Kent Haberleri

Ekrem İmamoğlu: Kanal İstanbul değil, 50 bin çürük bina acil!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul için konuştu. İmamoğlu, "50 bin yapı çürük. 100 binlerce insanın canı tehdit altında. İstanbul'un önceliği Kanal İstanbul değil, bunu çözelim" dedi...

"Kanal İstanbul akıl ve bilimden uzak tartışılıyor" diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, yapılan anketlere göre İstanbulluların projeye büyük oranda karşı olduğunu söyledi. Ekrem İmamoğlu, Karar gazetesi'nden Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını yanıtladı...

Yıldıray Oğur: İlk sorumuz güncel olsun. Üsküdar'dan Beşiktaş'a motorla kaç dakikada geçiyorsunuz?

Ekrem İmamoğlu (Gülerek): Ben aslında bu son altı ayda Belediye Başkanı olduktan sonra dört-beş defa Beşiktaş-Üsküdar motorunu kullandım. Beşiktaş-Üsküdar motorunu İstanbul'a geldiğim tarihten beri de kullanırım. Çok bir farklılık yok.  Hatta hemen hemen aynı diyebilirim. Hatta bu son kullanılan teknelerin özel durumu gereği, çünkü hafif tekneler yakıt konusunda tasarruflu tekneler. Bunları Ulaştırma Bakanı  bilmeyebilir. O yüzden detaylı anlatıyorum. Daha süratli hareket edebiliyorlar. Hızlı hareket edebiliyorlar. Artı  manevra kabiliyetleri yüksek. Ve durağa yanaşma kabiliyetleri oldukça üst seviyede olduğundan ötürü daha seri ulaşım hizmeti veriyorlar. Yani yeğeni sandalla mı geçti bilmiyorum ama hele lodosta geçmeye kalkmışsa değil yarım saat bir günde geçemez. Bu işin esprisi tabi ama Kanal İstanbul akıl ve bilimden uzak tartışılıyor.  

Elif Çakır: Peki nereden çıktı bu Kanal İstanbul tartışması? Gündemimizde yok gibiydi. İlk siz mi gündemimize soktunuz?  Tartışma nasıl başladı?

Ekrem İmamoğlu: İlk biz gündeme sokmadık. Çünkü hatırlarsanız Kanal İstanbul’u başlatıyoruz diye ilk, yanlış olmasın Şehircilik Bakanı diye hatırlıyorum, Ulaştırma Bakanı da olabilir açıklama yaptıktan sonra biz ilk açıklamamızı yaptık. “Süreci başlatıyoruz yakında ihaleye çıkacağız” dedi ve biz ondan sonra gündeme taşıdık. Çünkü Kanal İstanbul bizim hep gündemimizde vardı. Seçimde de bizim gündemimizde vardı. Geniş bir dosyaydı. Ve tüm genişliğiyle ben buna çalışmış biriyim. Danışmanlarımız bu işe yıllarını vermiş insanlar. Benim kişisel ilgim ise çok eski. Yani ilk açıklandığı tarihten itibaren. o bakımdan bizim için bugün ortaya çıkmış bir mesele değil. Ama ben herhalde vazgeçmişlerdir. Hiç akılcı tarafı yok diye düşünüyordum. 

Oğur: Neden vazgeçmediler sizce?

Ekrem İmamoğlu: Nedenin cevabı çok net aslında. Oraya bir yatırım yapılmış. Yani devlet eliyle yapılan israfı söylemiyorum. Onlar çok önemli değil. Orada tespit ettik ki 30 milyon metre kareye yakın bir arazi alımı satımı yapılmış. Şöyle bakın olaya, vahameti daha iyi anlarsınız. Yani bir bakan çıkıyor diyor ki 2011'den beri burada tek bir metrekare arazi alımı- satımı yapılmamıştır.  Ben bir gün sonra çıkıyorum “Ya bu nasıl bir söz. 30 milyon metre kare -ki çalışmalarımız hala bitmedi, arazi alım-satımı yapılmıştır” diyorum. Şimdi ben bir bakan olarak böyle bir söz etsem. Bir belediye başkanı da bunu yalanlasa ben çıkarım o belediye başkanını tekzip ederim. Yalanlamadı bizi. Hani yalanlarım derken, ben biliyorum doğru söylediğimi. Hatta eksik söylediğimi de biliyorum. Bunu siz nasıl söylersiniz ve bunu söyledikten sonra üçüncü aşama olarak da bizim tapu bilgilerine erişimimize kısıtlama getirdiler. Vahim bir durum. 

