Emre Çamlıbel: Gayrimenkul sektörünün sorumlulukları önemli
İstanbul ReState Fuarı ve 10. “Gayrimenkul Zirvesi”, gayrimenkul sektöründeki dünya oyuncularını İstanbul'da buluşturdu
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından düzenlenen İstanbul ReState Fuarı ve 10. “Gayrimenkul Zirvesi”, gayrimenkul sektöründeki dünya oyuncularını İstanbul'da buluşturdu. Zirvede, Soyak Holding CEO'su ve GYODER Yönetim Kurulu Üyesi M.Emre Çamlıbel, “Geleceğin Kentleri” konulu oturumun başkanlığını yürüttü. Çamlıbel, dünyanın geleceği için kentlerde doğa dengesini gözeten “sürdürülebilir planlama”nın önemini vurguladı.
Gayrimenkul sektöründeki dünya oyuncularını biraraya getiren “10. Gayrimenkul Zirvesi” 15 Haziran'da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirildi. Soyak'ın destekçileri arasında yer aldığı, uluslararası katılımla gerçekleştirilen zirvede AB komite üyesi Profesör Franz Schausberger gibi isimler de konuşmacı olarak bulundu. Zirveyi takiben, 16-17 Haziran tarihleri arasında “İstanbul REstate Fuarı”nda ise; proje standlarıyla yer alan gayrimenkul firmalarının yanısıra, birçok paralel oturumda, sektörün geleceği, uluslar arası uygulama ve planlama örnekleri ve ihtiyaçları konuşulacak.
Dünyada gayrimenkul sektöründeki son gelişmelerin, yeni trendlerin tartışıldığı 10. Gayrimenkul Zirvesi'ndeki oturumlara farklı sektörlerden profesyoneller ve basın yoğun ilgi gösterdi. Zirve kapsamındaki “Geleceğin Kentleri” oturumunun başkanlığını üstlenen Soyak Holding CEO'su ve GYODER Yönetim Kurulu Üyesi M.Emre Çamlıbel, gelecek nesillerin sağlıklı yaşam imkanına sahip olabilmeleri için kent yaşamının mimarı Gayrimenkul sektörünün sorumluluklarının önemli olduğunu söyledi. Geleceğin kentlerinin bugünden tasarlanması gerektiğini belirten Çamlıbel, enerji verimliliği ve tasarrufu sağlayan çevreci uygulamaların yaygınlaşmasının sürdürülebilir kentsel politikalar ve teşviklerle mümkün olacağını vurguladı. Çamlıbel'in başkanlığını üstlendiği oturumda masaya yatırılan dikkat çekici bir kavram, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'in vurguladığı “yavaş şehir (slow city)” oldu. Oturumda, bu kavramın Türkiye'ye nasıl adapte edileceği üzerinde duruldu. MIT Gayrimenkul Bölüm Başkanı Anthony Ciochetti, Mimar Prof. Dr. Peter Droege ve Frederic Schwartz ile Langan International Başkanı George Leventis'in katılmış olduğu oturumda sürdürülebilirlik temasının geleceğin şehirleri için öneminden bahsedildi.
Çamlıbel, “Dünyanın tüketim hızının sorgulandığı, “çok”un ve “hız”ın önüne “kalite”nin ve “yavaşlığın” geçtiği bir dönemde,biz de kendi toplumumuz için “en iyi”yi sorgulamalıyız. “Yavaş şehir” kavramıyla öne çıkan Seferihisar, bu yeni akımın ülkemizdeki öncüsü. İzmirliler, sürdürülebilir yaşam kalitesini tercih ederek, ülke için önemli bir örnek teşkil ediyor” dedi.
