Genel

Güntay Şimşek: 3. Havalimanı'nı 2 yıl nasıl bekleyeceğiz?

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla, kamu ve özel bankalarımızdan sağlanan finansman ile 3. havalimanı için kredi meselesi de çözüldü.

Yerli otoda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yanlış çıkış yapınca tartışmalar da aldı başını gitti. Şimdi bakıyorum Bakan Işık, her toplantıda bu eleştirilere cevap vermeye çalışıyor. Halbuki Bakan Işık’ın ilk çıkış noktasını dikkate aldığımda, ben de eleştirmiştim. Ne zaman ki gerçekler ortaya çıktı, Saab ile belli bir mesafe alındığına dair açıklamalar yapıldı, işte o noktada susmayı, projenin sağlıklı gelişmesi için destek vermeyi tercih ettim. Dolayısıyla ortaya çıkan tabloda Bakan Işık ve ekibinin ciddi bir basın ve halkla ilişkiler (PR) hatası veya kazası söz konusu.


Biliyorum bazı bakanlara da halen daha basın ve halkla ilişkiler gibi kavramları ve nasıl işlediğini anlatmak zor. Halbuki kendi lider kadroları da seçmen kitlesi de neticede bu mecralardan, iletişim araçlarından etkileniyor. Ancak buralara içerik üretmeyi ve üretilen içerikleri doğru yer ve doğru zamanda kullanmayı bilmeyenler de cezasını çekiyor. Ve son dönemlerde bu PR kazası sık yaşanıyor.


Dün bir toplantıda Bakan Fikri Işık, aynı hataya devam ederek şu açıklamayı yapmış: “Türkiye’ye inanmayanlar her şeye bir kulp bulmaya çalışıyor. En son yerli arabaya kulp bulmaya çalıştılar. Çakmaymış, devşirmeymiş. Yahu sizin kafanız devşirme.” Bakan Işık’ın bu sözleri de bir PR kazası. Çünkü millete malzemeyi kendisi verdi ve bu ifadeleriyle de daha yaygınlaşmasını sağlıyor. Bir noktadan sonra eleştirilere kulak kapatıp, projenin nasıl anlatılması gerektiğine kafa yorulmalı.


Öte yandan eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Adayı Ali Babacan, uçakta ve otomobilde Türkiye’nin kendi markasını üretmesi gerektiğini belirterek şu tespiti yapmış: “Yerli derken, artık dünyada yüzde 100 şu ülkenin malı diye bir şey yok. Teknolojide küreselleşmiş bir dünyadan bahsediyoruz. Önemli olan bütün bunların yöneticisi, işin sahibi olabilmek.” Babacan kısa ve öz olaya parmak basmış. Benim de bu köşeden kaç yıldır söylediğim bu. Ama işin sahibi olabilmek için başka şeylere de sahip olmak gerekiyor. Yani bir araç da, ürün de tasarım sizin olursa, üzerine ne koyacağınıza siz karar verirseniz, tamam demektir. Ancak bu noktaya gelebilmek için de ülkenizde uçak ve otomobil için de bir şeyler üretmeniz, bazı ürünleri kendi mühendisliğinizle tasarlayıp, yapmış olmanız gerekir. Türkiye bu konuda çok ilerde değil, ama fena bir noktada da bulunmuyor.


Fakat Türkiye’de maalesef kamu tarafı kendinin destek olmadığı, el atmadığı yerli projeleri ve yerli şirketleri pek makbul görmüyor. Mesela savunma sanayiinde ve ulaşımda (raylı sistemlerde) bu çok yoğun yaşanıyor. Yerli şirketlere adeta baskı yapılıp, yabancıların önü açılıyor. En azından bu anlayışın değişmesi şart. Yetmez, halihazırda Türkiye’de üretilen yerli oto yerine, ithallerinin kamu kurumları tarafından kullanılmasının da önüne geçilmesi lazım. Eğer hükümet yerli otoda samimiyse bunu pratikte de göstermeli...


YENİ HAVALİMANINI 2 YIL NASIL BEKLEYECEĞİZ


Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla, kamu ve özel bankalarımızdan sağlanan finansman ile 3. havalimanı için kredi meselesi de çözüldü. Kredi meselesi bir ay daha gecikmiş olsaydı, Kasım 2013’te uygulama sözleşmesi imzalandığı için kredi arama süresi dolacak ve bu ihalenin iptali gündeme gelecekti. Ve bizler de başka şeyleri tartışacaktık. Bu mesele ortadan kalktığına göre, 3. havalimanının zamanında bitmesini dört gözle bekleyeceğiz. Çünkü bundan sonra geçecek her günde, Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının yolcu yoğunluğu, şirketlerin slot isteği ve hava trafiğinin yönetimi tartışılır olacak. Mesela hafta sonu KKTC’den dönerken sırf bu yoğunluk sebebiyle THY ve Onur Air ortalama 2 saate yakın rötar yaptı.


Zamanında planlanmayan havalimanı sebebiyle bunları yaşıyoruz. Düşünün 6 ay öncesine kadar Atatürk Havalimanı’nın nasıl büyütüleceğini konuşurken, birden ortaya yeni havalimanı projesi çıkıyor. Bu sebepten de yer teslimi, finansmanı, projesi gibi her detay gecikmeli oluyor.


Özellikle Sabiha Gökçen hava trafiğinin yönetiminde, kapasite artışına katkı sunacak 2. pistin yapım sürecinde ve THY’nin burayı ikinci merkez (HUB) olarak tercih etmesinde çok geç kalındığının altını çizeyim. Bu yüzden 3. havalimanı hizmete girene kadar İstanbul’daki iki havalimanının kapasitesinin artırılması için her açıdan yönetimleri hayati önem arz ediyor.


Habertürk/Güntay Şimşek