Elif Çakır: Tapu Kadastro kısıtlama haberlerini yalanlayan bir açıklama yaptı?

Ekrem İmamoğlu: Engelledi, erişemiyoruz. Bu bütün belediyelerin entegre işinin bir parçasıdır. İlçe belediyeleri dahi tapu bilgilerine ulaşabilirdi. Bunu kapatmak tümüyle kasıttır. Tümüyle kamu kurumlarının işleyişine engel olmaktır. Belediyelerin tapuyla o kadar yoğun güncel ilişkileri var ki tümüyle belli ki bir ayıbın üstünü örtmektir. Çok talihsiz bir adım alarak görüyorum. Bence Cumhurbaşkanı bir talimat vermesi, Bakan’ın da bu yanlıştan dönmesi gerekir.

Yıldıray Oğur: Peki bu arsalar nasıl satıldı, kimler aldı? 

Ekrem İmamoğlu: Üç-dört yıl öncesinde Arap ülkelerinde emlak tanıtım filmleri niçin döndürülmüştür? Bunlar soruldukça bu sorular büyür. Ama tekrar söyleyeyim dediğiniz gibi kim almıştır niçin almıştır? Orada bire elli, bire yüz kazanmanın bu kadar insanları cezbetmesi ve bu şekilde insanların oraya yönlendirilmesi, Türkiye'de tek bir ilan yokken Arap ülkelerinde bu reklam filmlerinin dönmesi neye işarettir? Önemli sorulardır. Fakat inanın benim için hani Kanal İstanbul’la ilgili 15 madde içinde bu 14’cüdür, 13'üncüdür. 

 

Yıldıray Oğur: Evet, en son tam bu tartışmalar sırasında bir yük gemisinin kıyıya çarparak durması toplumda yaygın komplo teorilerine neden oldu, siz bu kazayı araştırdınız mı?

Ekrem İmamoğlu: İhtiyaç duymadım araştırılmasına. Bir ülkenin yöneticisine ya da bakanına böyle bir komployu yönetmenin yakışmayacağını düşünerek hiç zihnimi o tarafa yormadım. Böyle şeyler yazıldı çizildi. Tesadüf olabilir, mümkündür. Ben gözlerimle gördüm öyle bir kazayı.1986 senesinde. Babamla bir İstanbul gezisindeydim. Yine böyle bir kuru yük gemisiydi. Baltalimanı civarına dokunuşunu gözlerimizle izledik. Bunlar olabiliyor. Olmuştur da. Ama olmaması için metotlar var. Sayısı bellidir. Yani bu risk midir, evet risktir. Ama kanaldaki risk, o çaptaki büyük gemiler için bunun yüz katıdır mesela. 

Tanker konusunda hep bunu söylüyorlar ya. Cumhuriyet Halk Partili olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak diyorum ki; Ya kardeşim Samsun-Ceyhan boru hattı yapılacaktı, niçin yapılmadı? Bakın hem Hazar petrollerini Samsun-Ceyhan boru hattıyla beraber Ceyhan’a taşınması söz konusuydu, Rusya bu konuya çok sıcak bakıyordu. Rusya’yla ilgili anlaşma zeminleri oluşmuştu. Gazetelerde yazıldı hatırlarsanız. Tahmin ediyorum 2 milyar doların üzerinde bir maliyeti söz konusuydu. Bunun ciddi bir bölümü istimlakla ilgili bir bütçeydi. 2.5 milyar dolarda olabilir. Gelin Samsun-Ceyhan Boru Hattı’nı yapalım! Hatta Anadolu’nun ortasından geçsin. Anadolu’nun ortasından geçerken belki 1.5 milyar dolara yakın istimlak olan bu bütçeyle oradaki insanların köyündeki  merasından  geçerken  meraya, köye  yatırımlar yapılsın, istimlak parası  oradaki insanları  kalkındırsın. Ve kalıcı bir şekilde kuzeyden güneye  bir petrol boru hattı yaparak geçişi sağlayalım. Tanker ihtiyacı da olmasın, azalsın. Öneriyse öneri. Bakın bu çok değerli bir projeydi, niçin yapılmadı? Rusya ile ilişkileri de sayın Cumhurbaşkanı’nın oldukça iyi. Sayın Putin ile bu görüşmeler tekrardan olgunlaştırılabilir yapılabilir. Buna kimse de karşı çıkmaz. Niçin yapılmadı bu verimli proje?

