eşyalarını aşağıda bekleyen kamyonete yüklüyordu.

Besra Hanım, evinin halini görünce kendisini kaybetti: Siz savaşa mı geldiniz Bana tek bir gün müddet verin, daha hiçbir şey hazır değil! Nereye gideceğiz, bu eşyaları nereye koyacağız Görevliler, evi bir saat içinde boşaltmaları gerektiğini söyledi.
Besra Hanımın hâlâ taksidini ödediği yeni yatak takımı, içinde çamaşırlarla komidinler... Anneannenin satıp parasını aldığı 22 patik de gitti, Erhanın oyuncak robotu da. Bir aydır Cihangirde 500 liraya bir kömürlükte kalıyor aile.

29 Numaralı Apartman

Besra Hanımların apartmanında iki yıl öncesine kadar 12 aile yaşıyordu. Sakızağacı Caddesindeki apartman, mahallenin minyatürü gibi: Türk, Kürt, Ermeni aileler, bekarlar, translar bir arada yaşıyor. Aileler esnaf, kapıcı, hamal, manifaturacı. 150 yıllık tarihi binada oturuyoruz diyor, apartmanlarına gözleri gibi bakıyorlar. Çoğu evine yeni pimapen taktırmış, tavanlardaki dekoratif alçıları yeniletmiş, duvarları boyatmış. Apartman, o zamanlar hep sabun kokuyor. Kadınlar, temizliğe apartmanın girişinden başlıyor, sohbet ede ede merdivenlerden terasa kadar altı kat çıkıyorlar.

Apartman sakinleri, 2006da bir belediye toplantısına çağrılıyor. Sokaklar güzelleşecek, yenilenecek diyor belediye. Kendi apartmanını yenileyecek parası olmayanlara da kredi verilecek, yavaş yavaş ödeme şansı tanınacak. Herkesin kafasına yatıyor fikir.

Aradan iki yıl geçiyor, ikinci bir toplantıya çağrılıyorlar. Bu sefer önlerinde parlak bir broşür var: Tarlabaşı yenileniyor! Broşürde sokaklarına hiç benzemeyen sokakların, modern binaların, alışveriş merkezlerinden paketleriyle çıkan kadınların resimleri var.
Belediye, yenileme projesinin ihalesini Çalık Holdinge vermiş, ufak parselli binalar yatırımcıları cezbetmediği için apartmanların bloklar halinde içten birleştirilmesine karar verilmiş. Mal sahipleri ya evlerini satacak ya da projeden başka bir daire alıp aradaki farkı ödeyecek, inşaatı beklerken de kiraya çıkacaklar.

Bir gün 4. kattaki dairenin sahibi Mehmet Beyin pazarda yürürken telefonu çalıyor. Arayan, belediye. Apartmanın yıkılacağını, dairelerini boşaltmaları gerektiğini söylüyorlar. Mehmet Beyin başından aşağı kaynar sular iniyor. Sonra, yavaş yavaş yüzü uyuşmaya başlıyor, kaskatı kesiliyor. Eşi Kadriye Hanım yetiştiğinde, Mehmet Beyin ağzı yamulmuş, konuşamıyor. Eşini kaptığı gibi Taksim İlkyardıma götürüyor. Bir ay sonra hastaneden çıktıklarında, Mehmet Bey yüzünün yarısını hala kıpırdatamıyor.

4. kat: Kadriye Hanım ve Mehmet Bey

62 yaşındaki Mehmet Bey, bomboş salondaki tek kanepenin üzerinde sırtüstü yatıyor, tavana bakıyor. Etrafta bantlanmış koliler yığılı, yerde bir şilte, duvara dayanmış bir çekyat. Yeni daireye sığdıramayacakları eşyalarını satmış, komşulara vermiş, atmışlar. Mehmet Bey, hâlâ taksitlerini ödediği pimapenleri bile bir sinirle sökmüş pencerelerden, komşulara vermiş.Tahliye için belediye kamyonlarını bekliyorlar. Kolilerde tabak çanak, bir de Kadriye Hanımın 38 senelik gelinliği.

20 yıllık evlerinden geriye kalanlar bu kadar. Gidecekleri kiralık daire ufacık, hiçbir eşyaları sığmıyor içine. Lüks bir yaşantımız yok, diyor Mehmet Bey. Parayı sağda solda yemedik. Varımız yoğumuzdu bu.

