15 / 11 / 2024

Esenyurt imar sorunu için verilen önerge Meclis'ten geçmedi!

Esenyurt imar sorunu için verilen önerge Meclis'ten geçmedi!

Esenyurt imar sorunu için CHP Milletvekili Profesör Doktor Aydın Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından TBMM'ye verilen Meclis Araştırma Önergesi Meclis'ten geçmedi. Dün gerçekleştirilen görüşmenin ayrıntıları için tıklayın...




İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, 12/02/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na "Esenyurt Belediyesi'nin yaptığı imar usulsüzlüğü ve bu konuda mağdur olan vatandaşların sorunlarının araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi (717 sıra nolu), dün (6 Mart 2013) Genel Kurul'da görüşüldü. 


TBMM Genel Kurulu'nda yapılan görüşmenin tüm ayrıntıları şu şekilde; 


Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 20 milletvekili tarafından, 12/02/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Esenyurt Belediyesi'nin yaptığı imar usulsüzlüğü ve bu konuda mağdur olan vatandaşların sorunlarının araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (717 sıra nolu), Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06/03/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Tamam mı?

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan Ayaydın… (CHP Sıralarından alkışlar)

Buyurun.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Esenyurt'ta yaşanan imar skandalıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğum araştırma önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme taşıdığı bu grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul'un Esenyurt ilçesinde gerçekten bir imar skandalı yaşanıyor. Esenyurt Belediye Başkanlığı, emsali 2,50 olan imar durumuna, kendi kafasına göre vermiş olduğu emsallere göre, deprem bölgesi olan, heyelan bölgesi olan ve zemin etütleri müsait olmayan bölgelerde yirmi sekiz katlı binalara yasa dışı, hukuka aykırı bir şekilde imar durumu vermiştir ve bu verilen hukuk dışı imar durumuna göre hazırlanan maketlere bakarak vatandaşlarımız ellerindeki birikimlerini götürüp oraya peşinat olarak vermiş, geri kalan bölümlerini de banka kredisi alarak borçlanmışlardır. Ancak daha sonra bu verilen imar ruhsatlarının, imar durumlarının hukuka uygun olmadığı ortaya çıkmıştır ve maket üzerinde kalan o hayalî konutlar karşısında paralarını kaybeden 25 bin "Esenyurtzede" ne yapacağını şaşırmış durumdadır. Bunların durumları ne olacak? Bunların bir an önce açıklığa kavuşması lazım, bunların sorumlularının bulunması lazım.

Süreç nasıl işlemiş, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Büyükşehir belediyeleri, ilçeler için 1/5.000'lik imar planları yapar. İlçe belediyeleri de 1/1.000'lik imar planlarını yaparken büyükşehir belediyelerinin yapmış oldukları 1/5.000'lik imar planlarına uygun planlarını hazırlamak zorundadırlar. Esenyurt Belediyesinin yapmış olduğu 1/1.000'lik imar planları, ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yapmış olduğu 1/5.000'lik imar planlarına tamamen aykırıdır. Büyükşehir belediyesinin hazırlamış olduğu 1/5000'lik imar planında emsali 2,50 olan yerlere 14 emsal vererek, 5 katı kadar, 6 katı kadar yüksek emsal ile ne yazık ki imar durumunu vermiş ve ruhsatları vermiş. Ruhsatı alan inşaat firmaları da hukuka aykırı olarak, Esenyurt Belediyesi tarafından kendilerine verilen planlara göre binalarının maketlerini yapmış, 28 katlı, 30 katlı binaları yapacağını vatandaşlara taahhüt etmiş ve vatandaşlardan paralarını alarak bir nebze onların dolandırılmasına sebebiyet vermişlerdir.

Şimdi, verdikleri birkaç imar planını sizlerle paylaşmak istiyorum: Esenyurt Belediyesinin, büyükşehrin 5000'lik imar planında 2,50 emsali olan 2761 ada 17 parselde, Symbol (Karden) İnşaata 2,50 emsal vermesi gerekirken 13,99 emsal vermiş, 36. 440 metrekarelik inşaat alanı olması gereken yere 203 bin 941 metrekarelik inşaat yapma ruhsatı vermiştir. Yine, Newista Residence, 3 emsali var; 12,38 emsal verilmiş. Lavinya City, 2,50 emsali var; 11,41 emsal verilmiş. Blue Residence, 2,50 emsali var; 10, 63 emsal verilmiş. Fi Side, 2,50 emsali olan yere; 9,32 emsal verilmiş. Terrace Mix, 3 emsali olan yere; 8,76 emsal verilmiş. Fi Tower 2,50 emsali var, 8,21 emsal verilmiş. Bunları çoğaltmamız mümkün, hepsine 5.000'liğe aykırı imar durumu vermiş ve buna göre vermiş olduğu ruhsatlarla inşaat firmaları maketlerini hazırlamış, müşterilerine pazarlamış, parasını almış, inşaatları da yapmaya devam ediyor. İnşaatların bazıları bitmiş -28 kat- bazıları henüz bitmemiş, devam ediyor.

Şimdi, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Esenyurt Belediyesinin bu vermiş olduğu inşaat ruhsatlarına esas teşkil eden 1/1.000'lik imar planlarını iptal etmiş, demiş ki: "Senin hazırlamış olduğun bu imar planı, bizim hazırlamış olduğumuz 5.000'lik imar planına aykırıdır, bu şekilde vermiş olduğun ruhsatları geçersiz kabul ediyorum." Buna rağmen, Esenyurt Belediyesi geri adım atmamış, aynı planları yeniden yaparak bu sefer parsel bazlı imar planları yapmış ve bunları tekrar Büyükşehre göndermiş. Bu arada, binalar yapılmaya devam ediyor, binalar yükselmeye devam ediyor. Bunu, hem Esenyurt Belediyesi görüyor hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi görüyor, hiç kimse de bu binaları, hukuka aykırı yükselen bu binaları durdurmuyor, hukuka aykırı ruhsatlarla yapılan bu binaların satışlarını durdurmuyor; insanlarımızın mağdur olmasına seyirci kalıyorlar.

Büyükşehir Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı müfettişleri, bunun üzerine, geliyor, inceleme yapıyor. Hem Büyükşehir Belediyesi hem de İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Esenyurt Belediyesinin vermiş olduğu bu ruhsatların, bu imar durumlarının yasaya aykırı olduğunu tespit ediyor ve bunu raporlarına yazıyor. Dolayısıyla, tamamen Esenyurt Belediyesinin vermiş olduğu hukuka aykırı ruhsatlarla insanlarımız mağdur edildiler, dolandırılmalarına sebebiyet verdiler.

19


Bu, az sayıda insan değildir, 25 bin "Esenyurtzede" yaratıldı. Bu insanlarımız, Esenyurt Belediyesine güvendi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine güvendi, devletine güvendi. Devletin vermiş olduğu ruhsatları görerek gittiler, maketler üzerinden bütün birikimlerini ortaya koyarak oradan ev hayalini satın aldılar. Ama o insanların şimdi ne ortada evleri var ne de ortada başlarını sokabilecekleri bir yerleri var; üstelik eldeki bütün birikimlerini kaybettiler, bir de bankalara borçlu durumda kaldılar.

