Hasan Topal: İzmir'de yapılar giderek kimliksizleşiyor!
Mimarlar Odası İzmir şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal, kent mimarisi, bu alanda yaşanan sorunlar ve izmir'in geleceğine yön verecek projeler hakkında değerlendirmelerde bulundu
Mimarlar Odası İzmir şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal, kent mimarisi, bu alanda yaşanan sorunlar ve izmir'in geleceğine yön verecek projeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomik krizin inşaat sektörüne Yansımalarından söz eder misiniz İnşaat sektörünü canlandırmak için ne gibi önerileriniz var
İnşaat, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de temel sektörlerden biri. Yaklaşık 500 kalemi ilgilendiriyor. Bu yapısıyla ekonominin tüm zincirlerine etki eden bir durumda. Bu kapsamda yaşanan son ekonomik krizden ilk etkilenen sektörlerin başında inşaat geliyor.Bizim kentlerimizde, özellikle 1950 sonrası plansız ve programsız, son derece gelişigüzel bir yapı modeli ortaya çıktı. Yapıların yüzde 65-70'i hiçbir şekilde mühendislik ve mimarlık hizmeti almadan yaratıldı. Bu açıdan bakıldığında daha nitelikli ve güvenli, insanların yaşam biçimlerine uygun, konforlu yapıların yapılması gerekiyor. Dolayısıyla yenilerin yanında mevcutların da daha nitelikli hale getirilmesi inşaat sektörüne canlılık getirecektir. Bunu harekete geçirecek stratejilerin oluşturulması gerekiyor. Bu durum genelde deprem gibi acı tecrübelerle gündeme geliyor. Bunu beklemeden, bu tip çalışmaları bir an önce yapmak gerekiyor.
1950 sonrası inşa edilen yapıların yüzde 65-70'inin mimari ve mühendislik hizmeti almadığını söylediniz. şu anda inşa edilen yapılarda bu oran ne düzeydedir
şu anki yapılar için bunu söylemek söz konusu değil. Sözünü ettiğim olay daha çok 1985'e kadar olan dönemi kapsıyor. Son yıllarda yapıların mühendislik ve mimarlık hizmeti aldığını söyleyebiliriz. şu anda hazırlanan projelerin yüzde 98'i mimarlar tarafından projelendiriliyor. Ciddi bir gelişme var. Tabii mühendislik ve mimarlık hizmeti alınmaya başlanmasıyla birlikte ortaya bir nitelik tartışması çıkıyor. Eskiden iki sektör konut üretiyordu. Bunlardan biri yapı kooperatifleri, diğeri de küçük müteahhitlerdi. 2000 yılından itibaren bu süreç değişti. TOKİ devreye girdi, bunun yanında büyük kuruluşlar girdi. Bununla birlikte çok fazla konut üretilmeye başlandı. Böyle olunca da mimari nitelikle ilgili bir çatışma oluştu. Daha çok tek tip yapılar yapılmaya başlandı. Hep aynı yapılar ortaya çıktı. Eskiden yapıların kendilerine ait bir kimliği vardı. Ama şimdi yeni yapılarda bir kimliksizleşme söz konusu. Yapılar aynılaşmaya başladı. Bu nedenle şimdi de bir nitelik sorunu olduğunu görüyoruz.
Yapıların aynılaşması, kimliksizleşmesinin nedeni nedir
Beli tip yapıların ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden bir tanesi maliyet. Burada hazırlanan bir kalıp birçok yapıda kullanılıyor. Böyle olunca da proje ucuza geliyor. Bunu yaptıklarında proje bedeli yüzde 15 oranında daha ucuz oluyor.Maliyet önemli bir unsur ama kentlerdeki yapıları biraz özgünleştirmek gerekiyor. Bir kenti algılatan mimari dokusudur. Dolayısıyla çevremizdeki mimari yapının niteliği, estetik durumu son derece önemlidir. Dolayısıyla yapılarda aynılaştırmak yerine, farkmdalıklar yaratmak gerekiyor. Tabii İzmir'deki yapıların mimari niteliği, Türkiye'nin çok ilerisinde.
İzmir'de çok fazla simge yapıdan söz edemiyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz
Dünyanın 7 harikasından biri olarak gösterilen Artemis Tapınağı Efes'te bulunuyor. Dünya mimarisinde önemli bir yere sahip. Dünyanın en planlı kentleri Milet ve Priene'dir. Hata bir kuşak gerisinde Smyrna var. Böyle mimari varlığı güçlü bir coğrafyada bulunuyoruz. Dolayısıyla bu altyapıyla bizim mimarimizin dünya genelinde bir ayrıcalığının olması gerekiyor. Ancak bu konularda pek başarılı olduğumuzu söylemiyoruz.
