Magazin

Hakan Kıran: Mimarisi en iyi olan AVM İstinye Park

Mimar Hakan Kıran, mesleğe nasıl başladığını, tartışmalara neden olan Haliç Köprüsü projesini, İstanbul´a üçüncü köprü konusundaki sorularımızı yanıtladı

Mimar olmaya nasıl karar verdiniz?
Bilinçli bir şekilde aldığım bir karar değildi bu aslında. Bilinçaltımda var olan bir şeydi sanırım.Yetiştiğim yer Fransızlar tarafından inşa edilen bir madenci kasabasıydı. Bir şehircilik harikasıydı. Olağanüstü bir konsepti vardı.
Kasabanın içinde şehircilik, mimari ve kültür birlikte yaşıyordu. O yıllarda iki sinema, bir tiyatro binası vardı. Kasabanın mimari yapısı ve şehircilik başarısı olması sosyal yaşama da etki etmişti. İnsanlar da çok moderndi. Çağdaş düşünceye ve bu bağlamda çağdaş bir yaşama sahip olmanın insanın yaşadığı yer ile orantılı olduğuna inanıyorum. Büyüdüğüm kasaba Kilimli bu düşüncemin kanıtıdır. Fakat şimdi tam bir erozyona uğradı. Kovboy filmlerindeki terk edilmiş, savaş geçirmiş kasabalar gibi oldu.

Doğup büyüdüğünüz yerler için bir şeyler yapmayı düşünmüyor musunuz?
1980 yılında ayrıldım oradan. Daha sonra bir şeyler yapmak için uğraştım ama bu kadar büyük bir kötüye gidişin içerisinde elimden pek bir şey gelmedi. Okulumu bile kurtaramadım ki mimarisi olağanüstüydü. L şeklinde tek katlı bir binaydı. Çok güzel bir bahçesi, laboratuvar salonu vardı. Bu tür çabalara girişince siyasi otoriteyle karşılaşıyorsun. Seni dinlemiyorlar, çünkü sosyal bozulma siyasi otoritenin işine yarıyor.

İlk işiniz neydi?
Okula yazıldığım gün bir mimarlık ofisinde iş buldum. Ama mimarlık değil, çaycılık yapıyordum, yerleri siliyordum. Para kazanmak için çalışmak zorundaydım. Bu şekilde bir mimarlık ofisinden diğerine atlaya atlaya çevre edindim. Türkiye´nin en iyi mimarlarının yanında çalıştım. Üniversitenin son senesinde dışarıya işler yapmaya başladım.

Mezun olduktan sonra yaptığınız ilk proje neydi?
Baltalimanı´nda bir yalının restorasyonu. Hem projeyi çizdim hem uygulamayla ilgilendim. Aynı ailenin Kavacık´ta da bir yalısı vardı. Onun da restorasyon çalışmalarını üstlendim. Hayati Tabanlıoğlu´nun yanında çalıştım. Saygı ve şükranla andığım bir insandır. Çok genç yaşta olmama rağmen Galeria projesini onunla beraber yapmıştık.

Kendi şirketinizi ne zaman kurdunuz?
1989 yılında serbest mimar olarak bir ofis açtım. 1992 yılında da kurumsal şirketimi kurdum.

Kadir Topbaş ile ne zaman tanıştınız?
90´lı yılların başında. Kadir Bey´in bir arkadaşının binasının restorasyon çalışmalarını yapıyordum. Proje görüşmelerinden birinde Kadir Bey de geldi. Bu şekilde tanıştık. Kadir Bey´in de mimarlık geçmişi olmuş ama sonra kendini siyasete ve ailesine adamış. Bu yüzden içinde hep bir mimar olma hevesi kalmış. Bizim  ofisimiz de yoğun bir çalışma ortamı olan kalabalık bir ofisti. Zaman zaman ofise uğramaya başladı. Bizi izledi. Bu sırada dostluğumuz da ilerledi.

Saray Muhallebicilerinin mimari işlerini siz yapıyorsunuz değil mi?
Evet. Saray Muhallebici dükkânlarında geleneksel ve çağdaş çizgileri bir arada kullanmak istedik. Kadir Bey en baştan beri biraz çağdaş çizgilere açıktı. Neticede büyük bir zevkle yaptığım bir iş oldu. Kadir Bey´e de söylediğim bir şey var: Saray Muhallebicileri benim için çok önemlidir. Aynı şekilde Hacı Bekir, Hacı Bozan, Güllüoğlu da gelse hiç para almadan onlar için de konsept üzerine çalışabilirim. Geçmişten gelen aile markalarına hayranlık duyarım.

