23 / 11 / 2024
fuzul

Deprem ve hatırlattıkları

Deprem ve hatırlattıkları

17.Ağustos.1999 da Gölcükte meydana gelen büyük depremin üstünden tam 10 koca yıl geçti, anlayamadık bile




O dönem de öğrendik artçı sarsıntıları, tsunamiyi, fay hattını..bu kadar geçen zaman zarfında toplum olarak biz ne yaptık derseniz, her halde kocaman bir hiç!

Basında bu hafta çıkan yazılar ve makaleler geçen 10 yılın kaybedildiğini, depremin bize ders vermediğini yazıyordu, yazık bunca yıla.

Aslında toplum en büyük şaşkınlığını  sağlam ve dayanıklı bildiği betonarme sistemin çöküşü ile yaşadı..ve binalar deprem de kağıt gibi çöktü.

Tabi ki sistemlerin mutlak surette zaafiyetleri vardır ve olacaktır da..kul yapısı her işte olduğu gibi..ancak inşa edilen sistem bu kadar da mı çürük tü?

İşte bu sorunun cevabını bir kişi değil toplum olarak herkesin vermesi lazım..maalesef kimse de bu konuda açık sözlü davranmadı.

Geçen hafta Dr.Davit Yeomans'ın 10 yıl önce yazılan ve hala güncelliğini koruyan makalesini yayınladım.

Tepki gelsin diye, tık yok.


Bakın 1999 depremi bilançosunu ve sonuçlarını okuyunca insanın aklına deprem günleri geliyor ve açıkçası ürperiyor.

Resmi kayıtlara göre 18.243 ölü, 48.901 yaralı, 327.871 konut, 48.508 işyeri hasar gördü..96.785 konut yıkık veya ağır hasarlı, 107.315 konut orta hasarlı, 123.771 konut ise az hasarlı tespit edildi.

Bu liste uzayıp gidiyor..insan yazarken bile morali bozuluyor.

Bu hafta 15.08.2009 tarihli Milliyet Gazetesi/Emlak eki deprem konusu işlemiş..rakamlar ve veriler oradan..olası bir İstanbul depremi içinde bilim adamaları açıklamalar yapmış;

Muhtemel bir deprem de büyük bir felaketin yaşanacağı kaçınılmaz olduğu..

İstanbul da 300.000 binanın 70.000'i ağır hasar, 200.000 bina ise orta hasar alacağı..400.000 ailenin acil barınma ihtiyacı olacağı..160-200.000 insan yaralanacaı ve hastane ihtiyacı olacağı yazılmış.

Tablo korkunç.

İşin en vahimi 70.000 ile 150.000 insan hayatını kaybedecek.

Sıkı durun bugüne kadar şehir deki Hastanelerin %1'i güçlendirilmiş.

İstanbul Belediyesi 125 bin binayı incelemiş ve %90 ında malzeme eksikliği bulmuş..%64 ünde beton ve demir çürümüş, vs..
 


Bakınız 1900 yılından 1999 yılına kadar hasar verici nitelikte 149 deprem meydana gelmiş..toplam 578.544 bina yıkılmış..100.000 insan ölmüş.

Ancak bu tablo 1999 depremine kadar kamuoyunda fazla ses getirmemiş.

Bu yıla kadar ülke içinde bu kadar yıkımlı ve şiddetli depremler olmasına rağmen kamuoyunun ilgisizliği var..diğer bölgelerde ki depremlerde yapısal sistem hiç sorgulanmamış bile.

Hatta o bölgelerde deprem olunca canım taş evler yıkıldı, beton olsaydı bu felaket ve bilanço olmazdı diye düşünülmüş, iyimi!

İnsan gayri ihtiyari şunu düşünüyor; bu tarihe kadar bunca büyük deprem olmasına rağmen 1999 depreminin hem kamuoyu nezdinde hem de toplumsal olarak bu kadar ses getirmesi her halde bir idrak meselesi.

Hani eskiler der ya bir musibet bin nasihattan iyidir diye.

Acaba insanoğlunun başına bir felaket mi gelmeli ki işin vahametini idrak etsin?

Peki vahameti idrak edip yapısal olarak bu işi ciddiye alan oldu mu, hayır.

Hala yerel yönetimler, meslek odaları  üniversitelerimiz, akademisyenler ve sektör uyuyor..bilgi yoksa fikirde yok kuralı işliyor!

Bizde yıllardır bu konuda yazıyoruz ve sesleniyoruz, lütfen bu konuda yapılması gerekenleri tedbir, yasa ve yönetmelikleri düzenleyelim..imar hakkını satılık bir hak haline getirmeyelim diye..ama nafile.

Tabi bu deprem inşaat sektörü içinde ciddi bir sınav oldu ve sektör bu sınavda çaktığı gibi büyük marka firmalarda bu çöküşte çaresiz kaldı.