Sadece mağdur olan bu Esenyurtzedeler değil, aynı şekilde belediyenin ruhsat verdiği inşaat firmaları da mağdur oldular. Onlar da belediyeye güvendiler çünkü belediye onlara ruhsat verdi. Belediyeden aldıkları ruhsatlarla binalarını yaptılar, sonra dediler ki: "Biz size hukuka aykırı ruhsat vermişiz."

Şimdi, Esenyurt'un AKP'li Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu televizyonlara çıkıyor. "Ne olmuş? Bir iki tane inşaat firmasının yaptığı yanlışlar, bunları zaman içerisinde düzeltiriz." diyor. Böyle bir şey olur mu? 25 bin aile dolandırıldı, hukuka aykırı işlemlerle dolandırıldılar. Büyükşehir Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı diyor ki: "Esenyurt Belediyesinin vermiş olduğu bu imar durumu yanlıştır, hukuka aykırıdır. Mağdur olan insanların sorunları çözülmeli."

Bir an önce Hükûmet ve iktidar el ele verelim, bir araştırma komisyonu kuralım ve bu mağdur olan insanların mağduriyetini giderelim, varsa sorumlular bu sorumluların da ortaya çıkmasını sağlayalım.

Pazar günü, bu hukuka aykırı ruhsatlarla paralarını kaybeden Fi Yapı mağdurları adına Yüksek Mimar Osman Daldaloğlu bana bir mail atmış: "Biz artık intiharın eşiğine geldik, bu sorunumuza bir çözüm bulunsun. Pazar günü saat 12.00 ile 14.00 arası Taksim'de Galatasaray Meydanı'nda bunu protesto edeceğiz. İktidar partisi bu işimizi çözsün, bu sorunumuzu gidersin."

Şimdi ben de Cumhuriyet Halk Partisi adına iktidara sesleniyorum: Sizin Belediye Başkanınızın yaptığı bu hukuka aykırı işlemi… Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım, birlikte oturalım, bu insanların mağdur olmalarını önleyecek tedbirleri alalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; CHP grup önerisi aleyhine söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

CHP'nin grup önerisi aleyhine olduğumuzun nedenlerine gelmek isterim.

Değerli arkadaşlar, Meclisimiz son zamanlarda çok yoğun işler, çok önemli reformlar yapma iradesini çok net ortaya koyuyor. Çok lokal sorunların, Meclisin gündemi olmaksızın çözülebilecek idari sorunların, yargının, belediyenin, belki bir bakanlığın çözebileceği sorunların bu Meclis gündemini saatlerce işgal etmesini ben çok şık bulmuyorum. Usul ekonomisi bizim medeniyet algımızın esaslarından bir tanesi. Biz, çok konuşup az iş yapmak yerine az konuşup çok iş yapmayı tercih eden insanlarız. O yüzden, Esenyurt Belediyesinin yapmış olduğu "iddia edilen hatanın veya olmayın durumun" bu Meclisin saatlerce gündemini almasını şık bulmuyorum.

Ben, Sayın Ayaydın'ı çok saygın bir kişi olarak tanırım, bilirim yıllardan beri. Bu konuyu beraber Meclisin dışında konuşuruz. Ben gerekli belgeleri, bilgileri gösteririm kendisine. Beraber yapacak bir şey varsa yaparız, hiç sorun değil. Çünkü, AK PARTİ iktidarı on yıldan beri kendine düşen her türlü işi muhataplarının az veya çok olmasına bakmaksızın sorunu olan bir inşaat firması da olsa, bir kişi de olsa bunu masaya yatırıp çözmek bizim en büyük gururumuz diye düşünüyorum. Esenyurt'ta sorun yaşayan insanlar varsa -ki az sayıda var- bunu çözmek de bizim görevimiz fakat Meclisin işi değil değerli arkadaşlar.

Bakınız, öncelikle, CHP'nin bu grup önerisine neden hayır dediğimizi ifade etmek istiyorum. Bir defa, çok özensiz hazırlanmış. Her paragrafta çok farklı ifadelerin, çok ciddi çelişkilerin olduğu bir önerge. Bir paragrafında "Çok fazla ihmal verilmiş, yanlış yapılmış." derken bir diğer paragrafta "Neden bu kadar ihmal verilmiş?" denmekte. Yani yapalım mı, yıkalım mı, buna karar verememiş bir önergenin tarafımızdan kabulü mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, bir de öncelikle bu soruna baktığımızda bir siyasi tespit olmaktan öteye geçmediğini görüyoruz. 25 bin kişi var, 50 bin kişi var vesaire, bunlara sizin de inanmadığınızı düşünüyorum Sayın Başkan. Çünkü 2009'dan bugüne, yani köyken, beldeyken ilçe olan Esenyurt'un kurulmasından bugüne tam 13.600 tane ruhsat verilmiş, 13.600 ruhsat; dile kolay, çok büyük bir sayı. Esenyurt Belediyesi, Türkiye'nin 18'inci büyük belediyesi. Siz, 13 bin küsur ruhsat verdiğinizde 3 tane, 5 tane ruhsatın yanlış olmasını göze alabilirsiniz değerli arkadaşlar. Böyle, Anadolu'da, bir tabir vardır: "Atla, deve değil." derler. "Çok büyük sorunlar var." falan değil. Ama, bir şey daha biliyoruz, mesele Esenyurt'taki mağdurların sorununu çözmek değil, mesele Esenyurt'tan yola çıkarak "İstanbul'da AK PARTİ belediyelerine bir tokat atılabilir mi?" diye bir yanlış hesap arkadaşlarımız; yanlış, böyle bir şey olmaz. Belediyecilik AK PARTİ'nin işi, belediyecilik bizim işimiz değerli arkadaşlar. Esenyurt'un CHP'li belediye zamanında hangi hâlde olduğunu, tüm ruhsatlı yapıların -evrakları elimde var- yüzde 5'i