Hâlâ Hacı Şakir sabun kullanırım. O marka sabun banyoda yoksa, orada tam anlamıyla temizlik olmaz gibi gelir bana. O zaman Boğaz´da balık yiyecek kadar paramız olmadığı için eşimle tanıştığımız ilk yıllarda da hep Saray Muhallebicisi´ne giderdik. İstiklal Caddesi´ndeki şubenin en üst katında otururduk, bir muhallebi iki kaşık isterdik. Zaten muhallebiciler eski kültürde buluşma yerleriydi. Bu yüzden Saray gibi markalar bir zaman sonra tek bir kişinin olmaktan çıkar, herkesin markası olur. Ben Saray Muhallebicilerini  yaparken de bu anlayışla hareket ettim. Kadir Bey´in dükkânını yapmadım, o muhallebicide yaşadığım anılarım hatrına çalıştım.

Salı Pazarı´ndaki proje ne durumda?
O projeyle ilgili mahkeme süreci devam ediyor.

Neden böyle oldu?
Herkes özgürlük alanları içerisinde hareket ediyor. Bence sivil toplum kuruluşları bir toplumun en önemli dinamikleridir. Projeye karşı çıkışlarını saygıyla karşılıyorum. Ancak bilimsel gerçekler de ortada. Kamuoyu yanlış bilgilendirildiği için bunlar oldu. Kamuoyu kendi kendine harekete geçtiği takdirde doğruyu bulur. Başka kişiler tarafından herekete geçirilmelerine karşıyım. Bu doğrultuda biz de hakkımızı arıyoruz.

Perpa projesi nasıl gidiyor?
Perpa çok heyecanlanarak yaptığım, olağanüstü bir proje. Şu anki haliyle Perpa´nın hiçbir pratik yanı yok. Perpa için dışının kaplanması, üstündeki eklentilerin kaldırılması gibi işlemleri de kapsayan bir dönüşüm projesi
hazırladık.

Haliç Köprüsü için Leonardo da Vinci´nin hayal ettiği projeyi siz gerçekleştiriyorsunuz değil mi?
Evet. Haliç metro geçiş köprüsünün inşaatı hâlâ devam ediyor. Proje çok tartışılıyor. Karşı çıkanların sayısı az değil. UNESCO konuyla ilgili görüşmeler yapıyor. Biz de bir felsefi mücadele veriyoruz; yaptığımız tasarımın nedenlerini,
gerekçelerini anlatıyoruz. Bu işin hikâyesi de çok enteresan. Leonardo da Vinci´nin İstanbul için böyle bir hayal kurması, II. Beyazıt´a mektup yazması, iddiaya göre mektubun Beyazıt´ın eline geçmeyişi, yıllar sonra bulunuşu... Şu anda bu proje için dünyanın çeşitli yerlerindeki farklı meslek gruplarına ait sekiz-on kişiyle beraber çalışıyoruz. Proje tamamlandığında Türkiye ve İstanbul için çok önemli bir yapıt olacak.

Köprü sponsorlar  sayesinde mi yapılacak?
Projeyi biz hazırlıyoruz. İnşaat için ya sponsor bulunur ya devlet ya da belediye işe el atar. Sponsorluk işinin kolay bir şekilde çözüleceğine inanıyorum. Bu iş için uluslararası arenadan iyi bir fon çıkacaktır.

