Eş dost aralarında konut satışı yaparak faizleri refinans etmeye çalışıyorlar!
Dünya Gazetesi yazarı Hakan Güldağ, ekonomist Ali Ağağoğlu, bu haftaki “Şans Sohbetleri”nde, yeniden artış eğilimine giren cari açık, düşen faiz oranları ve küresel ekonomi için ciddi bir tehdit olarak görülen koronavirüsün etkilerini değerlendirdi...
Dünya Gazetesi yazarı Hakan Güldağ bu haftaki “Şans Sohbetleri” bölümünde ekonomist Ali Ağağoğlu ile gündemi tartıştı. İşte Hakan Güldağ'ın şans sohbetleri bölümü yazısı.
Son bir buçuk yılda cari dengede yaşanan iyileşmenin sonuna gelindiğine işaret eden Ali Ağaoğlu, bu durumu, Türkiye’nin eski rahatsızlıklarından birinin nüksetmesi olarak niteledi. Ağağoğlu, “Bundan sonra ‘bu kredi büyümeleri yeni cari açıklar yaratacak mı?’ meselesi konuşulur olacak. Eskisi kadar çok olmasa bile istikrarlı bir cari açık başlar ise o zaman kur tarafında da baskı görürüz” değerlendirmesini yaptı.
Hakan Güldağ da faizlerin düşmesiyle bireysel kredilerde gözlenen artışta, refinansın da önemli bir payı olabileceğine işaret etti. Güldağ, ticari krediler tarafında ise henüz arzu edilen seviyede bir canlanmanın gözlenmediğini de kaydetti. Ekonomist Ali Ağaoğlu ile ekonomi gazetecisi Hakan Güldağ bu hafta Şans Sohbetleri'nde finansal piyasaları etkileyen Çin'deki Koronavirüs, İdlib gerginliği, Halkbank davasının ertelenmesi konularını ele aldı. İkili, ‘tüketici kredisindeki hızlı artış cari açık yaratır mı' sorusunu irdeledi, kur cephesine olası etkilerini değerlendirdi.
Hakan Güldağ: Hepimizi ilgilendiren bir çok gelişme var. Deprem, kazalar, içimiz acıdı. Türkiye ekonomisinin direngenliğine bir kez daha dikkat çekmek istiyorum ama sorunlar da tümen tümen geliyor. Çin'deki virüs kadar, İdlib gerginliği de çok önemli...
Ali Ağaoğlu: Önce bütün şehitlerimize ve kaybettiğimiz canlar için Allah'tan rahmet dileyelim. İdlib'e gelince jeopolitik tarafın ötesinde oradan bize doğru bir göç dalgası geliyor. Eğer kabul edersek çok ciddi sayıda radikal unsurun da Türkiye’ye sızmasından endişe ederim. Benim için riskli alanlardan biri. Şimdi Suriye’de Rusya ile farklı görüşlerde olmaya başlarsak, bu Libya’yı da etkiler. Daha zorlu günler gelebilir. Fiyatlamıyoruz daha bunları, fiyatlamak da istemiyoruz.
Güldağ: Kur şaşırtmadı mı seni? Şimdi birkaç yıl önce olsa İdlib'teki olay patlak verdiğinde doların 6 lirayı geçtiğini kolaylıkla görürdük. Ama olmadı. İş dünyası da 'kriz' algımız o yönde olduğu için hemen kura baktı. Ama korkulan olmadı. Piyasayı biraz da Halkbank dahil ABD'den gelen mesajlar da sakin tuttu gibi geldi bana. Sanki ‘ Amerika Rusya ile ilgili çelişmelerde Türkiye'ye destek oluyor’ düşüncesi piyasaları etkiledi.
