26 / 11 / 2024

FSM ve Haliç köprülerindeki trafiğe önlemler önceden alınmalıydı!

FSM ve Haliç köprülerindeki trafiğe önlemler önceden alınmalıydı!

Oktay Ekinci: FSM ve Haliç köprülerindeki trafik bunalımı karşısındaki tutuma gelince... Onarımın başlamasından neredeyse 1 ay sonra akla gelen sözde önlemlerden çok daha fazlası ve “doğru” olanları, aslında “önceden” alınmalıydı







FSM ve Haliç köprülerindeki bezdiren “onarım tıkanıklığı”ndan bu yana okurlar daha sık sormaya başladılar:


“Kadir Topbaş’ı neden hiç eleştirmiyorsun?”


Aslında Topbaş’ı da sorgulayan yazılarım oluyor, ama doğrudan “mimar başkan”a yönelik olanı az... Nedenini ben de düşündüm; acaba “meslektaş dayanışması” psikolojisine girmiş olabilir miyim?


Belki de oda başkanlığı yıllarımdaki “tüm üyeler”i koruyup gözetme anlayışımın etkisinde kalmışımdır?..


Nitekim Topbaş ilk seçildiğinde de “Dünya görüşüne katılmasam da mimar olduğundan İstanbul’a yararlı işler yapabilir” diye yazmıştım.


Aslında, direndiğimiz ne kadar büyük rant projesi ve kenti olumsuz etkileyen çıkarcı yatırım varsa, hemen tümünün “Ankara kökenli” olması, eleştirilerin hep iktidara yönelmesine neden oldu.


Galataport’tan Haydarpaşa’ya, 3’üncü köprüden otomobil tüp geçişine kadar tümü, Ankara’nın İstanbul’u pazarlaması değil midir?


Nitekim 3’üncü köprü için Topbaş demişti ki: “Yetki bizde değil Ulaştırma Bakanlığı’nda; proje onların...”


Kentin halk adına temsilcisi, hatta “sahibi” denebilecek bir kurumun başı olarak Topbaş’ın, bunlara “boyun eğme”sini yeri geldikçe eleştirdim; hükümet kaynaklı talan projeleriyle mücadele etmesinin “demokratik görev”i olduğunu defalarca vurguladım.


Projelerin  Ankara  kökenli olduğu kısmen doğru, ama yine örneğin 3’üncü köprünün İstanbul planlarına işlenmesini neden onayladı? İmza atmayabilir ve ‘tıpkı’ Başbakan Erdoğan’ın vaktiyle aynı makamdayken yaptığı gibi “Bu köprü İstanbul’a zararlıdır; uygun görmüyoruz” diyebilirdi...


Şimdi de Çamlıca’ya cami için diyor ki: “Sit alanı olduğu için planını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor; yetki onlarda...”


Oysa yasaya göre yerel yönetimin de “evet” demesi lazım! Büyükşehir belediye meclisi, mimar başkanlarıyla birlikte ve “oybirliği” ile “Çamlıca’nın İstanbul siluetindeki konumunu bozamayız” kararı alsa; hangi bakanlık, hatta hangi başbakanlık o camide diretebilir ki?


Bu nedenle Topbaş’tan asıl beklenen “Çamlıca’ya Osmanlı bile cami yapmadı; çünkü orası doğal haliyle yaşatılması gereken, şarkılarıyla kent kültüründe yer etmiş bir mesire alanıdır” demesiydi...


Köprü işkencesi


“Mimar başkan”ımızın FSM ve Haliç köprülerindeki trafik bunalımı karşısındaki tutumuna gelince... Onarımın başlamasından neredeyse 1 ay sonra akla gelen sözde önlemlerden çok daha fazlası ve “doğru” olanları, aslında “önceden” alınmalıydı.


Örneğin Boğaz’ı denizden geçiş olanaklarının çoğaltılması için neden bu kepazelik beklendi?


Ya da TIR ve kamyonların her iki köprüden de “gece”leri geçmesi için ille de bu işkencenin çekilmesi mi gerekiyordu?


Ama “mimar başkan” bakın ne diyor: “..bakalım 3’üncü köprüye karşı çıkanlar şimdi ne diyecek?”


Kamuoyundaki “acaba bu eziyet, 3’üncü köprüye destek için mi yaratıldı” sorusuna bundan açık “evet” olabilir mi?


Hele Yenikapı ile Üsküdar’da kentin geçmişini binlerce yıl geriye götüren arkeolojik kazıların, Marmaray’ı geciktirmesinden “şikâyet”çi olmasını ise mimarlığı bir yana, belediye başkanlığıyla da bağdaştırmak olanaksız.


Oysa “Kültür Başkenti’nin başkanı” demeliydi ki: “İstanbul’un dünya kenti niteliğini emsalsiz kılan bir büyük geçmiş artık gün ışığında... Arkeolojik çalışmalar onurumuzdur.”


Topbaş bütün bunlar için ne düşünür bilemem; ama sevgili okurlarımın gönüllerini aldığımı sanıyorum...



Cumhuriyet/Oktay Ekinci 


Geri Dön