2050'nin Mega-kentlerine bugünden hazırlanmak gerekli
2050 yılında dünyada nüfusu 10 milyonu aşan kent sayısının 50'yi geçeceğini belirten Çamlıbel, bugün sayısı 19 olan bu şehirlerin çoğunun gelişmekte olan ülkelerde olduğuna dikkat çekti. “Gelecekte belki de nüfusu 50 milyon olacak megakentler ve kent bölgeleri hayatımıza girecek” diye konuşan Çamlıbel, “kentlerde nüfus yoğunluğunun kontrollü artışı ve bunun doğa üstündeki yükünün kontrol edilebilir seviyede tutulması için yeni bir yönetim anlayışı, yeni yerleşim anlayışı, yeni ulaşım anlayışı, yeni enerji kullanımı anlayışı gibi; aslında yeni üretim ve tüketim anlayışı gerekli” dedi. Çamlıbel, “Gelişmiş ülkelerin izlediği bu yaklaşımla sürdürülebilir, yeşil alan dengesi kurulmuş, ulaşım alt yapısı oluşturulmuş, enerji verimliliği sağlanmış, karbon emisyonunu dengelemiş, ekonomik ve sosyal açılardan dengeli kentlerde yaşamak mümkün olabilecek.
Türkiye'nin, başta İstanbul olmak üzere, bu günden gelecekteki mega kentlerini planlamak için politikalar geliştirmesi ve uygulaması çok önemli. Gelecekte huzurlu ve kaliteli bir kent yaşamı için konut sorunun çözümlenmesi, enerji verimliliğinin sağlanması, teknik, sosyal ve ulaşım alt yapısının çözülmesi için bütüncül sürdürülebilir planlama anlayışıyla, çevreye ve insana saygılı bir yaklaşımın ülke genelinde strateji olarak benimsenmesi gereklidir” diye konuştu.
Binalarda enerji verimliliği uygulamalarıyla Türkiye yılda 6 milyar tasarruf edebilir
Çamlıbel, “Ülkemizde kentleşme alanındaki gelişmelere paralel olarak politikalar oluşturulmakla birlikte, sürdürülebilirlik ve yönetmeliklerin uygulanması konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Örneğin, geçtiğimiz yıl hayata geçirilen “Binalarda Enerji Performansı (BEP) Yönetmeliği”nin kritize edilecek yanları mevcut. Yönetmelik, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularını somutlaştırmasına rağmen, mevcut binaları değil sadece yeni yapılacak binaları kapsıyor. Oysa enerji verimliliğini merkeze alan çevre dostu uygulamaların hayata geçirilmesiyle binaların enerji tüketiminin %40'a kadar azaltılması mümkündür. Ancak işletme sürecinde; kullanıcılara büyük ölçüde tasarruf sağlayacak bu sistemlerin uygulanması konusunda yurtdışı örneklerinde olduğu gibi, teşvik mekanizmasının kurulmasına ve finansal enstrümanların da geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır” dedi.
Çamlıbel, yeni binaları enerji verimli yaparak toplamda bir fayda elde edilmesi için yaklaşık 60 yılın geçmesinin gerektiğini ve bunun da ülke ekonomisi için telafisi mümkün olmayacak bir süre olduğunu söyledi. Mevcut binalarla ilgili bir takım yaptırımların öngörülmesi gerektiğini de söyleyen Çamlıbel, “Isıtma ve yalıtım sisteminde verimlilik yaratılması, bu konuda öncelikli uygulamalar arasında yer almalıdır. Eğer mevcut tüm binalar ısınma açısından verimli hale getirilirse, Türkiye yılda 5 - 6 milyar dolar tasarruf edebilir” dedi.
Enerji verimliliği için İmar planları gibi “Bölgesel Emisyon Planları” da oluşturulmalı
Çamlıbel, enerji verimliliği konusunda atılması gereken bir sonraki adımın “Bölgesel Emisyon” planları olduğunu belirterek, “Geleceğin kentlerinde bölgesel imar planlarıyla sağlıklı yapılaşma için gerekli şartlar oluşturulurken, şehirleri bölgesel olarak mercek altına alacak emisyon planlarıyla, aşılamayacak emisyon miktarlarının belirlenmesi mümkün olacak” dedi.
Çamlıbel; “Geleceğin şehirlerinde; enerji, çevre, ekonomi, ulaştırma, turizm gibi konularda iklim değişikliği ihtiyaç ve gereksinimlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için birçok farklı çalışmaya ihtiyaç olacaktır. Şehirlerin “ruhunun” ve “kültürünün” korunarak, enerji verimliliği ve tasarrufuyla, çevre bilincinin en üst düzeyde yerleşmesi amacıyla gerekli projelerin oluşturulması için akademisyenler, STK'lar, Kamu ve özel sektör temsilcilerinin birarada çalışması büyük önem taşıyacaktır” dedi.