Öğrenciyken gitar çalıp para kazandım

Müzikle aranız nasıl?
Gitar çalıyorum. Öğrenciyken bu işi profesyonel olarak yapardım. Değişik yerlerde çalıp söylerdim. O zamanın parasıyla mimarlık ofisinden aylık 40 bin lira alıyordum, gitar çalıp şarkı söylediğim yerlerden gecede 100 bin lira. İyi paraydı o zamanlar. Hem mimarlık bürosunda çalışıyor hem master yapıyor hem yarı zamanlı konservatuvara gidiyordum. Uyumaya vaktim yoktu. Müziğe karşı yeteneğim vardı. Hocalarım her şeyi bırakıp onlarla çalışmamı, dünyaya açılacak kadar iyi bir sesim olduğunu söylediler. Bu şekilde bir yol ayrımına geldim. Ve mimarlığı seçtim. Evde herkes bir şey çalıp söylüyor. Aile orkestrası kurup eğleniyoruz biz de. Eşimle de TRT Gençlik Korosu´nda tanıştık. O sopranoydu. Aynı zamanda çellisttir. Konservatuvardan mezun oldu. Fakat ben onu iç mimar yaptım. Şimdi aynı ofiste çalışıyoruz.

Çocukluğumdan beri yemek yaparım
Gezi Pastanesi´ni kurmaya nasıl karar verdiniz?
Yiyecek içecek mevzularına hep ilgi duymuşumdur. Çocukluğumdan beri yemek yaparım.  Başlarda bu işe hobi olarak bakıyordum Gezi Pastanesi başlı başına bir iş oldu. Patiseri bölümünde zaten iddialıydık, artık restoran bölümünde de  iddialıyız. Endüstriyel olan hiçbir şeyi mutfakta kullanmıyoruz. Evimizde ne kullanıyorsak, Gezi´de de o malzemelerle pişiyor her şey. Ev için Edremit´ten, Ayvalık´tan zeytinyağı alırdım, şimdi Gezi için alıyorum. Domatesi bile doğranmış bir şekilde bekletmek yasak. Mikrodalga fırın yoktur bizde.

Doğrudan üçüncü köprüye karşıyım derseniz sizi kimse dinlemez
Üçüncü köprü için ne düşünüyorsunuz?
Aslında karşı çıkanların söylediklerinin içinde doğruluk payı da var ama bu kadar yanlış ve eksik söylemin içinde güme gidiyor. Siz doğrudan "Üçüncü köprüye karşıyım" derseniz kimse sizi dinlemez. Üç rakamına karşıymışsınız gibi gözükür. Birinci köprü belirli bir programla 2-3 katlı bir hale getirilebilir, aynı güzergâhta viyadüklerle transit geçiş sağlanabilirdi. Keşke bu fikir de  incelenseydi.

SİNAN´IN BÜTÜN ESERLERİ BAŞYAPITTIR
Türkiye´deki en iyi mimari yapı hangisi?
Türk mimarları dünyaya da açılmaya başladı: Ödüller alıyoruz, uluslararası platformlarda anılıyoruz. Fakat hâlâ beni etkileyen bir yapıyı söylemek için geçmişe gidiyorum, Süleymaniye Camii´ni ve Külliyesi´ni, Selimiye Camii´nin mimarisini çok beğenirim. Zaten Sinan´ın yaptığı bütün eserler bir başyapıttır.

 En güzel AVM hangisi?
Fonksiyonel ve yaşayan bir yapı olarak İstinye Park, bana göre mimarisi en iyi olan AVM´dir.

 En iyi restoran?
İnsanları içine alan ve rahat ettiren bir yer olarak Suada çok iyi bir mekân.

Cannes´daki bir fuara katılmışsınız. Orada Türkiye´yi nasıl görüyorlar?
Şu an ciddi bir şekilde yurtdışı projeleriüzerinde çalışıyoruz. Bu yüzden Cannes bizim için önemli. Fakat var olmak için tek başınıza mücadele vermek zor oluyor. Son yapılan fuarda Londra çadırı, Paris çadırı vardı. Olağanüstüydü.

Yurtdışında çalıştığınız projeler var mı?
Paris´te ortağı olduğum bir ofis var. Oofis üzerinden Avrupa şehirleri için çalıştığımız projeler oluyor. Türkmenistan´da, Katar´da yaptığımız işler var. Irak´ta bir proje yapıyoruz. New York´ta iş görüşmelerimiz var.

 Dünyanın en iyi mimarı kim?
Bir mimarı anlamak için bazen yüzyıl geçmesi gerekiyor. Da Vinci´nin, Mimar Sinan´ın dehalarını hâlâ konuşuyoruz. Bugün Calatrava´nın eserlerini beğenerek takip ediyorum. Türkiye´de de başarılı bulduğum, işini çok iyi yapan mimarlar var.
Habertürk-Şükrü Dudu