20


geçemediğini ama bugün Esenyurt'un yüzde 100'ünün tümünün ruhsatlı olduğunu bütün evraklar göstermekte. Esenyurt'ta kaçak yapı yok değerli arkadaşlar. Esenyurt'u çevresindeki -isim vermeyeceğim polemik olmasın diye- CHP'li belediyelerle kıyaslarsanız -yolunu, altyapısını, imarını, yeşil alanını- ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Son ilçe döneminde Esenyurt'ta 2,5 milyon metrekare -bakın dile kolay- yapılan yeşil alan var değerli arkadaşlar. Esenyurt âdeta bir sayfiye alanı olmaya başladı, Esenyurt âdeta örnek bir kent hâline gelmeye başladı. Bir daha söylüyorum, 13 binin içerisinde bırakın 5 tane, 10 tane olabilsin, olmasın ama olabilir diye söylüyorum. O yüzden, değerli arkadaşlar, 3-5 tane olan sorunu da -bugün ben tüm ilgililerle görüştüm- Büyükşehir Belediyemiz mart ayı Meclisinde, olmadı nisan ayı Meclisinde gündeme alıp bu konuyu çözecek inşallah. Bunlar çözülmeyecek sorunlar değil. Türkiye'deki sorun Esenyurt'un sorunu değil, sorun ruhsata göre, plana göre iş yapmayıp makete göre üretim yapan arkadaşlarımızda. Bakınız, ben, sorunun müteahhit tarafı, alan tarafı, belediye tarafı, geç karar veren yargı tarafı sorumlu falan demiyorum, sorunun birkaç tarafı var ama bunu çözmek mümkün diye söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, 2008 yılına kadar Esenyurt'taki bölge planlarına hiçbir şekilde aykırı yapılanma olmadı. 2008'den sonra açılan davalarda, 2010 yılında Danıştay bu bölge planını iptal etti. Aradaki bu dönemde -ki yerel mahkeme de iptalin iptali kararını verdi- arada yapılan bu inşaatlarda -ki bir on beş, yirmi üç senedir- yapıların sıkıntıları var. Efendim, şuradaki adresin 2,5 emsali var, burada niye 1,5 var? Böyle bir hesap olabilir mi Sayın Ayaydın? Böyle bir şey olabilir mi? Oranın toprak yapısıyla, oranın iş ilanı standardıyla, oranın altyapısıyla her taraf aynı olabilir mi? Şöyle plan düşünebiliyor musunuz: Bütün Esenyurt üç plan olsun, iki buçuk yıl filan olsun. Böyle bir şey olabilir mi? Tabii ki her bölgenin, her mahallenin, her sokağın, her yerin mutlaka özel planı olacaktır. O yüzden, onun niye var, benim yine yok? Zaten sorun bu. Adam maketi yapmış, emsali ruhsatta 1,5 kat, 1,5 emsali var ama 2,5 emsale göre bina yapar gibi bir maket yapmış, satış yapmış, "Ben şimdi 1,5'u 2,5'a alamadım." diyor. Böyle bir zorunluluğu yok ki, böyle bir şartımız yok ki. Bakınız, sorun yanlış ruhsatta değil; "hukuka aykırı ruhsat" dediniz, sorun hukuka aykırı ruhsatta değil, sorun ruhsata aykırı binada arkadaşlar. Bu çok önemli. Bakınız, CHP'li belediyelerin -kimse kızmasın- ağzına "belediye" lafını alırken 10 defa düşünmesi lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Allah'tan kork Bülent.

BÜLENT TURAN (Devamla) - 10 defa düşünmesi lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Allah'tan kork.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Özgür'cüğüm, bazen susmak bağırmaktan daha etkili olabilir. Sus, iki dakika dinle. Ben dinledim, siz de dinlerseniz keyif alabiliriz karşılıklı olarak. Belgelerin hepsi elimde, anlatırım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Göster.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bak, "Allah'tan kork." dersen, elimde var, gösteririm. İZSU elimde, Yamanlar elimde, İSKİ elimde, hepsi elimde. Ama bunlara girmeyeceğim şimdi, polemik yapmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sorulan sorulara cevap ver sen.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Mesele, Esenyurt'un sorununun çözülmesidir. 2008 planlarının iptaline bağlı olarak sorunları vardır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yüz yıldır aynı şeyleri konuşuyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Mart, olmadı nisan ayında büyükşehir belediyesi bu planları gözden geçirecek, mahkemenin talep ettiği, yargının uygun gördüğü…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bizimkileri söyle, bizimkileri.

BÜLENT TURAN (Devamla) - …karara uygun olarak tekrar bölge planlarını yaparak sorunu çözecek değerli arkadaşlar.

Bakınız, konuyla ilgili samimi olarak kanaatinizi ortaya koymak isterseniz -hepsinin videosunu gösteririm- haberlerde müteahhitlerle görüşülmüş, ben izledim az önce. Haberlerde müteahhitler "Yanlış yaptık, böyle yapmamız lazımdı." diyor. Bunu müteahhit söylüyor. Alan kişi, "Ruhsata bakmadık, makete baktık, hata yaptık." diye söylüyor. İlçe Belediye Başkanış, "Ben defaatle uyardım, böyle yapmayın." dedim diyor. Büyükşehir, orayı durdurmak için çalışıyor ama bizim arkadaşlarımız çıkıp "Efendim niye böyle yaptınız?" diyorlar.

Bir defa, "25 bin" sayısı da hayalidir, "çok büyük sorun varmış" da hayalidir, Esenyurt çevresinde birçok AK PARTİ'li belediyede olduğu gibi örnek gösterilen, standartları artırılan, altyapısıyla, kültürel çalışmalarıyla, yeşil alanıyla ciddi işler yapan belediye.

Her şeye rağmen şunu eklemek isterim. Özgür, sevgili dostum, şunu söylerim her şeye rağmen.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Adam Manisa'da, İstanbul'u anlat, Aydın Bey'e anlat.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Diyorum ki, her şeye rağmen, hatalı olan varsa, müteahhitse müteahhit, belediyeyse belediye, memursa memur… Zaten yargı bu yüzden yok mu? Görev ihmali varsa, kusuru varsa zaten hesabı verilecektir, o kadar açık söylüyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sülün Osman AKP'li olsa, çıkacak, onu da savunacaksın!

21


BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama siz sorunu çözmek yerine "AK PARTİ belediyelerini nasıl sıkıştırırız?" derdinde olursanı,z çok yanılırsınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nasıl getireceksin?

OKTAY VURAL (İzmir) - Bu dolandırıcıları savunmayın ya!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bak, beni tahrik ediyorsunuz bir şey daha söylerim. Esenyurt Belediyesi…

OKTAY VURAL (İzmir) - Ya, bu dolandırıcı işleri savunmayın. Allah'ınızı seversen cesaret buluyorlar ya!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yapma Bülent!

BÜLENT TURAN (Devamla) - …gidin, gezin, görün gurur duyacaksınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Müfettişi yargılıyorsunuz!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Haydar Bey, bak Sadi'nin bir sözü var, kızmak yok söyleyeceğim, çok bağırdığın için söylüyorum. Diyor ki Sadi: "Mürüvvetsiz eşek arısına demişler ki, 'Bal yapmıyorsun, bari sokmaya çalışma!"

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben bir sokarsam uyuyamazsın ama…

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir şeye faydanız yok, bari ses çıkarmayın da hiç olmazsa faydası olsun. Esenyurt Belediyesinin sorunları…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Terbiyemi bozdurma!

