Genel

Finans merkezleri arasındaki rekabet artıyor!

Murat Yülek Zaman Gazetesi'ndeki bugünkü köşesinde "Finans merkezleri arasındaki rekabet artıyor" başlıklı yazıyı kaleme aldı

Finans merkezi olmaya çalışan çok sayıda dünya şehir var. Şehirlerini finans merkezi haline getirmeye çalışan çok sayıda ülke olduğu gibi.
Dolayısıyla İstanbul ve Türkiye'nin bu yarışta Kuzey Amerika'dan Uzakdoğu'ya uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış ciddi rakipleri var. İlginç olanı, bazı göstergeler sanayiden sonra bu uluslararası yarışta da Asya'nın öne çıkmaya başladığını gösteriyor.

'Finans merkezleri' finansal hizmet talebiyle arzının bir araya getirildiği mekânlar. Bu yüzden, bir şehrin finans merkezi haline gelebilmesi için büyük bir 'ekonominin' içinde yer alması gerekiyor. Şehrin içinde olduğu ülke büyük bir ekonomiye sahipse (örneğin Japonya, ABD ya da İngiltere) finans merkezi için doğal hizmet talebi doğrudan kendi ülkesinden geliyor. Stockholm, Johannesburg, hatta Paris'i bu sınıflamaya dahil edebilirsiniz. Ancak küçük ekonomiler içinde yer almakla birlikte dolaylı veya doğrudan yurtdışı müşterilerine büyük hacimli finansal hizmetler sunan finans merkezleri de var; Singapur, Hong Kong, Zürih gibi. Her ikisini de birleştiren New York ya da Londra gibi büyük merkezler de var.

Finansal merkez olma yarışında Asya hızlı gidiyor

Bir İngiliz kuruluş (Long Finance) tarafından bu ay yayımlanan rapor (Global Financial Centers Index-GFCI) bu amansız yarışta Asya ülkelerinin öne çıktığının üzerinde duruyor; en azından 'algı' olarak. Rapor 2007 yılından itibaren her altı ayda bir benzer metodolojiyle düzenli olarak yayımlandığı için eğilimleri de gösteriyor. GFCI finansal merkez olarak tanımladığı, içlerinde İstanbul'un da olduğu 75 ayrı şehrin rekabetçi gücünü ve performansını ölçmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla sıralamalar işlem hacmi ya da büyüklük açısından yapılmıyor. Ancak sıralamada en yukarıda yer alan merkezler, dünya finansal işlem hacimlerinin de büyük kısmına ev sahipliği yapıyor.

Bu ay yayımlanan en son raporda ilk üç sıra değişmedi: Londra, New York ve Hong Kong. Ancak Hong Kong'un puanı hızla yükselerek New York'a çok yaklaştı. Öyle ki, bir finansal merkez olarak Hong Kong, şu anda GFCI'da New York'a eşdeğer bir merkez olarak görülüyor. Hong Kong, yukarılarda yer alan tek Asya finansal merkezi değil; ilk altı finansal merkezin dördü Asya'da yer alıyor (Hong Kong, Singapur, Tokyo, Şanghay). Taipei, Seul, Pekin, Şenzen gibi kentler de ilk 25'in içinde. İlk 25 ülke içinde Avrupa'dan sadece Londra ile birlikte sadece 6 şehir var (Paris, Zürih, Cenevre, Frankfurt, Lüksemburg). Dahası, yapılan ankette finans kuruluşlarının yeni ofis açmayı düşündüğü ilk altı şehrin tamamı Asya'da. Yeni ofis açılması düşünülen şehirler şunlar: Şenzen (Çin), Şanghay (Çin), Singapur, Seul (G.Kore), Pekin (Çin) ve Hong Kong.

Nasıl finans merkezi olunur?

Ülkeler/şehirler neden finans merkezi olmak ister? Cevabı basit; neden sağlık merkezi olmak isterlerse aynı sebepten. Finans kuruluşları (eğer doğru çalıştırılırsa!) yüksek kâr eden ve yüksek ücretli insan çalıştıran birimlerdir. 2006'da Londra'daki bir toplantıda zamanın belediye başkanı Ken Livingston Canary Wharf'ın ilave 80 bin bankacıya daha ev sahipliği yapacak alana sahip olduğunu anlatarak yabancı bankaları bir kez daha yatırıma davet etmişti. 80 bin yüksek maaşlı çalışanın üreteceği ekonomiyi Londra'ya kazandırmak istiyordu. Tabii, idare edilecek fonların getirdiği ekonomiye ek olarak.