Yıldıray Oğur: Peki toplum, İstanbullular nasıl bakıyor Kanal İstanbul’a, bu konuda anket yaptırdınız mı hiç? 

Ekrem İmamoğlu: Toplum olumsuz bakıyor. İnsanların bilgilendikçe nasıl olumsuz baktığını görüyoruz. Biz süreci her anıyla ölçtürüyoruz. İnsanlar ne düşünüyor. Çünkü bilmem lazım. Ben İstanbul halkının fikrini çok önemseyen bir belediye başkanıyım. Ama fikrini ortaya koyarken bilgi sahibi olmasını da sağlamak lazım. Çok acı bir şey söyleyeyim, ilk yaptığımız ölçümlerde İstanbul halkının yüzde 90'ının bu konuda hiçbir bilgisinin olmadığını gördük.  


Elif Çakır: Kanal İstanbul, Ekrem İmamoğlu ve Erdoğan arasında inatlaşmaya dönüştü sanki. Cumhurbaşkanı diyor ki “İsteseniz de istemeseniz de yapacağız” Siz de diyorsunuz ki “Görüşme imkanım olsa ben kendisini ikna ederim.” Nasıl ikna edeceksiniz, ne diyeceksiniz mesela?

Ekrem İmamoğlu: Böyle inatlaşan birisi bu talepte bulunmaz. Benim ne haddime niye inatlaşacağım. Ben İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyım. Devlet işinde inatlaşma olur mu? Bu millete hizmet noktasında inatlaşma olur mu? Yani ne “istemezük” demek doğrudur, ne de “isteriz” demek doğrudur. “İsteseniz de istemeseniz de  yaparım” demek inatlaşmadır ama ben inatlaşmam. Yani ne dedim, ‘koşa koşa giderim’ dedim sayın Cumhurbaşkanı’na. İkna edeceğimi biliyorum. Çünkü gerekçelerim çok sağlam. 

İstanbul kimin? Ya Allah aşkına İstanbul hepimizin. Sayın Erdoğan’ın, benim. Daha ötesini söyleyeyim sayın Erdoğan’ın çocuklarının, torunlarının, benim çocuklarımın, benim torunlarımın. Daha da ötesini söyleyeyim mi? Allah lütfetmiş, 1453'te Fatih Sultan Mehmet bu kenti fethetmiş ve yüzyıllardır bize emanet edilmiş bir coğrafyayı yönetiyoruz. Ve bunun incisi İstanbul.  Dokunmayın. Buna dokunmayın. Fatih Sultan Mehmet  “Benim ormanımdan bir dal kesenin boynunu keserim” derken, bence bu kadar sert konuşmasının sebebi İstanbul'un çevresindeki o güzel doğaydı, tahmin ediyorum, nerede söylediğini bilmeyerek söylüyorum.  Ben bütün bunları anlatırken hissettiklerimi anlatıyorum. Her zaman maneviyatı, milliliği ön planda  tutan bir anlayışı ifade eden sayın Cumhurbaşkanı benim sözlerimle ikna olur.  

Yıldıray Oğur: Başkanlıkta altı ayınızı doldurdunuz. Bir basın toplantısı yaptınız bununla ilgili. AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde sık sık kullanılan bir söz vardı. İktidar olduk ama muktedir olamadık diye. Siz belediyede muktedir oldunuz mu?

