Bir Zamanlar Osmanlı- Kıyam dizisi Avrupa'nın en büyük platosuna sahip!
Platonun içinde neler yok ki! Marangoz, terzi, yemekhane, kafe, misafir odası, araba yıkama istasyonu... 20 milyon lira harcanan platodan dışarı çıkmadan aylarca yaşamak mümkün.
Kocaeli'nin girişinde, ağaçların içinde güvenlik şeridiyle çevrili büyük bir plato... İlk bakışta sahipsiz birkaç hayvan, çatısı çökmüş, duvarları dökülmüş binalar çarpıyor göze. İşçilerin girip çıktığı fabrikayı geçince farklı bir dünyanın kapıları açılıyor. Desenlerle süslü çeşmeler, tarihî evler, hanlar- hamamlar, kervansaraylar... Ara sokaklarda zamanda bir yolculuğa çıkıyor insan. Duvarlara, kapı kollarına dokunup gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Bugüne dönmek için farklı sokaklara giriyor ama nafile! Platonun sonu yok. Avrupa'nın en büyük platosunu (600 bin metrekarelik alan üzerine kurulu, 243 bini aktif olarak kullanılıyor) gezmek için iki saat yeterli değil. Bir müzeyi gezer gibi yanınıza rehber almanız, danışmanlar denetiminde fotoğraf çekmek ve gravürlerden faydalanarak yapılan dekorları görmek için epey bir vakit ayırmanız şart. Set her gün büyüyor çünkü. Yeni sokaklar, kervansaraylar, meydanlar yapılıyor.
Hemen her gün çekim yapılan küçük şehirde sürekli bir koşuşturmaca hâkim. Bir Zamanlar Osmanlı- Kıyam seti için şehir kelimesi en doğru ifade. Çünkü plato, bütün ihtiyaçları giderecek şekilde inşa edilmiş. Kafesi, oyun alanı, 300 kişilik yemekhanesi, yapım odaları vb. birçok şey düşünülmüş. Araba yıkama istasyonu bile yapılıyor. Platoyu özgün kılan en önemli özelliklerden biri ise yapımı destekleyen atölyelere sahip olması. Sanat yönetmeninin eline senaryo geldiğinde platonun dışına çıkmadan bütün ihtiyaçlar giderilebiliyor. Dekor, kostüm, aksesuar atölyelerinde, vakit kaybedilmeden üretiliyor. Marangozda dekorlar ustaların elinde şekil alırken, kostüm atölyesinde yeni bölüm kıyafetleri hazırlanıyor. İki bölümde yaklaşık 50 kişi her gün aynı tempoyla çalışıyor.
Platonun çevresine sağladığı farklı bir dinamizm de var. Sanayi şehri olan Kocaeli'ni kültürel bir cazibe merkezi haline getirmek için önemli bir adım. Şehrin tiyatrocuları, ekranda görünmek için platonun kapısını çalıyor sürekli. Her bölümde Kocaeli'ndeki amatör ekiplerden, şehir tiyatrosundan ve cast ajanslarından yaklaşık bin oyuncu kamera karşısında.
Platonun bilinmeyen bir yönü daha var: Set evleri. Oyuncu kadrosu geniş olduğu için yapım şirketi, Yuvacık'ta dayalı döşeli 50 daire kiralamış. Şehir dışından gelen dövüş uzmanları, yapım ekibi, oyuncular burada kalıyor. Özel araçlar ve servislerle sete götürülüp getiriliyor.
20 milyon liraya mal oldu
Dizinin yapımcısı Burhan Özkan, platonun Türkiye sineması ve dizi sektörü için önemli bir merkez haline geleceğini söylüyor: "Türkiye, babadan kalma usullerle prodüksiyon üretmekten vazgeçiyor, birinin bu adımı atması gerekiyordu, bize nasip oldu. Matrix'i, Spartaküs'ü izlediğinde yalnızca güzel bir film görmüş ve eğlenmiş olmuyorsun. Yeni bir gerçeklik satın alıyorsun. Bizim evrensel çıtaların altında iş yapmamız kabul edilebilir değil. Artık daha büyük oynamamız lazım. Bunun için bu platformu oluşturduk." Ekibi bu platformu oluşturmaya iten sebeplerden biri de tarih filmi için çekilecek uygun yer olmayışı. Tarihî mekânlar eski dokusunu kaybettiği için yönetmenler dönem filmi çekmekten kaçınıyor, ya iki duvar arasına sıkışıp kalıyor ya da sürekli iç mekân çekimleri yapıyor. Bir Zamanlar Osmanlı- Kıyam'ın platosu, geniş bir hareket alanı sağlıyor yönetmenlere. Kamera birçok açıdan dönem illüzyonunu oluşturan kareleri görüyor, dekorlardaki ufak değişimlerle yüzyıl öncesine gidip gelinebiliyor. Plato için bugüne kadar 20 milyon lira harcanmış. Yeni inşaatlarla yatırım artıyor, dizinin kazandırdıkları plato için kullanılıyor. 400'e yakın aile buradan ekmek yiyor. Aylık gider 300- 350 bin lira. Peki platodan yakın zamanda tarih filmi çıkar mı? Özkan, her sabah iki filme başladığını, yatarken üç film bitirdiğini söylüyor. Beyazperdeyi fethedecek yeni tarih filmleri yolda. Bugün yarın motor sesi duyulabilir. Hikâyesi olan yapımcı ve yönetmenlere platonun kapıları sonuna kadar açık.
Osmanlı'nın 28 Şubat'ını anlatıyoruz
Dizinin yapımcısı Burhan Özkan, Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam'ı diğer dizilerden farklı bir yere koyuyor. Dramalar, entrikalar üzerine kurulu değil. Diyalektiğini acı, aşk ve kahramanlığın en abartılı hali üzerine kurmuyor. Tarihe karşı sorumluluğunu kaybetmeden seyircisini eğlendirmeye çalışıyor. Özkan, Lale Devri'ni Osmanlı'nın Rönesans'ı olarak görüyor: "Avrupa'nın Rönesans'ından 50-60 yıl sonra Osmanlı'nın elindeki entelektüeller ve teknolojik imkânlar Avrupalınınkinden fazlaydı. Bize göre Patrona Halil İsyanı o dönemdeki statükocuların darbesidir." Özkan, dönemi Türkiye'nin siyasi tarihiyle ilişkilendiriyor: "Yaşananlar 28 Şubat'a benziyor. Darbeye bakıyorsun bir isyan, mevcut yasal iktidarı yerinden ediyor. Arkasında kimler var. Bir grup esnaf, onları kışkırtan yeniçeriler... İnsanın aklına her dönem aynı tezgâh diye geliyor. Halk kışkırtılır, şahinler çıkar, attığınız adıma dikkat edin, der. O dönem bu başarıya uğramış. Osmanlı modernleşmesini 150 yıl yavaşlatmış. İlerleyen bölümlerde seyirci Osmanlı hanedanının acabalarını görecek. Darbelerden önce başbakanlar ne yaptı, keşke kararlı davransalardı, III. Ahmet gibi davranmış diyebilir."
zaman