BÜLENT TURAN (Devamla) - Müteahhidin de, oradaki mal sahibinin de, müşterinin de sorunu bizim sorunumuz. Çö-ze-ce-ğiz! Kıskanmayın, sıkılmayın, çözeceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onu geçeceksin.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Zaten, yine ayrıntıya girmedim, AK PARTİ'li belediyelerden önce Esenyurt Belde Belediyesi CHP'liydi. Onun da kararlarını göstereyim mi? Şu anda dosyası Yargıtayda. Beş yıldan fazla ceza aldı, ruhsattan, yanlıştan, şundan bundan. O yüzden diyorum, CHP'li belediyelerin, ağzına AK PARTİ'li belediyeyi alırken on defa düşünmesi lazım. Esenyurt'un CHP'li hâli ile AK PARTİ'li hâli, gece ile gündüz gibi. O yüzden bu konuda çok daha sakin, çok daha ön yargısız meseleye bakarsak çözülemeyecek bir sorun olmadığı kanaatindeyim.

Ben grup önerisi aleyhinde oy vereceğimizi, sorunun az sayıda muhatabıyla da konunun çözüleceğini ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın konuşmacı konuşmasında Esenyurt Belediyesine ilişkin olarak Sayın Ayaydın'ın yaptığı değerlendirmelere cevap verirken bu cevabın ötesine geçerek Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerini konu almak suretiyle partimize sataşmada bulunmuştur efendim.

BAŞKAN - Şimdi ben, Sayın Ayaydın, sizi de dinleyeyim, söz vereceğim ama bir dakika, Sayın Akar da orada, çünkü durmaz. Sırayla hepinizi dinleyeyim.

Sayın Hamzaçebi söz vereceğim size.

Buyurun.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ben de, konuşmacı ismimi zikrederek gerçek dışı sözler söyledi, o düzeltmeyi yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Peki, siz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 69'uncu maddeye göre yine konuşmacı benim ismimi zikrederek "Bal yapmayan arı." şeklinde hakarette bulunmuştur. Ben ona nasıl sokulacağını göstermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, siz buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güneş balçıkla sıvanmaz, mızrak çuvala sığmaz. Ben 17 Şubat 2013 tarihinde Esenyurt Belediyesi sahasına gittim, bütün bu ihtilaflı konut inşaatlarının olduğu alanları gezdim, ilçe örgütümüzle birlikte hepsini tek tek dolaştım. Orada nasıl bir şehir cinayeti işlendiğini, vatandaşlarımızın nasıl dolandırıldığını ve bu dolandırıcılığı Belediyenin şemsiyesi altında o kişilerin, o şirketlerin nasıl gerçekleştirdiklerini gözlerimle gördüm.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Bir tane dava yok Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Dinlerseniz öğreneceksiniz.

Siz sanıyorum, o inşaatları gidip gezmiş değilsiniz.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Her gün oradayım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - O inşaatları gidip gezmiş olan milletvekili kürsüden böyle konuşamaz. Oralarda 2 emsal yerine 10 emsalle yapılan inşaatlar var. 2 emsal nedir? Bilmeyen arkadaşlarımız veya izleyen vatandaşlarımız için söyleyeyim, bin metrekarelik inşaata 2 bin metrekare inşaat yapma hakkı var demektir.

22


ÜNAL KACIR (İstanbul) - Arsaya, arsaya…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - 10 emsal derseniz 20 bin metrekare inşaat demektir. Evet, Belediye bir ruhsat vermiş. Ruhsatta 2 emsallik bir inşaat hakkı varken, o şirket, 20 emsal, 10 emsal, 15 emsal, 8 emsal, 5 emsal, 7 emsal - her neyse, bloklara göre değişiyor- inşaat yapmış. Bu inşaatları şirket yaparken belediye ne iş yapıyordu acaba? Belediye Başkanının o kaçak inşaatlara müdahale etme yetkisi yok muydu ve bu müdahaleyi yapmayan Belediye Başkanı hakkında İçişleri Bakanı neden işlem yapmadı da bu kadar insan mağdur oldu? Acaba o Belediye Başkanının Akbil davasında Sayın Başkanla beraber yargılanıyor olması o Belediye Başkanı hakkında işlem yapılmamış olmasının gerekçesi midir? (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle mi müdahale etmemiştir İçişleri Bakanı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) - Hani, yargılanıyor mu Başbakanla birlikte? Vay anasına ya, yargılanıyor!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Vatandaşlar mağdur olmuştur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ayaydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce AKP Grubu adına söz alan arkadaşım benim söylediğimin tam tersini ve benim gerçek dışı bilgi verdiğimi söyledi. Dedi ki: "Esenyurt'ta hukuka uygun olmayan işlem yoktur, ruhsata aykırı işlem vardır." Bu doğru değildir, bu doğru değildir. Esenyurt Belediyesi 2,50 emsal ile imar durumu vermesi gerekirken… Çünkü Büyükşehirin imzaladığı 1/5.000'likte 2,50 emsali var. Esenyurt Belediyesi 13,99 emsalli ruhsat vermiş. Bu, hukuka uygun değil de nedir? Eğer bunun yüzde 1'ini Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanı yapmış olsaydı sabahın köründe o belediye başkanı ve o belediyede görevli olan bütün çalışanların evine polis baskın yapar, hepsini alır, karakola götürür ve hepsini hapishaneye tıkardı ama bu uygulamayı -bu hukuka aykırı uygulamayı- yapan iktidara mensup bir belediye başkanı ise 50 bin kişinin dolandırılmasına göz yumar ve o belediye başkanını da korumaya devam eder, bugünkü Esenyurt Belediye Başkanının yaptığı bu hukuka aykırı işlemlerde olduğu gibi. Esenyurt Belediyesinin, Başkan makam aracı dâhil olmak üzere, cenaze arabası, 40 tane arabasında haciz var. Esenyurt Belediyesi iflas etmiş noktadadır.

Hükûmete sesleniyorum: Esenyurt Belediyesine bir göz atın.

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcısına buradan sesleniyorum: Yapılan suç duyurularını işleme alın, Esenyurt Belediyesinde çok daha fazla insanın mağduriyetini bir an önce önleyin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akar, buyurun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Hayır, sıra var, sıraya girildi.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Haydar Bey'e ne oluyor?

BAŞKAN - Sadi'den şiir okudunuz, o da onun için geldi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama o bir özür dilesin şimdi.

BAŞKAN - Şiirlere, şarkılara dikkat edeceğiz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Önce özür dilesin. O söylediği kelime hoş değildi.

BAŞKAN - Efendim?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - O kelime hoş değildi. Arkadaşımız bir özür dilemeli.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hangi kelimeden bahsetti?

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Yerinizden bir laf söylediniz, yerinizden.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Arkadaşımız şiiri okuduğunda, arının sokmasından bahsettiğinde…

BAŞKAN - Onu ben duymadım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - …oradan kullandığı kelime nedeniyle özür dilesin.

BAŞKAN - Şimdi arkadaşımız da cevap verecek.

Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İsterseniz size de göstereyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deveye sormuşlar "Boynun niye eğri?" diye, "Nerem doğru?" demiş.

Şimdi, arkadaşım kalkmış, burada Esenyurt Belediyesini savunuyor, sonra da "Suç duyurularında bulunun, birlikte, bir olumsuzluk varsa tespit edelim, yapalım." diyor.