Ekrem İmamoğlu: 100 bine yakın dolaylı ve direk çalışanı olan bir sisteme her şeyiyle hakim olduk demek 6 ayda çok inandırıcı olmaz. Ama 6 ayda bu kadar sürece hakim olunan bir başka dönemi İstanbul yaşamış mıdır, emin değilim. Biz çok hakimiz.  

Elif Çakır: Tayyip Bey geçen gün yine tekrarladı. “İstanbul’da biz kazandık” diyor, meclis çoğunluğunu kastederek. Ne düşünüyorsunuz bunu duyduğunuzda?

Ekrem İmamoğlu: Tabii ki meclis çoğunluğu önemli. Her meclis üyesi önemli bir kent için. Ama “biz kazandık” tanımı Sayın Erdoğan'ın daha önceki tanımlarıyla çok örtüşmüyor. Bence o da kimin kazandığının farkında. Ha belki Sayın Cumhurbaşkanı kendi bakışıyla, bizin içine 16 milyon İstanbulluyu katarak, beni de katarak böyle bir şey ifade etmişse onu da bilmem tabi.  

Yıldıray Oğur: Peki ne kadar bir borç yüküyle teslim aldınız İstanbul’u?

Ekrem İmamoğlu: Yaklaşık 30 milyar liraya yakın bir borç yükü vardı, 27 milyar civarında şuanda. Ama toplam yükümlük, yani bundan kastım ihalesini yapmışsınız iş devam ediyor yapılmamış kısmı henüz olduğu için onun tamamı yükümlülüğünüzde gözükmüyor. Bunları kattığınızda 60 milyar liraya yakın bir toplam yükümlülüğe sahip İstanbul. Çok büyük rakam bu. Ve bunların büyük bir kısmı özellikle yakın zaman diliminde karşı ödenmesi gereken işler olduğu için de can yakıyor. Bu hesapsızlığı, bu tertipsizliği ortadan kaldırmak adına ilk defa İstanbul birçok konuyla yüzleşiyor. İşte Kanal İstanbul gibi. Atatürk Havalimanı gibi. Bu da ana bir konu. Atatürk Havalimanı niye kapatıldı?

Yıldıray Oğur: Sizin teziniz, öneriniz ne?

Ekrem İmamoğlu: Tezimiz şu: İstanbul Havalimanı’nda yapılacak olan ikinci etabın, üç pist artı terminal binası şeklinde yapılacak olan etabın 4.7 milyar Euro maliyeti var. Atatürk Havalimanı’nın şu anki mevcut hali ona eşdeğer. Yani bu üçüncü etaba eş değer. Orada altında metro hattı olan bir havalimanı olarak çalışmadığı için çöpe gidecek teçhizatın ederi de 3.5 milyar Euro. Bir de orada Atatürk Havalimanı var diye etrafına yapılmış 60'ın üzerinde beş yıldızlı ve dört yıldızlı otel var. Bütün bunlar büyük zararda. Bütün bu ekosistemi işin içine kattığımızda yaptığımız hesaplara göre 10 milyar Euro’ya yakın ülkenin kaynağı heba ediliyor. Biz de diyoruz ki; burayı kapatma. Dünyada 4-5 havalimanı olan büyük şehirler var. Kaldı ki biz bir öneri daha yapıyoruz. Halkalı’dan kısa bir ilaveyle İstanbul Havalimanı’na 28 dakikada erişebilecek şekilde metroyu devreye sokabiliyoruz. Yani bu üç havalimanı birbiriyle entegre olarak çalışabilir. Daha da öteye gidiyorum İstanbul Havalimanı’nı işleten firma ile yapmış olduğunuz protokol sizi bağlıyorsa, lazım değil Atatürk Havalimanı’nı yine o firma işletsin. Ama o masrafı yapmadığı için ek bir sözleşme ile işletebilir. 

Kanal İstanbul, Çin medyasının ve yatırımcısının gündemi oldu!

Kanal İstanbul tartışmalarındaki çelişkiler!

Kanal İstanbul'u Türk müteahhitler mi yapacak?