Genel

Garanti Bankası'nın sanat merkezleri Salt adı altında toplandı!

Garanti Bankası'nın üç ayrı sanat merkezi Salt adı altında özerk bir kurum haline getirildi. Kapılarını 9 Nisan'da açacak Salt, sanatın farklı alanlarını birbirine bağlayan organizasyonuyla dikkat çekiyor

Kültür sanat dünyasına yeni bir soluk getirecek Salt'ın direktörü Vasıf Kortun: Sanatı bölümlere ayırmak 19. yüzyıl anlayışı

Bugüne kadar Osmanlı Bankası Müzesi, Platform Güncel Sanat Merkezi ve Garanti Galeri ile sanat dünyasında aktif biçimde yer alan Garanti Bankası, bu merkezleri Salt adıyla özerk bir kuruma dönüştürüyor. Bu nedenle toplam kullanım alanı 15 bin metrekare olan, İstiklal Caddesi ve Galata'daki iki tarihi bina, mimar Han Tümertekin'in öncülüğündeki bir ekip tarafından yeniden düzenleniyor. İstiklal Caddesi'ndeki bina, 9 Nisan'da başlayacak iki sergiyle açılacak. Galata'daki binanın açılış tarihi ise İstanbul Bienali'nin düzenleneceği önümüzdeki eylül ayı.

Salt, bir milyondan fazla belgeden oluşan dijital arşivi ve 100 bin civarında basılı yayını bulunan kütüphanesiyle, kültürel ve sosyal alanda araştırma yapmak isteyenlere değerli bir kaynak sunmasıyla dikkat çekiyor. İsim olarak Salt'ın seçilmesi biraz ironik bir durum. İletişim ve yönetim direktörü Sima Benaroya'nın sözleri bir fikir verebilir; 'Salt sergi yapmayacağız, salt kitap yayınlamayacağız, salt arşiv oluşturmayacağız. Hepsi birden olacak.'

HER ŞEY TEK BİR PROJE VE ARAŞTIRMA EKİBİNE BAĞLI

Salt için geçen hafta düzenlenen açılış davetinde, merkezin araştırma ve programlama direktörlüğünü yürüten Vasıf Kortun'la görüşme fırsatı bulduk. Kendisi güncel sanat alanında yalnızca Türkiye'de değil, çeşitli ödüller aldığı uluslararası platformda da epey etkili bir isim. 'Yola çıktık ve şimdilik bilmediğimiz şeyler de karşımıza çıkabilir, onlara da açık olacağız' diyor.

Salt'ın bir özelliği, organizasyonundaki yenilik... Güncel sanat, mimarlık ve tasarım, ekonomik, tarihi ve sosyal çalışmalar gibi alanlarda araştırmalar, sergiler, söyleşiler, konferanslar, atölye çalışmaları düzenlenirken bütün bu etkinlikler birbirinden farklı bölümlere ayrılmayacak. Hepsi tek bir ekibe bağlı biçimde çalışacak. Kortun'a göre klasik kurumlardaki, sinema, fotoğraf, resim gibi departmanlar, artık değişmesi gereken 19. yüzyıl anlayışının bir ürünü.

Bu sistemin ilk anda karmaşık ve zor gibi göründüğünü söyleyince, karmaşıklığı bulunmadığını ama zor olduğu fikrine katıldığını söylüyor; 'Dünyadaki en zor şey, insanların bildiklerini iddia ettikleri dar disiplinde ukalalığı, 'ben daha iyi bilirim'ciliği bırakmasıdır. Herkes uzmanlık alanına sarılmış, bırakmak istemiyor. Dolayısıyla bir disiplinin kenarlarında düşünmek alışkın olduğumuz bir şey değil. Zorluk buradan kaynaklanıyor.'
 
İnsanın aklına, 'İyi de bu nereden çıktı, gerekli mi' sorusu geliyor. Kortun cevaben bir kitap örneği veriyor; 'Bir kitabı siz yazarsınız ama redaktör okur, üzerinden geçer, öneriler sunar size. Bir başkası onu tasarlar, tasarlarken bazı noktaları öne çıkarır, bazılarını geri plana atar. Kitapta sizin imzanız vardır ama kompleks bir şeydir aslında.' Kendisine göre kültürel üretim geçmişten bu yana kolektivizmi talep ediyor, kullanıyor ve dolayısıyla yaptıkları iş yeni bir şey değil.

Bizim için önemli olan işin çarpıcılığı

Vasıf Kortun her ne kadar organizasyon bakımından yeni bir şey yapmadıklarını söylese de, şu örneği Salt'ın 'radikalliği' konusunda yeterince fikir veriyor; 'Bir kurumda hem fotoğraf hem de resim bölümü neden olsun ki Bir kişi ikisini aynı anda da yapabilir. Bunu sorgulamak bize düşmez, yaptığı işin ne kadar önemli, enteresan ya da çarpıcı olduğuyla ilgileniriz.'
Akşam/EYÜP TATLIPINAR