23


Şimdi bir iki tane örnek vereceğim: Tam iki yıldır burada Kartepe Belediyesinin dosyalarını eski İçişleri Bakanına, kentin milletvekillerine, herkese verdim. Ne oldu, biliyor musunuz, sonuç? Müfettiş yargılandı ve kınama cezası aldı. (CHP sıralarından alkışlar) Müfettiş yargılandı ve kınama cezası aldı.

Birkaç gün önce Derince Belediyesinin video görüntüleri ortaya çıktı. "Bürokratlara verilen bir eğitim" diyorlar, eğitim değil. Beş on dakikalık… Bir uzman tutmuş Derince Belediyesi, neyi öğretiyor, biliyor musunuz? Yolsuzlukları nasıl makyajlarız diye öğretiyor. Kime? Derince Belediyesi Başkanına ve bürokratlarına, yolsuzlukları nasıl sabunlarız diye…

Şimdi buradan savcılara sesleniyorum: O video kasetini seyretsinler ve Derince Belediyesi hakkında işlem yapsınlar.

Yine, buradan biraz evvel konuşan arkadaşıma sesleniyorum: Bu kadar temiz siyaset yapıyorsan, işte sana Kartepe Belediyesinin dosyası, işte sana Derince; git, önce onları temizle. Müfettişlerin, rapor hazırladığı belediye başkanları sonucunda müfettişlerin nasıl yargılandığını burada defalarca ifade ediyorum, hiçbiri hakkında işlem yapmıyorsunuz. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, Kocaeli Büyükşehirden örnek veriyorum. Buradan da savcıları çağırıyorum, bir denetleyin diyorum Allah aşkına ya, şu AKP belediyelerini bir kez denetleyin ve insanları serbest bırakın, bakın, göreceksiniz neler ortaya çıkacak diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Turan, buyurun.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Geçmişle karıştırıyorsun herhâlde.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Karıştırmıyorum.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Gazeteleri oku gazeteleri, gazeteleri.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Takıldınız geçmişe, takıldınız.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Yerine geç Haydar, yerine geç.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Özgür gazeteyi oku.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sana cevap verdim ben, cevap verdim.

BAŞKAN - Buyurun…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Yuvacık Barajı'yla ilgili mahkemenin tespitlerini oku.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sana cevap verdim. Derince Belediye Başkanı da aynı şekilde…

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Açtım Sayın Turan.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Mahkemenin tespitlerini oku gazetelerde. Mahkeme karar verdi, karar verdi Yuvacık Barajı'yla ilgili.

BAŞKAN - Açamam, kavga ediyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aynı şekilde -bak, bu kararı oku- Derince Belediye Başkanı, o da var, onu da öğren.

BAŞKAN - Bir saniye…

Yani iki dakikanız var, onu arkadaşlarınız, maşallah…

Buyurun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; mesele üzüm yemek, bağcıyla işimiz yok. Sorun varsa bunu çözelim diyorum, kötü bir şey söylemiyorum.

Sayın Hamzaçebi'nin AKBİL davasını gündeme getirmesini çok büyük bir şaşkınlıkla izledim. AKBİL davası, Türk hukuk tarihinin yüz karası davalarından bir tanesidir.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Size açılanlar hep öyle oluyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) - İşkencenin olduğu, sıkıntının en had safhada olduğu Nur Serter'in bağırmasından belli.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Size açılanlar hep öyle oluyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Nasıl bir dava, onu herkes bilir. O yüzden, Silivri'yle ilgili hassasiyeti olan arkadaşlarımızın işkenceyi savunan bir görüntü vermesi bizi üzer. Kaldı ki AKBİL davası muhatapları beraat etmiş arkadaşlar. Beraat edilen bir davadan yola çıkarak bu ifadeyi kullanmak bizi şaşırtmıştır, üzmüştür. O yüzden, AKBİL davasını geçiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir daha söylüyorum: Sorunun tarafları müteahhitle müşteridir. Bak, burada net söylüyorum, müteahhitle müşteridir. Bir tane ruhsatın, emsalin düşmesinden dolayı dava varsa, sıkıntı varsa niye dava açılmaz belediyeye? Bir tane dava yok. Sen bana güvenerek inşaata başladın… O yüzden de "Batıyorum, mahvoluyorum." diyen bir tane dava yok. Ruhsatlar değişmedi arkadaşlar. Ruhsata rağmen iş yapan müteahhidin ortaya çıkan sorunu var. Ama buna rağmen diyoruz ki, belediyemiz de diyor ki: "Gelin bunları çözelim." Burada anlaşılmayan ne var?

Sayın Ayaydın, bir tane dava var mı belediye açılan? Bir tane müşterinin, orada inşaat alan insanın açtığı dava var mı? Yok.

24


AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Suç duyurusu var.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir tane yok çünkü -bir daha diyorum- olayın tarafı müteahhitle müşteridir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Savcılık soruşturması var, savcılık soruşturması.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama buna rağmen diyorum ki: Her türlü sıkıntı sıkıntımızdır, derdimizdir; vatandaşın memnuniyeti esastır, bunu çözmeye çalışacağız.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Araştırılsın.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Fakat dediğiniz gibi tablo olsa yüzlerce dava olurdu, yüzlerce. 4 tane firma var, toplam 500 kadar da muhatabı var ve atla deve değil, çok…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gel araştıralım ya, gel araştıralım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Dosya veriyoruz, dosya.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Haydar Bey sakin… Sana cevap vermeyeceğim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Verme, verme… Dosya veriyoruz.

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri lütfen… Lütfen… Lütfen…

BÜLENT TURAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hükmen mağlup oldun, tarafsız bir gözle bakarsan mağlupsun sen.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.

Buyurun.(MHP sıralarından alkışlar)

CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Burada belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde bir bakanın arazisi, sit alanı içerisinde bulunan arazisi imara açıldığı için… Kanser olan, rahmete kavuşmuş Üsküdar eski İlçe Belediye Başkanımızı hepiniz hatırlarsınız.

Şimdi, benim hayretler içerisinde kaldığım bir şey var: Hırsızlık varsa, arsızlık iddiası varsa yüreğinizi koyun, bu iddiayı çürütecek araştırmayı yaptırın ve milletin huzuruna çıkın, "İşte, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önerge yanlıştır." deyin bir puan daha kazanın ama sizin Bakanınızın alanı, sit alanı. Çamlıca sırtlarında bir villa 5 milyon dolar değil, 10 milyon dolar. Bakanı biliyorsunuz, sizin Bakanınız. 4-5 bakanınız hırsızlık iddiasıyla listelere konulmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde değerli İstanbul milletvekilleri, 1'inci bölgenin milletvekilleri, Kavacık'ın hemen dönüşünde, köprüye girerken, Karayollarının yeri vardı -iki taraflı Karayollarının yeri- bu Karayollarının yeri şimdi kimde? Hadi söyleyin bakayım, gelin burada yüreğinizi koyun. Beyoğlu Adliyesi kimde, Kartal Tekel Fabrikası kimde? Kardeşim, bunlar İstanbul'un oksijen alanları, bunlar üniversite… Beşiktaş'taki DGM binası kimde? Siz babanızın malını dağıtır gibi İstanbul'un oksijen alanlarını size yandaş gibi gözüken vakıflara ne hakla tahsis ediyorsunuz?

