24 / 12 / 2024

Emre Çamlıbel: Krizden en çok inşaat etkilendi

Emre Çamlıbel: Krizden en çok inşaat etkilendi

Soyak Holding CEO Vekili ve Gayrimenkul Grup Başkanı Emre Çamlıbel, "Dar gelirlileri ev sahibi yapmak için kamu ve özel sektör birlikte çalışmalı" dedi



Halkımızın özlemidir; küçük de olsa, kiradan kurtulup kendi evinde oturmak. Ancak bir ev alabilmenin giderek zorlaştığı böylesine bir ortamda köyden kente göçü durdurmak da mümkün değilken, dar gelirli vatandaş bırakın konut sahibi olmayı kirasını bile ödeyemediği binalara sadece dışarıdan bakıyor. 
 
Bakmakla da kalmayıp gidip kendine muhkem bir yerde gece gündüz demeden 'kondu' da yapıyor. Peki, bunun çözümü yok mudur? Bir değil birden çok çözümü var ama özel sektör ve kamu işbirliği şart. Özellikle büyükşehirlerdeki çarpık yapılaşma, bu çarpıklığın çevre kirliliğinden iyi yetiştirilemeyen çocuklara ve geleceğe dair neler yapılması gerektiğine ilişkin Soyak Holding CEO Vekili ve Gayrimenkul Grup Başkanı M. Emre Çamlıbel ile konuşuyorum.

50 BİN KİŞİYİ KONUT SAHİBİ YAPMIŞ BİR ŞİRKET

Soyak Holding, gayrimenkul sektöründe 48 yıldır faaliyette. Holding'in, inşaatın dışında gayrimenkul, enerji, döküm ve çimento ile betona da yatırımı var ve 15 şirketiyle 1.500 kişiye istihdam sağlamakta.

Soyak İnşaat 1961 yılında Yılmaz Soyak tarafından kurulmuş. 1962'de ilk inşaat projesi; Tuzla Piyade Okulu yatakhanesi ve subay lojmanları olurken, ilk konut projesini 1970'te yapmış. Yurtdışına açıldığı ilk proje 1975'te Libya'da yaptıkları. 1985'te inşasını yaptığı Soyak Göztepe ise o güne değin yaptığı en büyük konut projesi olmuş. 2001'de Soyak İnşaat'ın kurumsal stratejiye yaklaşımında kurucusu Yılmaz Soyak'ın önderliğinde 'üretim odaklı' stratejiden 'müşteri odaklı' stratejiye geçilmiş. Evrensel kalite standartlarında üretim yapıldığına dair sertifikasyonlar alınırken işin üretim sonrasına da dokunulmaya başlanmış. Teslim sonrası müşteri hizmetleri ve site yönetimi konusundaki çalışmalar bu dönemde başlatılmış. Dış müşteriler için 'müşteri çağrı merkezi' kurulurken, iç müşterilerin nabzı tutulmuş. İnşaat sektöründe ilk internet üzerinden satış yine Soyak'ın hayata geçirdiği bir uygulama. TÜSİAD-KalDer'in Ulusal Kalite Başarı Ödülü'nü sektöründe alan ilk kuruluş da olan Soyak, toplumun çevresel etkiler açısından bilinçlendirilmesi amacıyla 'Geleceğe Bir Damla Sakla' projesini başlatmış. 2008 sonu itibarıyla İSO 500'de 195'inci, cirosunu en çok artıran kuruluşlar arasında da 2. sırada yer alıyor.

Soyak Holding'in sosyal sorumluluk projesi olarak seçtiği konu doğal olarak yaşanılası bir çevre adına. 'Geleceğe Bir Damla Sakla' projesi kapsamındaki çalışmaların yanı sıra, 'Soyak Team' projesiyle de olimpiyatlarda yarışacak yetenekli sporculara 5 yıl boyunca destek vermiş. Soyak Holding, 48 yıldan bu yana 50 bin kişiyi ev sahibi yapmış.

SOYAK'IN STRATEJİSİ, YÖNETİM POLİTİKASI VE ÇAMLIBEL

"Türkiye'nin kaliteli ve çağdaş yaşam projeleri oluşturan lider markası olmak." şeklinde belirlenen kurum stratejisi ve sürekli iyileştirme için sistemler kurarak, verimli iş sonuçlarına ulaşmayı hedefleyen yönetim politikasıyla Soyak Holding, müşteri memnuniyetinde oldukça iddialı bir kurum. Bu iddialı kurumun başında 16 yıldan bu yana inşaat sektöründe bulunan deneyimli bir inşaat mühendisi M. Emre Çamlıbel var.

Çamlıbel, lisansını İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, yüksek lisansını ABD Boston Massachusetts Institute of Technology'de tamamlamış. İstanbul Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde halen 'Mevcut binaların enerji verimliliği' üzerine tez çalışması yapan Çamlıbel doktorasını yakında tamamlayacak.