İzmir'in en son onaylanan 'Nazım İmar Planı' hakkında düşüncelerinizi söyler misiniz
O planı yapan en önemli aktörlerden biriydim. O dönem İzmir Büyükşehir Belediyesi imar ve planlamadan sorumlu genel sekreter yardımcısıydım. Dolayısıyla bugüne kadar bilimsel planlama ilkelerine ve şehir plancılığına uygun şekilde, kamu yararı göz önünde tutularak hazırlandı. Planlama ilkelerinde bunlar var. Doğal ve kültürel mirasa saygılı, günümüz teknolojik durumunu gözeten bir yapı oluşturuldu. Düne kadar bu kentin bir planı olmadığına yakınıyorduk. şimdi bu kentin bir planı var. Sonuçta bu bir plan. Alt ölçeklerinin yapılarak uygulamaya geçmesi gerekiyor.
Bu planlama sürecinde siz göreviniz gereği yer aldınız. Ancak Mimarlar Odası gibi sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine de yer verildi mi
Tabii o dönem plan çalışması sürecinde bir planlama çalışma değerlendirme grubu oldu. Bunlardan biri de Mimarlar Odası'ydı. İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve şehir Plancıları Odası gibi kuruluşların temsilcileri vardı. Dolayısıyla plan bu kurumların öne sürdüğü öneri, beklenti ve eleştiriler gözetilerek hazırlandı.
İzmir'de Mimarlar Odası'nın yargıya başvurarak durdurduğu birtakım projeler bulunuyor. Bununla ilgili fikirlerinizi alabilir miyiz Bazı kesimler Oda'nın bu çalışmaları durdurmasıyla ilgili olarak, 'Kentin gelişimini yavaşlatıyorlar' gibi eleştirilerde bulunuyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz
Bizim temel görevimiz kamu adına değerlendirmeler yapmak. Biz eleştirilerimizi dile getiririz. Buradan sonuç alamazsak yargıya taşırız. Bizim şu ana kadar kaybettiğimiz dava yok. Hangi davaları açtık, İzmir Kordon'dan otoyol geçecekti. Bu çok tartışıldı. Bizim bu noktada eleştirimiz, uygar kentlerde, bırakın kent merkezlerinden yeni otoyol geçirmeyi, şehrin içinde otoyol varsa bile onun kapasitesini azaltma, mümkünse yayalaştırmayı uygulayan bir politika var. Bizde ise bunun aksi oluyor. Biz de buna itiraz ettik ve yargı da iptal etti.Bir diğer konu Konak meydanına Galerya adı altında 80 bin metrekare büyüklüğünde, yani iki futbol sahası kadar bir alana alışveriş merkezi yapılmaya çalışıldı. Bunun hemen arkasında 2600 yıllık tarihi Kemeraltı çarşısı var. Siz bunun önüne devasa bir yer yapıyorsunuz. Bunu yapacağınıza bu tarihi yerdeki iki sokağı restore edin dedik. Buna da itiraz ettik ve yapılmadı. Bunun gibi birkaç örnek daha var. Biz ilk etapta eleştirimizi yapıyoruz. Dikkate alınmadığında, yargı yoluna başvuruyoruz. Bugün kentler, üreten, istihdam eden değil, tamamen kent toprağının rantına endeksli politikalarla yürütüyor. Bu turizm, sanayi, toplu konut gibi isimlerle yapılabilir. Üretmeyen sadece ranta endeksli bir yapı var. Oysa üretmeyen bir kent geleceğini kurgulayamaz. Dolayısıyla bize yönelik yapılan eleştirilerin altında böyle bir neden yattığını düşünüyorum.
Liman arkası bölgeyle ilgili fikirlerinizi alabilir miyiz
O planın yapıldığı dönemde de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde planlamadan sorumlu daire başkanıydım. Turan Bayraklı, Liman Gerisi ve Salhane olarak tarif edilen bölge geçmişte endüstriyel yapıların çoğunlukta olduğu bir yerdi. Zamanla buradaki sanayi kuruluşlarının tesislerini organize sanayi bölgelerine götürmesiyle, bu alanda atıl bir saha oluştu.Burası kentin çok kıymetli bir alanı. İzmir'in geleceği açısından müthiş bir potansiyeli olan bir yer. İzmir'in merkezi tamamen dolmuş durumda. Bir yandan kente yüksek yapı talebi var. Bu taleplerin yönlendirileceği 3'üncü bir İzmir olarak tarif edelim dendi. Bunun için uluslararası bir yarışma yapıldı. Bu kapsamda burası oluşturuldu. Bu yapılar çevreyi hareketlendirecek çalışmalar olacak. Ama ana plandan biraz sapmalar var. O bölgede hipermarketler yapılmamalı. Ofis binaları olmalı.
Son olarak orta vadede İzmir'in geleceğini nasıl görüyorsunuz
Kentin artık bir planı var. şehrin bu plan doğrultusunda programlı bir şekilde gelişeceğini düşünüyorum. Bu doğrultuda önümüzdeki süreçte kentte gerçekleştirilecek yapılarda mimari nitelik çok daha artacak. Umutlu bir bakışım var. Biz de bunun için çalışıyoruz.
Capital