Yolsuzluğun, arsızlığın kol gezdiği İstanbul… 4 bin imar değişikliği var. Sayın Grup Başkan Vekilim, tapu bendeyken imar 1,25, tapu ilişkilerini iyi kurmuş vurguncuya geçtiğinde 3,25. İnanmıyorsanız, gelin, size vereyim adreslerini. Dolayısıyla, İstanbul'daki imar yolsuzluğunun tekabül ettiği rakam 100 milyar doların üzerindedir. Siz iktidara geldiğinizde 2 kişinin milyar doları vardı, 3 kişinin, 4 kişinin; şimdi 120-150 kişinin milyar dolarları var. Ama, her nedense, milyar dolarları olanlar üretim yaparak, katma değer yaratarak değil, vurgunlarına, talanlarına her bir projesi 1 katrilyon olan inşaat projeleriyle kavuştular. Şimdi siz kalkıp 4 bin imar değişikliğini, Esenyurt Belediyesinin yolsuzlukla ilgili iddiasını niye araştırmaktan korkuyorsunuz? Gerçekten, ben sizin adınıza üzüntü duyuyorum.

Bir diğer konu: Değerli milletvekilleri, ülkemiz için derin kaygılar duyduğumuz, duymak zorunda olduğumuz günlerden geçiyoruz. Geçtiğimiz bir hafta içerisinde yaşananlar, yeni ve büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu tehdidin adı, elbette, bölücülüktür, teröristbaşının devlete ortak edilme iradesidir. Ama bence, bütün bu iki nedenden de daha büyük, demokrasi tehdidiyle Türkiye karşı karşıyadır. Son birkaç hafta içerisinde yaşananlar göstermiştir ki demokrasi tehlikededir. Kurulması ve olgunlaştırılması için rahmetli Menderes'i şehit verdiğimiz, bir sürü bedeller ödediğimiz demokrasi, bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin, demokrasiyi korumak için halkın oy verdiği iktidarın tehdidi altındadır.

İmralı tutanaklarının basında yer alması dolayısıyla Sayın Başbakanın gösterdiği tepki ve sonrasında yaşananlar gerçek bir demokraside büyük skandal olmaz mıydı? Bu tutum demokrasiye gerçek bir tehdit olarak algılanmalıdır. Sayın Başbakan, Türk basınını basın olmaktan çıkartıp kendi matbuatı hâline getirmeye çalışmaktadır. Milliyet gazetesinde yaşananlar tek kelimeyle ürkütücüdür. Gazetenin 2 önemli yazarı, genel yayın yönetmeni, Sayın

25


Başbakanın psikolojik şiddetinden dolayı görevlerinden ayrılma noktasına gelmişlerdir. Bu iki köşe yazarı ve genel yayın yönetmeninin mercekle hayatlarımızı yan yana koysanız hiçbir tarafımız örtüşmez. Bana karşı da, benimle ilgili de zaman zaman acımasız yorumlar yapmışlardır. Bu yaşananların verdiği şiddetli sinyal, demokrasi tehlikededir, tehlike altındadır sinyali. Sayın Başbakan, demokrasi rejiminin temel kurumu olan medyayı iptal etmeye çalışıyorsa aslında herkese sıra gelecek demektir. Bugün kuzu kuzu iktidarın çeperinde durmaya özen gösteren iş çevreleri, sivil toplum kuruluşlarına da sıra gelecektir çünkü herkesin güvencesi olan demokrasi tehdit altındadır. Başbakanın demokrasiye karşı gösterdiği tutumun darbecilerden hiçbir farkı yoktur. Darbecinin elinde silah vardır ama bugün Adalet ve Kalkınma Partisi, milletten aldığı iradeyle demokrasiyi tehdit etmektedir.

Herkes bilmelidir ki milletimiz askerî darbelere karşı direnmiştir, biz de biliyoruz ki direneceğiz ve teslim olmayacağız. Bunun tek yolu, Milliyetçi Hareket Partisinin demokrasiye olan inancıyla olacaktır. Milletimizle beraber bu tehdidi bertaraf etmek boynumuzun borcudur. Millet iradesinin bir diktatör mukallidi tarafından istismar edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Herkesi demokratça tutum takınmaya, demokrasinin şerefine, haysiyetine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Vurguncunun, talancının, soyguncunun gazete sahibi olabilme iradesini ortaya koyduğu şu günlerde, iş adamlarını tehdit ederek medyayı tekelleştirmek hangi demokrasilerde var?

Şimdi ben size soruyorum: Bütün bu gelişmelerin ışığında, geçmişte size çok yakın olan, bugünlerde de Türk milliyetçiliğini acımasız bir şekilde sorgulayan bir yazar "Apo'ya paşalık verin." demişti. Bütün bu gelişmelerin ışığında, Adalet ve Kalkınma Partisi, ortaya çıkan ve medyayı cezalandıran tutanakların nihai sonunda Apo'ya paşalık mı verecekseniz?

Sayın Başbakan, kendini İmralı canisinin özgürlüğünü kazanmasına memur etmiş durumda ancak tarihin kendisini lanetleyeceği bu uğursuz görevi yaparken milleti de açıkça geri zekâlı yerine koymaktadır. Bir taraftan "Genel af yoktur, kişiye karşı işlenmiş suçları biz affetmeyiz. Biz ancak devlete karşı işlenmiş suçları affederiz." diyor, diğer taraftan devlete karşı işlenen suçları affedebileceklerini söylüyor ve içerideki eşkıya başı da kendi yandaşlarına mesaj gönderiyor, "Ne affı? Biz yarın hepimiz birlikte dışarıdayız." iradesini ortaya koyabiliyor. Bu, açıkça, alenen Başbakan tarafından Abdullah Öcalan'a iletiliyor. Bu, İmralı süreci denilen ihanet sürecinin, en başta, terörist başına serbest bırakılması mutabakatına dayanan bir süreç olduğu anlaşılmaktadır. AKP son dönemde Türkiye'ye öyle şeyler yaşatmıştır ki şimdi kamuoyunun şu soruyu sormaya hak sahibi olduğu inancını taşıyorum: Siz Apo'ya paşalık mı vereceksiniz? "Türkiye'de demokrasi tehlikede, demokratik hayat bilinçli olarak zehirleniyor." derken siyaset ve polemik yapmıyorum, açıkça bir tehditten söz ediyorum. Bir demokrasi zehirlenmeye, kurumları işlemez hâle getirilmeye başlandı mı en başta halkın haber alma kanalı tıkanır ve halk iktidarın tek kanallı enformasyonuna mecbur bırakılır. Bunun tipik örneği bugünlerde yaşanmaktadır. Türkiye, tarihinin en büyük yıkım ve ihanet projesinin içerisine sokulmuştur. Devlet kirletilmiştir. Millî iradeyi istismar demokrasiyi kirletmektedir. Değerlerimiz ve tarih içinde oluşmuş kutsal kavramlar ayaklar altındadır. Böyle bir durumda Türkiye'de, günlerdir, devletin ve milletin içine düşürüldüğü ihanet çukurunu, onun muhtemel sonuçlarını tartışmak yerine, "Bunu kim sızdırdı?" tartışmaları yapılmaktadır. Türkiye'de yapılmak istenen yıkımın karakterini, kapsamını, tarihsel sonuçlarını iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Bin yıllık tarihi çöpe atan bu zihniyetle mücadele etmek bu topraklarla bağı olan herkesin görevidir.