Profesyonel iş yaşamına 1992'de STFA'da inşaat mühendisi olarak başlayan, daha sonra ABD Boston'da Kennedy & Rossi Inc. ve Walsh Brothers Inc. şirketlerinde proje mühendisliği ve müdürlük yapan Çamlıbel, 1998'de Soyak bünyesinde çalışmaya başlamış. Soyak İnşaat'ta genel müdür asistanı ve Soyak Holding proje geliştirme koordinatörü olarak çalışan Çamlıbel, 2008'e kadar Soyak Yapı'da genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak da görev almış. Emre Çamlıbel, Soyak Holding'de CEO vekili ve gayrimenkul grup başkanı olarak görev yapmakta. Ayrıca Türkiye Kalite Derneği üyesi, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) yönetim kurulu üyesi, Gayrimenkul Geliştirme Komitesi başkanı ve ULI Türkiye İcra Komitesi üyesi.

MÜHENDİS OLMAYI HEP İSTEDİM

Her zaman ilk tercihi mühendis olmak olan Çamlıbel, Soyak Holding'in 15 şirketinin yönetim kurullarında görev yaparken bile kendisini hâlâ şantiye mühendisi olarak hissediyor. Detaylara takılan ayrıntıcı bir yönetici olan Emre Çamlıbel, başarılı yönetici olmak için mutlaka bazı özelliklere sahip olunması gerektiğini, bu sebeple de iç eğitime önem verdiklerini söylüyor. "Eğitim, uzak görüşlülük, analiz kabiliyeti ve şans da önemli ama çalışkan olmak her birinden daha da önemli." diyen Çamlıbel'in kendisi de çok çalışıyor. Emekli olduğunda öğretim görevlisi olmayı isteyen Soyak Holding CEO Vekili bir yandan doktora yaparken, diğer yandan üniversitede ders veriyor. Yaptığı işi ciddiye almayanlara kızan Emre Çamlıbel, "Beni kızdıranları da anlamaya çalışırım." diyor.

ŞEHİR NASIL ÇİRKİNLEŞTİRİLİR, İSTANBUL NASIL BİR ŞEHİRDİR?

Yanlış ve çirkin yapılaşmayla ilgili o kadar çok hikâye var ki! Her gün bir yeni gökdelen şehrin sokaklarında yükselirken bu binaların şehri ne kadar çirkinleştirdiğinden doğal ortamı bozduğuna kadar pek çok düşünce geçiyor insanın aklından. Çamlıbel'e aklımdan geçenleri soruyorum, cevaplandırıyor: "Yoğun şehirleşmenin kentin doğal iklimini etkilediğini, rüzgârını kestiğini, şehri çirkinleştirdiğini, atık suyu ve karbon salınımını artırdığını hepimiz biliyoruz. Yoğunluğun trafikte can tehlikesi oluşturduğunu da görüyoruz. Ancak bütün bunlara rağmen birlikte yaşamanın getirdiği tasarrufu, avantajları da biliyoruz. 10 binaya ayrı ayrı altyapı yapmak ve çevreye zarar vermek yerine ortak kullanımla çevreyi korumak daha doğru bir yaklaşım.

İyi bir şehirleşmede insan yoğunluğuna bağlı olarak yeşil alan, sosyal ortam ve ulaşım imkanı sağlamak durumundasınız. İstanbul'u şehircilik açısından değerlendirir ve notu kaç olur derseniz; bu kocaman şehri bir notla tanımlamak da mümkün değil. Bazı bölgeleri farklı açılardan gelişmişken diğer bazı bölgeleri daha başka açılardan gelişmiş oluyor. Ancak İstanbul şehir nüfusunun ihtiyacı olan yeşil alana sahip olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca bazı yerlere yan yana çok sayıda alışveriş merkezi yapılıyor; dolayısıyla hiçbiri iyi iş yapamıyor ya da düzenleme ve iyileştirme ardından geliyor. Örneğin Levent ve Maslak'a önce yüksek binalar yapıldı, ardından metro yapımına başlandı. İstinye Park da bir alışveriş merkezi olarak konumlandırıldı. Bu yapılar trafik sorununun çözülmesini de beraberinde getirdi."

KONUTTAN ÖNCE SORUNU MASAYA YATIRMALIYIZ

"Türkiye'deki sorun firmaların konut inşa edememesi ya da teknolojik mahrumiyeti değil. Türkiye'de insanların ev sahibi olamaması mali bir sorun. Türkiye'de köyden kente gerçekleşen göçten ötürü her yıl 600 bin yeni konut yapılması gerekiyor. Yapılmadığında şehircilik açısından sıkıntılı yapılar ortaya çıkıyor. Ayrıca depremden etkilenen binaların iyileştirilmesi meselesi de var. Yeni doğanlar, evlenenler var. Bu nüfusun ancak yüzde 20'si ev alabilecek güce sahip. İşte bu sorundur. Kredi faizleri ayda 1,24-1,30 arasında. Yıllık yüzde 16'ya geliyor. Enflasyondan daha büyük bir oran bu. Bu sebeple ev kredileri bizde pahalı." diyen Emre Çamlıbel, kamunun konuya  TOKİ  aracılığıyla yaptığı müdahalelerden söz ediyor:

"TOKİ son 5 yıldan bu yana müthiş bir performans gösteriyor ve özel sektörle de işbirliği yaparak istihdam imkanı sağlıyor. Ancak 5 yılda yaptığı konut sayısı 350 bin. Oysaki bizim yılda 600 bin konuta ihtiyacımız var. Açık çok büyük. Peki ne yapmak gerek? İnşaat meslek örgütleri ve STK'larıyla hep birlikte çözüm üretmeye çalışıyoruz. Prestijli ve bağımsız bir araştırma kuruluşu olan Affordable House of Instutite'e bir çalışma hazırlattık. Global bakış açısıyla Türkiye'yi inceledi ve onların hazırladığı rapora göre dar gelirlinin nasıl ev sahibi olacağına dair çok taraflı bir çözüm ortaya koyuldu.

Buna göre:

TOKİ projeleri bir çözüm ama tek başına yeterli değil. Özel sektör ve kamu birlikte çalışmalı. Ancak özel sektörün kâr amacı gütmeden iş yapması mümkün değil. Özel sektör teşvik edilmeli.

Mortgage: Elbette Amerika'da mali krizi meydana getiren yaklaşımla değil.

Belediyeler: Dar gelirlilere ev sahipliği konusunda alternatifler oluşturmalı. Binalardan alınan ruhsat, iskan ve diğer harçlardan ya vazgeçilmeli ya da azaltılmalı, çünkü ev fiyatlarının üçte birini bu harçlar oluşturuyor.

Kiralama: Uzun yıllar dar gelirlilerin oturabileceği evler. İkinci kuşak bu evlerde oturmak istemeyebilir ya da şartları anne-babasından daha iyi olabilir. Sahiplendirmek doğru değil. Kiralama miras gibi babadan oğula geçmemeli.

Arazi veya arsa: İnşaatın en pahalı kalemi. Devlet arazilerinin toplu konuta uygun olmayan alanı yüzde 60. Yüzde 40 ise dağınık ve Türkiye'nin her yerinde.

Planlama: Uygun toprağı bulmak ve daha baştan planlama yapmak gerek. Ancak hayat devam ediyor ve bazen bina yapılıyor, plana uygunluğuna bakılıyor. Planlama konusundan belediyeler sorumlu.

Tüm paydaşların işbirliği: Ucuz konut için STK'lar şehir planlamacıları, mimarlar, akademisyenler ve kamu ile özel sektör bir araya gelerek çalışmalı. Planlama ise o bölgeye uygun yapılmalı."
 
Kriz inşaatı vurunca her sektör etkilenir
Soyak Holding CEO Vekili ve Gayrimenkul Grup Başkanı M. Emre Çamlıbel, ekonomik krizden en çok inşaat sektörünün etkilendiğine dikkat çekiyor. İnşaatın, bütün sektörlerin anası olduğunu vurgulayan Çamlıbel, "Aslında likidite krizinin etkilemediği sektör de yok gibi. Ayrıca sektör de durunca buna bağlı olarak pek çok sektör ya durdu ya yavaşladı. Kategorik olarak banka kredisi ya da proje finansmanıyla yapılan alışveriş merkezleri ve ofis inşaatları var. Bir de konutlar. Şu an yurtiçindeki krediler fizibıl değil. Dolayısıyla bugün işyeri gibi gayrimenkul yatırımı yapmak zor. Konutta ise özkaynak kullanılıyor. Proje için ön finansman sağlanabiliyor. Ancak konut alıcısı psikolojik anlamda frenini işletiyor. Tüketici güven endeksi arttıkça fren de azalacak. Kasım 2008'de dibe vuran güven endeksi Şubat 2009'dan başlayarak yükselmeye başladı. Ancak henüz 2007'nin güven oranı yakalanamadı." diyor. Çamlıbel, bir yıl içinde binalara verilen ruhsat sayısının 2008'e göre yüzde 20 daha az olduğuna işaret ederek, bunun 'konut açığı giderek büyüyecek' anlamına geldiğini vurguluyor. Ayrıca yatırım yapılmayacağı için pek çok ilgili sektörde üretim ve istihdam problemi yaşanacağını ifade ediyor. Bütün bunların ülkenin ekonomik gelişimini durduracağını belirten Çamlıbel, "Biz de bu durumda Soyak olarak bazı yatırımlarımızı ötelemek durumunda kaldık. Yenilikçi yaklaşımlarla üretmenin ve değer inşa etmenin önemine inanıyoruz. Ayrıca çevresel duyarlılık anlamında da görevlerimizi yerine getirme gayreti içindeyiz. Soyak Holding üretimine 'sürdürülebilir yaşam' konseptiyle devam edecektir." değerlendirmesini yapıyor.
Günseli Özen Ocakoğlu/Zaman


Geri Dön