Kısacası, şehirler/ülkeler ekonomilerini geliştirmek için finans merkezlerine sahip olmak istiyor. Ancak İTO Başkanı Murat Yalçıntaş'ın söylediği gibi 'zahmetsiz rahmet olmuyor'. Ülke/şehir yönetimlerinin önce gerekli ortamı oluşturup sonra finans kuruluşlarını davet etmeleri gerekiyor. Bu şartlar oluşmadan finans merkezi olmaya çalışmak yersiz.

Finans merkezi olmak için hangi çok sayıda faktörün bir araya gelmesi gerekiyor? Bunların başında kaliteli insan gücü geliyor. İş ortamı, vergi ve diğer devlet düzenlemeleri önemli faktörler arasında. Ancak bunlar da yeterli değil. Yaşam kalitesi, şahsi gelir vergileri gibi faktörler de önemli.

Yani, finans merkezi olmak istiyorsanız finansın dışına fazlasıyla taşan çok kapsamlı bir planınız olması ve bunu sıkı bir disiplinle uygulamanız gerekiyor. Finans merkezi olma konusunda rekabetçilik kazanma faktörleri aşağıdaki tabloda görülüyor.

Ve Türkiye

İstanbul'un en azından bölgesel bir finansal merkez olması için çok sayıda sebep var. Öncelikle Rusya'dan Suudi Arabistan'a, Almanya'dan İran'a büyük bir sermaye birikimi ve ekonomik havzanın tam ortasında. Bin yıllara uzayan bir ekonomik faaliyet merkezi ve dünyanın halen en renkli kentlerinden birisi. Güçlü bir fiziksel altyapıya sahip. Çok sayıda üniversitesi, büyük nüfusu ve nitelikli eleman potansiyeli var.

İstanbul, bu sene GFCI sıralamasında puanı (+26) ve sıralaması (+4) en hızlı yükselen şehirlerden birisi oldu. Ancak sıralamaya alınan 75 şehir içinde 70. sırada yer alıyor. Yani yapılması gereken çok şey var. Uluslararası yarışın hızlandığı bir dönemde, hükümetin İstanbul'un finansal merkez olma konusundaki kararı önemli. İş, kararın sıkı bir disiplinle uygulanmasında ve dinamik olarak stratejinin gözden geçirilmesine kalıyor. Bu da kolay değil. Zira İstanbul'un çekici bir uluslararası (en azından bölgesel) finans merkezi haline getirilebilmesi çok boyutlu ve siyasi bir sürecin idare edilmesini gerektiriyor.

 

İstanbul Finans Zirvesi ve İstanbul'da Finans Haftası

İstanbul yarından itibaren önemli uluslararası finans ve ekonomik toplantılara ev sahipliği yapacak. Bir Türk organizasyonu olan İstanbul Finans Zirvesi'nde uluslararası finans dünyasının önemli isimleri bir araya gelerek düzenlemelerden para politikalarına, enerji ve altyapı finansmanından şirket evliliklerine dünya gündemindeki güncel konuları tartışacak. Bir Alman organizasyonu olan Global Economic Symposium'da ise ekonomik ve sosyal konular ele alınacak. Merkez bankacılarından yatırım bankacılarına, düzenleyicilerden ekonomistlere çok sayıda önemli aktör İstanbul'da olacak.

1001 İcat Sergisi

İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda ağustos ayından beri açık olan 1001 İcat Sergisi'ni gezmediyseniz süreniz azaldı. Birçok uluslararası ödül alan sergi, kitap ve kısa film, Avrupa kıtası için 'karanlık çağlar' olan 'orta çağların' İslam coğrafyasında dünya tarihinin şu ana kadar gördüğü en parlak dönem olduğunu ve krank şaftından optiğin temellerine, katarakt ameliyatından şehir planlamaya kadar Batı'nın gelişimine nasıl birincil derecede etki ettiğini anlatıyor. Sergi 5 Ekim'de kapanacak. İnşallah organizatörler sergiyi uzatırlar ve diğer şehirlerimizde de gerçekleştirirler.

Mardin'de defile

Medrese ve camide defile yapılır mı? Yapılmaz. Sanat faaliyeti gerçekleştiriyor olmanız size göre olmasa da muhataplarınızın saygısızlık olarak gördüğü bir şeyi, kararı haklı çıkartmaz. Cemil İpekçi, bu toprakların renklerine sahip çıkan bir modacı. Keşke yer seçiminde daha dikkatli olsaydı.
Zaman/Murat YÜLEK