Mehmet Bey, 1993te 200 bin liraya almış dördüncü kattaki iki daireyi. Hayatımızda ilk defa ev sahibi olmuştuk diyor. Evde oğulları ve gelinleriyle kalmışlar yıllarca. GAP inşaat, evlerini yalnızca 83 bin liraya almış. 133.5 metrekarelik dairenin yerine, projeden 46 metrekarelik bir daire vermiş. Bir de üstüne 61 bin lira borçlanmışlar.

Mehmet Beyin 760 liralık emekli maaşıyla geçinen çift şimdi kara kara borcu nasıl ödeyeceklerini düşünüyor. Mecburiyet karşısında evet dedik, bilseydik istemezdik. Çalışsam da anahtar teslimine kadar o kadar para kazanamam. Ayda 1000 lira kazansam 2.5 yılda 30 bin lira yapar. Diğer yarısını nasıl vereceğim diyor.

Taşınma masrafları için Mehmet Beyin iki aylık emekli maaşını çekmişler, Cebimizde hiç para kalmadı Ayın 23ü gelecek ki beş kuruşumuz olsun diyor Kadriye Hanım. İftarda bir yumurta haşladık yedik, 16 saattir onunla duruyoruz. Biz kimseye boyun eğmedik şu hayatta, bana şuradan bir ekmek al nasıl diyelim Belediyenin yapacağı 400 liralık kira yardımı, ödemeleri gereken borç karşısında bir şey ifade etmiyor.

Zemin kat: Celal Amca ve Uskui

Giriş katında, duvarları küften sararmış bir odada apartmanın bir zamanlar kapıcılığını yapmış 67 yaşındaki Ermeni kökenli Celal Amca ve kedisi Uskui yaşıyor. 30 yıldır tek başına yaşadığı odasında bir yatak, üzerinde eski bir battaniye var. Duvarlarında eski bir saat, sararmış takvimler asılı. Tek lüksü günde üç paket içtiği Toros 2005 marka lanet sigara.

Artık iki gün, bir hafta veya bir ay sonra dışarıdayım diyor Celal Amca. Tapusu olanları çıkarıyorlar, beni mi tutacaklar
Nereye gideceğini bilmiyor. Birkaç torbayı yatağının ucuna yığmış. İçlerinde gömlek, pantolon. Her ne kadar benim malım değilse de 40 senedir buralardayım. Madem beni çıkarıyorsun, birkaç lira para yardımı yap, başımı sokacak bir yer ver. Ama o da yok.
Daha önce hiç sokakta yatmamış. Yuvarlanırız artık nerede durursa diyor. En çok da kedisi Uskuiden ayrılacağına üzülüyor. Uskui hasta diyor. Dokuz sene önce bir kedisi ölmüş, 1.5 sene ağlamış. Bunlara nankör derler, asıl nankör biziz diyor.
Celal Amca kedilerine bakıyor, mahalledeki dostları da ona. Kahverengi kapısını çalıp odasına bir tabak yemek, sigara, Uskuiye mama bırakıyorlar.

Apartmanın adını nedense kimse bilmiyor. Celal Bey, Burasının asıl adı Claudia Apartmanıdır diyor, kapının dışındaki taş kabartmayı gösteriyor. Ama taşta CH.VLAD.CA yazıyor...

5. ve 6. kat: Mardinli iki aile ve çocuklar

Apartmanda son kalan iki aile, GAP İnşaatın önerdiği fiyatı çok düşük bulmuş, dairelerinin kamulaştırılmasını istemiş. Şimdi davaları Yargıtayda.

En üst katta hamallık yapan eşi ve dört ufak çocuğuyla yaşayan Şükriye Hanım, evlerini sanki yıkılmış gibi anlatıyor: Tavanlar yüksekti. Camlardan hep güneş girerdi. Gece oldu mu arkadan tepsi gibi şehir gözükürdü. Yukarıdaki manzaralı, püfür püfür terasta otururduk yaz akşamları. Misafirlere mangal yapılır, çocuklar hamakta salınırdı.

Şükriye Hanım, Eskiden buralar çok kalabalıktı, neşeliydi, köy gibiydi diyor. Alt katta yaşayan Nazlı da Bina bomboş kaldı, mahvoldu diyor. Biz bile artık nefret ediyoruz, kokusundan, her bir şeyinden. Mahalle de hayalet gibi oldu, camlar kırık dökük. Bıktık, Kurtuluşa gideceğiz. Kalsak yine aynı hikaye, Tarlabaşı yıkılıyor.
Radikal