Ağaoğlu: Haklı olduğun konu Amerika ile çok uzaklaşamayacağız. Bana göre iki olay var. Birincisi piyasalar için kritik. O da artık yabancı piyasa katılımcıları çok fazla TL ile ilgilenmedikleri için böyle sert bir pozisyonla olamadı. Geçtiğimiz bir yıla benzer bir dalgalanma olamadı. İkincisi de Halkbank’ın davasının ertelenmesi de birçok yorumu beraberinde getirdi. Mesela borsanın yükselişlerindeki önemli paylardan biri. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum. Kısa vadede için iyi ama…
Güldağ: Öte yandan, ekonomi şaha kalktı denecek bir durum yok ama biraz ekonomi yönetiminin yön vermesiyle biraz da kendiliğinden... Örneğin tüketici kredilerinde hareketlenme var. Ticaride fazla birşey yok hala. Ama tüketicide ciddi bir hareketlenme var.
Ağaoğlu: Doğru, orada önemli bir hareketlenme var, yüzde 40’ların üzerinde bir artış var. Toplam kredilerde ise artış hızı görece olarak düşük.
Güldağ: Sanki bankalar arasında bir fiyat rekabeti de var. Tüketici o rekabetten de faylanıyor bu süreçte. Tabii şunu da gözden kaçırmayalım. Tüketici kredilerindeki hızlı artışın iki yönü var. bir yönü talepten kaynaklanıyorsa bir başka önemli bacağı da vatandaşın kendisini finanse etme çabası. düşen faizler, maliyetleri de düşürmek için bir fırsat olarak görülüyor. Kamu bankaları daha ağırlıklı ama ben özel sektör bankaları arasında da bu tür kredi geçişlerine daha sık rastlamaya başladım. Düşük faizle ihtiyaç kredisini alıyorsun. Yüksek faizle olan kredini finanse ediyorsun. Şimdi yüzde bir civarında faizle kredi buluyorsun aylık. Konutta daha da düşük. kamular daha da uygun maliyetli. Yüksek faizli olanı şu süreçte daha düşük maliyete refinanse ediyorlar. Bu da makul. Ama tüketici kredilerinin hızlı artışındaki önemli bir neden de bu. Önde gelen bir bankamızın işlek bir şubesinin müdürü ile sohbet ettiğimde konut kredisi üzerinden de bu refinansmanın revaçta olduğu anlaşılıyor. İki iş insanıyız. Senin de finansman ihtiyacın var benim de. Sen bana satıyorsun evini, ben sana, en ucuzu konut kredisi, üstelik uzun vadeli, ikimizin de işi görülüyor. Biraz karikatürize ettim ama işin aslı bu. İpotekli ikinci el satışların bu kadar hızla artması da bu pratiğin rakamlara yansıması. Yoksa ipotekli yeni konut satışlarında hiç yok demem ama satış hala sınırlı. Eş dost birbiri arasında konut alışverişi yaparak faizleri düşürecek şekilde refinans etme yoluna gidiyorlar.
Ağaoğlu: Son bir buçuk yılda biz cari açığımızı çok düşürdük. Aylar bazında cari fazlalar verdik. Kredi artışları, ekonominin yavaş yavaş çalışmaya başlaması bir taraftan iyi bir haber. Bu da eski rahatsızlıklarımızdan bazılarının nüks etmesine sebep oluyor. Ocakta 4.6 milyar dolar cari açık verdik. Artık aylar bazında cari açıklarımız yükselmeye başladı. Geçenlerde ' 4- 4.5 milyar dolarlık aylık cari açık yavaş yavaş soru işaretleri uyandırabilecek büyüklüklere ulaşmaya başladığımız anlamına geliyor’ demiştim. İşte oraya geldik. Bundan sonra ‘ bu kredi büyümeleri yeni cari açıklar yaratacak mı?’ meselesi konuşulur olacak. Eskisi kadar çok olmasa bile istikrarlı bir cari açık başlar ise o zaman kur tarafında da baskı görürüz.