Milliyetçi Hareket Partisi, milletiyle beraber içine çekilmekte olduğumuz bu zillete karşı elbette mücadelesini devam ettirecektir. Vurgunun, talanın, soygunun cumhuriyet tarihinde en çok olduğu dönem bu dönemdir. Söylüyorum, Mecidiyeköy'de, Şişli'de, İstanbul'un bir sürü yerinde birinci tapu sahibi imar alamamış, size yakın olan iş adamları… Onlar geçmişte başka yerlere yakındılar, şimdi, Başbakanın uçağındalar ve 1,25 imarlar 3,25'e düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) - Yetimin, garibin oylarıyla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi bunun hesabını mutlaka verecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütün bu konuşmaları büyük bir sabırla, büyük bir hoşgörüyle dinliyoruz. Söyleyecek çok sözümüz var.

OKTAY VURAL (İzmir) - Konuşun!

26


MAHİR ÜNAL (Devamla) - Ama istiyoruz ki bu Meclis çalışsın. Milletin iradesini yansıdığı ve milletin sorunlarının çözüm mercisi olan bu Meclis çalışsın istiyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) - İradeyi İmralı'da aramayın!

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Şöyle bir demokrasi anlayışı olur mu arkadaşlar, yıllarca bu ülkede, bu milletin iradesi vesayet altında kaldı. Bunu hepimiz biliyoruz. Yıllarca…

OKTAY VURAL (İzmir) - On yıldan bu yana…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Yıllarca, sizin zamanınızda da…

OKTAY VURAL (İzmir) - On yıldan bu yana…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - …asker ve istihbarat, siyasi iradeye sormadan gitti, orada görüştü…

OKTAY VURAL (İzmir) - On yıldan bu yana… Gazetelere, manşetlere, televizyonlara, muhalefete, her yere el uzattınız.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - ...ve milletin iradesini temsil eden siyaset buna müdahil bile olamadı, "Neyi görüşüyorsunuz?" diye soramadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Özgürlüğü hazmedemiyorsunuz, demokrasiyi hazmedemiyorsunuz!

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Ve o gün siz bundan rahatsız olmadınız, bugün, açık açık, milletin önünde…

OKTAY VURAL (İzmir) - Her yere müdahale ediyorsunuz, her yere…

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dinle!

MAHİR ÜNAL (Devamla) - ...milletin sorunlarını çözmek için risk alan…

OKTAY VURAL (İzmir) - İmralı'ya gidiyorsunuz, İmralı'ya…

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bir dakika dinler misin, bir dakika dinle!

OKTAY VURAL (İzmir) - Burada değil, İmralı'ya gidiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bugün açık açık milletten aldığı…

OKTAY VURAL (İzmir) - İmralı'ya gidiyorsunuz, anayasa görüşmesi yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - …yetkiyle, milletin gözü önünde, milletin sorununu çözmek için, bu kanı dindirmek için risk alan AK PARTİ'ye "demokrasi dışı" demek…

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne kanı? Kanla pazarlık, kan üzerinden siyaset üretiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen…

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bağırma yahu, sakin ol! Senin derdin ne yahu?

OKTAY VURAL (İzmir) - Kan dilini kullanıyorsunuz!

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Sen niye bu kadar öfkelisin? Yahu, bak, millet orada. Millet orada, millet! Millet adına konuşma!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) - Bu milletin egemenliğine, değerlerine aykırı her türlü hareket karşısında susan dilsiz şeytan olmayız.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Millet adına konuşma, millet adına konuşacak olan benim.

OKTAY VURAL (İzmir) - Allah'a hamdolsun, kötülükleri defedecek dilimiz var.

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Eğer, bu millet, benim çözüm için kullandığım yöntemden memnun kalmazsa beni sandığa gömer!

OKTAY VURAL (İzmir) - Ben de sözümü kullanıyorum, sesimi kullanıyorum. Sözümü mü keseceksin?

MAHİR ÜNAL (Devamla) - Sen bu millete güvenmiyor musun? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) - Sözümü mü keseceksin? Ne yapacaksın? Senin medya patronların yok burada!

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.24

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

27


BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde, Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

