Güvenli bölgeye 200 bin konutluk proje!
Güvenli bölgeye 200 bin konut inşa edilmesi planlanıyor. Her bir ilçede 100 metrekarelik 6 bin, her köyde 350 metrekarelik 100 metrekarelik bin konut yapılacağı belli oldu.
Türkiye ile ABD arasında varıldığı belirtilen “mutâbakat”la verilen süre dolarken, Fırat’ın doğusunda bulunan 444 kilometrelik sınır güvenliğinin nasıl sağlanacağı, kontrolün hangi ülkede ya da ülkelerde olacağı tartışmaları devam ediyor.
Yeni Asya Gazetesi köşe yazarı Cevher İlhan, bugünkü yazısında güvenli bölge hayata geçirilmesi planlanan 200 bin konutluk projenin detaylarını paylaştı. İşte o haber...
Suriye’nin kuzeyindeki “güvenli bölge”de PYD/YPG’yi destekleyen ABD’nin sözünü tutup tutmayacağı belirsizliğini korurken, “ortak bildiri”de kapsamı ve derinliği “muğlak” bırakılan “güvenli bölge”ye sığınmacı Suriyelilerin yerleştirilmesine dair sorular da cevapsız.
Bilindiği gibi, her fırsatta Fırat’ın doğusunda “güvenli bölge”ye bir ile iki milyon Suriyeli göçmenin yerleştirileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, BM Genel Kurulunda harita üzerinden 30 km derinliğinde ve 480 km uzunluğundaki alanda uluslararası toplumun desteğiyle yabancı fonlarla mâliyeti 23,5 milyar Euroyu bulacak 200 bin konut yapılıp ilk etapta bir milyon kişinin yaşamasının planlandığını, 5 bin nüfuslu 140 köy ve 30 bin nüfuslu 10 ilçenin oluşturulacağını söylemişti.
Her bir ilçede 100 metrekarelik 6 bin, her köyde 350 metrekarelik 100 metrekarelik bin konutun yapılacağı, her haneye tarım yapabileceği arazinin verileceğini, camilerin, hastanelerin, okulların, sanayi sitelerinin, gençlik merkezlerinin olacağını belirtmişti. “Amerika, koalisyon güçleri, Rusya, İran hep birlikte el ele vermek suretiyle, bu güvenli bölgede mültecileri yerleştirebiliriz. Bunu tek başına Türkiye kaldıramaz. Avrupa ve dünyanın desteğiyle, kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını üç milyona kadar çıkarabiliriz” diye konuşmuştu.
Ne var ki konunun uzmanları Suriye topraklarına yüz binlerce yerleşim yerlerinin kurulmasıyla öncelikle “Astana mutâbakatı”nda Türkiye’nin taahhüt ettiği “Suriye’nin toprak bütünlüğü” esasının çiğnendiğine dikkat çekiyorlar. “Suriye’nin bir başka bölgesinden gelen sığınmacıların Fırat’ın doğusunda başkalarına ait tapulu arazilerine, evlerine yerleştirilmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu, Türkiye’yi çok zor durumda bırakacağını ve mümkün de olmadığını belirtiyorlar.
Gerçekten, Fırat’ın batısından, Halep’ten gelen Suriyelilere, hangi hakla Tel Abyad, Re’sulayn veya Kamışlı’daki Suriyelilerin evleri, arazileri verilecek? Bu yeni bir fitneyle çatışmaları tetiklemez mi? Sonra burada hangi devletin kanunları uygulanacak; hangi ülkenin savcıları, hâkimleri görev yapacak?
Kaldı ki başta askeri operasyona itiraz eden AB ve Arap Birliği ülkeleri olmak üzere Rusya, İran, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinden 40 milyar dolara varan bu paranın gelmeyeceği gerçeğiyle daha ilk günde bu “proje” bir ütopyadan ibâret kalıyor.
Ve bu tesbit, Suriye’nin barış ve istikrara kavuşması ve Suriyelilerin ülkelerine, topraklarına, kentlerine, köylerine, evlerine, işlerine dönmeleri için Ankara’nın Şam’la doğrudan işbirliğinin gerekliliğini bir defa daha su yüzüne çıkarıyor...