İhale

Ertuğrul Günay: Topkapı tarihine yakışacak

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay en çok önem verdiği projenin Topkapı Sarayı ve çevresini tarihsel ortamına uygun hale getirmeye çalışmak olduğunu söylüyor

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın göreve geldiğinden beri malum ajandası çok dolu. Öncelikli olarak selefi Atilla Koç döneminde bakanlığın üzerine sirayet eden rehavet havasını ortadan kaldıran Günay, 18 aylık dönemde bir taraftan Türkiye'nin birikmiş, hatta kronikleşmiş kültür ve sanat sorunları ile uğraşıyor, diğer taraftan da yurtdışında Türkiye'nin tanıtımını kültürel bir zemine oturtan projelerin hayata geçirilmesiyle uğraşıyor. Tabii, kültür sanat dünyasının sorunlarını hemen çözmenin pek de mümkünatı yok. Ama bir yerden de başlanması gerekiyor. Ki sorunların biri çözülse yeni sorunlar hemen baş gösteriyor. Bakan Günay'ın İstanbul'a gelmesini fırsat bilip Topkapı Sarayı'nda görüştük ve Suri Sultani ile ilgili çalışmalardan, korsan yayıncılığa, Fazıl Say'la olan tartışmasından, Altın Portakal'ın seyrine, Ankara'daki kültür sanat dünyasının canlandırılmasından, Türkiye'nin yurtdışında tanıtılmasını öngören Yunus Emre Enstitüsü'ne kadar pekçok konu hakkında konuştuk.

HAYALİM SUR-İ SULTANİ'Yİ TARİHİ NİTELİĞİNE KAVUŞTURMAK

"İstanbul dünyanın çok özel kentlerinden birisi. Tarihi yarımada da İstanbul'un en özel mekânı. Osmanlılar olsun Bizanslılar olsun impatorluklarını buradan yönetmiş. Osmanlı İmpatorluğu'nda 18. yüzyıldan sonra yönetim Yıldız'a doğru kayınca burası ihmal edilmiş. Osmanlı'dan başlayarak Cumhuriyet döneminde de Sur-i Sultani alanı içerisine çeşitli kurumlar yerleşmiş. Biz Topkapı Sarayı'nı bir müze gibi dünyaya sunmuşuz ama sarayın çevresini tümüyle gezilebilir, görülebilir hale getirme konusunda ihmalci davranmışız. Şimdi onu gidermeye çalışıyoruz. Ben göreve başladıktan sonra aşağı yukarı 20 kurumla uğraşarak bu sahayı temizleme, Sur-i Sultani'yi kendi tarihsel ortamına uygun hale getirmeye çalışıyorum. Açıkçası burada bir master planı çalışmamız var. İlk aşama da bu ayın ortasında belli olacak. Ayrıca tarihsel ortamla bağdaşmayan kurumların bazılarını da yıkarak tasviye ediyoruz. Geçen yıl Sur-i Sultani içerisindeki Telgraghane'yi yıktık. Sağlık Bakanlığı'nın ünitelerini çıkardık. Matbaa Binası boşaltılmıştı, yanındaki Matbaa Lisesi'ni bu öğretim yılının sonunda taşıyacağız. Sarayın boğaza bakan yüzünde 1. Ordu Komutanlığı'nın kullandığı tarihi yapılar var. Genelkurmay Başkanlığı ve 1. Ordu Komutanlığı ile temas halindeyiz, bu yılın sonunda bu yapıları devralacağız. Darphane boşaltıldı, orayı da bu sahanın içerisine teşhir için katmaya çalışacağız. Saray sınırları içerisine Zührevi Hastalıklar Hastenesi kurulmuş, orayı boşalttık. Yani bu yılın sonunda ve 2010'un içeresinde depo ve teşhir alanımızı, 30 bin metrekare civarında artıracağız. Benim hayalim İstanbul'un bu özel mekânını tarihi niteliğine kavuşturmak. Çok öncelikli bir proje. İstanbul 2010'dan da bu çerçeve içerisinde yararlanıyoruz. Bize zaman ve imkân sağlıyor."

İSTANBU 2010 İÇİN ACELE EDİLMELİ

"İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinde, böyle bir yönetimsel kriz çıkmasından dolayı son derece üzüntülüyüm. Biz konu olarak İstanbul 2010'la çok yakından ilgiliyiz ama yönetimsel olarak sadece temsil ediliyoruz. Yönetim Kurulu'nda bir temsilcimiz var. Konuyla, birkaç bakanlık ilgili. Bir bakan arkadaşımız koordinatör bakan sıfatını taşıyor ve yönetimsel olarak daha fazla inisiyatif kullanıyor. Umuyorum ki bu krizi çözme konusunda acele etme ihtiyacını bütün arkadaşlar hissederler."

BANDROLÜ DEVREDECEĞİZ

"Korsan yayıncılıkla ilgili garip bir pazar oluştu. Kimisi bu sorunun toplumdaki bilinç eksiliğinden kaynaklandığını düşünüyor ki ben buna katılıyorum. Bazıları da fiyatlandırma politikasından kaynaklandığını söylüyor. Biz yayın sektörü ile işbirliği içerisinde yeni çözümler arıyoruz. Kitaplara bandrol verme yetkisini meslek kurumlarına devredeceğiz. Ama sihirli formül korsanın hırsızlık olduğunu kabul etmekten geçiyor."
Sabah