DEMİR ÇELİK (MUŞ)- Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Esenyurt Belediyesi imar usulsüzlüğü ve sonrasında yaşanan mağduriyetlere ilişkin araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, imar, Türkiye'nin kan kaybeden, bu anlamıyla da ciddi oranda mağduriyetlerin, sorunların yaşandığı bir alan. Bu alandaki usulsüzlükleri, suiistimalleri ya da bir kısım çıkar ve menfaat sahibi kişi ve grupların hem topluma hem toplumun değerlerine aykırı davranış içerisinde bulunuyor olması araştırılmaya değer konulardır. Bu anlamıyla da sadece Esenyurt ile sınırlı olmaksızın Türkiye'nin bu temel problem alanına ilişkin araştırmaları gün yüzüne çıkarmak, mağduriyetleri gidermek, bence, Meclisimizin üstüne vazifedir; bu yönüyle rol alması, gereğini de yerine getirmesi gibi bir çabanın içerisinde olması Meclisin fonksiyonlarından biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek 3194 sayılı İmar Kanunu gerekse 5393 sayılı Belediye Kanunu ve onları biçimlendiren Anayasa'nın kendisi demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü ve sivil olmadığı sürece bu ve benzeri sorunları tartışır, tartışmaya da devam ederiz. Görünen o ki, doksan yıldır devletin çevreyle olan problemini meşru ve demokratik noktada çözemeyişinin ortaya çıkardığı bu sorunları bu algı ve zihniyetten hareket ettiğimiz sürece uzun yıllar da tartışacağımıza benzer. Hâlbuki toplumun meşru, demokratik taleplerini karşılamak ve ona uygun yasal düzenlemeyi yapmak herkesten çok bu Meclisin ana ve temel görevidir. Bu anlamıyla da ertelenemez bu görevi günümüz evrensel hukuka uygun bir şekilde çözüme kavuşturmak bizim kaçamayacağımız, yerine getirmekle mükellef olduğumuz da temel alanımızdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında olduğu gibi Türkiye'de de kır aleyhine, kent lehine bir yoğunlaşmanın, bir göçmenin ve göçertilmenin yaşandığı günümüz Türkiye'sinde nüfusumuzun yüzde 80'inin yaşamaya başladığı kentler bizim ortak yaşam alanlarımızsa, bu ortak yaşam alanlarımıza uygun bir zihniyeti, felsefeyi, ruhu hayata geçirmek hepimizin görevidir. Her kentin olduğu gibi Türkiye kentlerinin de, İstanbul'un, İzmir'in, Diyarbakır'ın, Van'ın da bir kimliği, bir ruhu var. Bu ruh ve kimlik sadece ve tek başına insan türünün ya da insan türünün bir kısım kesimlerine ve kişilerine çıkar sağlamaya dönük, onların menfaatlerini, çıkarlarını sağlamaya dönük bir uygulamaya tabi tutulduğunda kaybederiz, kaybettiğimiz olgu da bu. Çünkü en nihayetinde, üzerinde yaşadığımız doğa, üzerinde yaşadığımız yeryüzünde tek başına değiliz. İnsan türüyle birlikte milyonlarca tür, bitkisinden hayvanına, suyundan dağına, milyonlarca türün doğal dengenin parçası olmasına uygun bir zihniyeti, bir felsefi yaklaşımı, kentsel politikayı hayata geçirdiğimizde anlamlı olur. Bu yönüyle de biyobölgeciliğe dayalı, biyobölgeciliği esas alan toplumsal ve doğal istikrarı savunmak hepimizin görevi olmalıdır. Toplumsal ve doğal istikrar basit değil, türdeş değil, çoklu ve çeşitli kimliklerin çoklu ve çeşitliliğin bir fonksiyonuysa bu çoklu ve çeşitli yapıların bir arada, barış içerisinde, bir arada birbirlerini besleyen, tamamlayan nitelikte ve özellikte olmasını sağlama da biz insanların görevidir. Halbuki başta İstanbul olmak üzere hepimizin bir şekliyle nedeni olduğumuz mega kentler, bu doğal dengeyi tükettiği gibi insanın sosyal, siyasal, psikolojik varlık olmasından hareketle temel ihtiyaçlarını da karşılayan olmaktan uzaklaşmıştır, iktidar odaklarının tahakkümüne tabi alanlara dönüştürülmüştür. Kentler bu boyutuyla hepimiz tarafından inceden inceye yeniden ama yeniden üretime tabii tutulması gerekiyor. Kentler ki iktidar odaklarınca güneşimizin hapsedildiği, suyumuzun, rüzgarımızın toprakla buluşmasının engellendiği sosyal donatıları ve yeşil alanlarıyla mahrum bırakıldığımız alanlara dönüştüğünde çoklu katlarla beton blokların hükümranlığına hâkim alanlara dönüştürüldüğü bir noktada değil doğal denge insanın da yaşam alanı bulması mümkün değil. O açıdan her şeyden önce demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa, o anayasanın emri hükmünde idari, mali, siyasi özerkliğe sahip bir yerel yönetimler; bu yerel yönetimlerin yine adalet, eşitlik eksenli, esaslı bir imar yasası hepimizin üzerinde titizlikle durması gereken bir yaklaşım olmalıdır. İmarda da sadece ve tek başına insanı esas alan değil, o kentte yaşayan ağacından otuna, bitkisinden kuşuna ama her şeyden öncede doğada buluna bütün canlıların yaşam haklarını esas alan bir anlayışla yaklaşabilmeliyiz ki kentlerimiz bizlerin de yaşadığı alanlar olmalıdır. O açıdan da milyonluk kentler yerine göçü kentten kıra doğru teşvik eden uygulamaların yolunu açmak, onunla ilgili yasal düzenlemeleri yapmak da görevimizdir. Biz köylerimizi, kasabalarımızı kaybederek geldiğimiz bu kentlerde tutunamamanın, yoksullukların, açlıkların, işsizliklerin, yoksunlukların açmazıyla karşı karşıya iken milyonluk kentler yerine sakin kentler yaratabilirsek, milyonluk kentler yerine on binlik, yüz binlik kentler ile bisiklet yolları, yaya yolları, engelli ihtiyaçlarının karşılandığı özgür, demokratik kentler yaratabilirsek yaşam daha anlamlı olur, daha doğal olur, daha demokratik olur. Ama bunun yerine mega kentlerde ısrar ettiğimizde trafiğinden sağlığına, eğitiminden kültürüne her türlü sosyal faaliyetimizin risk altında olduğu, yaşam alanlarımızın tehdit altında olduğu bir kentle de karşı karşıya kalırız.

28


Biz bir yanıyla sakin kentler yaratırken öbür yanıyla da biyoköyleri yaratmak zorundayız. Biyoköyler rüzgârın, güneşin, toprağın ve suyun döngüsünün doğal ve meşru zeminde yürütüldüğü bir noktada hayat bulduğunda, insani, temel ihtiyaçlarının doğadaki diğer canlılarla birlikte yaşam, hayat bulduğunda, bizim kırda, kırsalda yaşamamızın koşulları yaratıldığında mega kentlerin problemlerinden insanlığı da toplumsal yoğunlaşmanın yol açtığı sorunları da gidermiş oluruz. Keza, aynı şekilde, mega milyonluk kentler yerine biz yeşilbaş kentler yaratabilirsek, ülkenin 81 ili yerine binlerce ilçesini, kasabasını da dâhil ettiğimizde yeşil alanlar yaratabilirsek, ağacı, bitkisi ve doğal dengesiyle bu yeşil alanlarda hayatı yeniden filizlendirebilirsek bizim yaşadığımız temel problemlerin de önüne geçmiş oluruz. İnsanlığın geldiği bu noktada, insanlığın yeni ihtiyaçlarının karşılanması tartışmalarının yoğunlaştığı bu dönemde biyobölgeciliğe dayalı siyasal ve idari özerkliği esas alan yönetim ilişkileri kaçabileceğimiz bir durum değildir. Bunu karşılamak gibi bir görevi Meclis olarak, Meclisin siyasal partileri olarak, yine bize yaraşır ve yakışır bir düzeyde tartışmayı, diyaloğu ve müzakereyi esas alarak, her türlü problemimizi gerilim dışı, agresif, amacını aşan yaklaşımların dışında tam da siyasal aktör olmanın rolüne, siyasal aktör olmanın ruhuna uygun bir ilişkiyi var edebiliriz. Gün bugün. Bugünü tartışarak, ortaklaştırarak, açmazlarımızı, yetmezliklerimizi, yanlışlıklarımızı aşabilir, daha doğru, demokratik, ekolojik, ekonomik toplumu hep birlikte var edebileceğimize olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır, şimdi onu alıyorum: Sayın Hamzaçebi, Sayın Ayaydın, Sayın Havutça, Sayın Akar, Sayın Susam, Sayın Altay, Sayın Kesimoğlu, Sayın Tayan, Sayın Şeker, Sayın Çam, Sayın Özgümüş, Sayın Ekşi, Sayın Özpolat, Sayın Korutürk, Sayın Çıray, Sayın Yüceer, Sayın Akova, Sayın Toptaş, Sayın Aldan, Sayın Demiröz.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.


Şebnem BER/Emlakkulisi.com 


Geri Dön