Güldağ: Bu yıl ekonomi yönetimin en çok dikkat edeceği meselenin bu cari açığı kontrol etmek olacağını, ipin ucunu kaçırmamak için ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyorum. Çünkü döviz gelir giderimize baktığımızda, kurun üzerinde baskı oluşmasını engellemek için işin düğümlendiği yer orası... Orada ipler kaçtığı anda her tür tehlikeye açık hale geliyoruz. Kaçırmazsak, olağanüstü olaylar olmazsa 'güvenli' bölgede kalarız. biraz önce işin iki yönü var derken bunu kastettim. Tüketici kredilerinin en önemli problemi cari açığa en çok neden olan kredi türü olmaları. Onun için tüketici kredilerindeki artışın önemli bir kısımının gerçekten tüketimden değil de, içerideki refinansman hareketinden kaynaklanması bir anlamda rahatlatıcı. Aslında parayı dışarıya kaptırmadan, dolayısıyla cari açık yaratmadan aynı havuzun içinde dönüyorsun demek. Hiç olmazsa bir kısmı... Tamamen tüketime dönüyorsa sıkıntılar yaratır cari açık açısından, tedbir almak da gerekir. Kaldı ki, bankalara zorunlu karşılıklar üzerinden sağlanan desteğin tüketiciden ticari kredilere doğru kaydırılması da bu tehlikenin farkında olunduğunu gösteriyor bir ölçüde...
Ağaoğlu: Tüketici kredilerinin yüzde 40 artması… Diyelim ki yüzde 15-20’lik kısmı faizden gelsin. Kalan net yüzde 20’lik kısım direkt olarak cari açık yaratacak gibi gözüküyor. Çünkü faizi düşürünce talep yaratıyorsun. Bir de şunu unutmamak gerek. Artık faizler tek haneye inmiş durumda. Benim o işgören faiz dediğim faiz yüzde 9.5’larda. Mevduatlarda yüzde 9.5’a göre fiyatlanıyor. TL mevduatının vadesi 30 gün vadeli olduğundan her 30 günde bir yeniden fiyatlanıyor. Fakat buna karşılık enflasyon nisan ayına kadar halen çift hanede 11-12’lerde devam edecek görünüyor. En azından beklenti bu yönde. Benim çarşı pazar enflasyonum, soğuktan etkilenmeye başlıyor. Önümüzdeki dönemde biraz daha fazla etkilenir. DTH’lar bozulamıyor, tüketim krediler aracılığıyla geliyor. Cari açık artınca kredi kartı sınırlaması gibi önlemler gelir mi? Bakacağız. Onunda etkilerini anlamak için sanıyorum ekonomi yönetimi Haziran ayına kadar bekler diye düşünüyorum.
Güldağ: Bence de. Şu anda "bozuk değilse düzeltmeye çalışma" yaklaşımı var. Bu bir yere kadar geçerli. Ama sadece bu yaklaşıma yaslanırsak doğru olmaz. Dünyadaki genel durum lehimizeyken, ekonomiyi dönüştürecek, daha kaliteli bir büyüme patikasına sokacak adımları atmakta büyük fayda var.
Ağaoğlu: Ekonomi yönetimin de haklı çıktığı konu şu, ‘ dünyada işler zaten kötü, onlar büyemiyor. Biz zaten büyüme potansiyeli halen daha olan bir ülkeyiz. Bu işler bir süre sonra yine yoluna girer. Biz o zaman kadar topu çevirelim’ noktasındalar. Şimdi biz orada topu çeviririz. Sonra top bizim sahaya geçer normal oyun devam ederse mesele yok. Ancak biz eğer buradan oraya bir enerji biriktiriyorsak o biriktirdiğimiz enerji o gün geldiğinde bizim canımızı yakabilir.
Güldağ: Ama tüketim de almış başını gidiyor da değil. Otomotiv geçen yıla göre bu ocak ayında yüzde 90 arttı ama baz etkisi o kadar düşüktü ki. 10 yıllık ortalamalara baktığın zaman çift haneli olarak altında. Böyle bakınca ipin ucu kaçmış gibi görünmüyor.