Depremin şiddeti ve etkilediği alan geniş olunca farklı zeminlerde bile oluşan zarar ve ziyan hatta çok güçlü bilinen betonarme yapıların çaresizliği ve iskambil kağıtları gibi devrilmesi ve çökmesi..aslında bir inancında yerle bir olmasına yol açmadı mı?

Birden insanların aklına ahşap ev geldi..yıllarca oturulan ve beğenilmeyen o ahşap evler kıymete bindi ve hatırlandı.

Hatta o dönemde biri bu talebi görerek olmayan bir proje icat etti ve ahşap evler başlığında bir ilan verdi..sonuçta binlerce insan aradı ve bunların %10 nu parasını getirmek istediğini söyledi.

İyi de ortada proje de yoktu, ev de yoktu..fakat inanılmaz bir talep olduğu açıktı..ancak devamını getiremedi.

Tabi o dönem de toplum yeni yeni kavramlarla tanıştı..artçı sarsıntı, fay hattı, tsunami vs..kim biliyordu ki bunları, hiç kimse.

Hele tsunami beklentisi saplantı haline geldi ve çaresizlik neler yaptırmadı ki.

O dönemde bir hanım arkadaşım Gayrettepe de oturuyordu ve İstanbul'u bir tsunami felaketinin vuracağına inanmıştı..halbuki Gayrettepe rakım olarak yüksek bir tepede olmasına rağmen..bu hanım uyurken boynunda düdük, yanında deniz botu ve bavulları hazır vaziyette bekliyordu, iyimi!

Hayat bir anda ters yüz olmuştu ve yaşama bakış açısı bile değişmişti.

Ölüm korkusu inanılmazdı..üst kat komşumuz bir anda tesettüre büründü.

Kişilerin tüm sosyal yaşamı  da değişmiş ve toplumsal hayatımıza yeni insanlar ve yeni figürler girmişti.

Artık tv lerde moda deprem di..hatta deprem profesörleri en seksi erkek seçiliyordu.

Adamların ağzından çıkan her söz ülkeyi bir anda yerinden oynatıyordu.

Tedbir olarak dolaplar çivileniyor, çelik kutular satın alınıyor vs..

Bilimsellik adına olası deprem vadeleri veriliyor, yarın olabilir diye ortalık ayağa kaldırılıyor, tahminler ise spor-toto gibi açıklanıyordu.

Günü kurtarma adına yapıldı  her şey.

Sonuç tam bir fiyasko..

O dönem de bunlardan bir kaçını  davet ettim, biz depreme dayanıklı ahşap karkas evler yapıyoruz diye.

Biri hariç o dönem kimse zahmet edip gelmedi.

Bu insan rahmetli Prof.Dr.Rifat YARAR hocam 80 li yaşlarında olmasına rağmen bizleri ziyarete geldi.

Sistem ve teknolojiyi anlattık, büyük bir ciddiyet ve sabırla dinledi bizleri.

Neredeyse 3 saat misafirimiz oldu.

Ben kendisine hocam, televizyonlar da kıymetli hocalarımız deprem üzerine konuşuyor, siz ne düşünüyorsunuz dediğim de..Hüseyin bey kardeşim ben onlara böyle öğretmedim dedi.

Ahşap sistemin ülkenin geleceği olduğuna inandı ve bu işin ülkemizde başlamasından büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.

Ömrü vefa etmedi hocamızın..mekanı cennet olsun.


O dönem de herkes kendine çare ve tedbir aradı..birkaç idealist insan ise Dünya ya projeksiyon tuttu..bu tür doğal afetlere karşı sağlam ve dayanıklı evler konusunda araştırmalar yaptı.

Benim patronum Sayın Osman SARAL bey de bu insanlardan biri..1999 yılında deprem den önce ahşap karkas sistemle evler inşa etmek üzerine Kanada'dan usta ve formenler getiriyor.

Önce Showroom binası ve örnek ev inşa ediliyor..ancak inanılmaz bir şey oluyor ve 2 ay sonra deprem felaketi yaşanıyor.

Tabi sistem deprem testinden geçiyor ve ahşap karkasa olan inanç pekişiyor.

O dönemde ahşap sistem ülkemizde hiç bilinmediği için herkeste bir şüphe var.

Osman bey, sistemi nasıl doğru kurabilirim diye gelişmiş tüm ülkeleri geziyor.

Risk taşıyan ülkeler deprem felaketine karşı nasıl çözümler üretmiş, nasıl tedbir almış, nasıl binalar yapmış diye araştırdıktan sonra Sunflower projelerinin inşasına başlıyor.

Doğru işler önce samimiyet ve inançla başlıyor.

Bugün Sunflower projeleri haklı olarak bu gururu yaşıyor.

Sağlık ve esenlikte kalın...


Geri Dön