HES'lere karşı mücadele devam ediyor!
Rize İkizdere halkı Türkiye'nin dört bir yanında kurulacak olan hidro elektrik santral projelerini protesto ettiler
Geçen hafta Rize İkizdere'de toplanan yöre halkı ve sivil toplum kuruluşlar, 'Su boşa akmaz' diyerek Türkiye'nin dört bir yanında kurulacak olan hidro elektrik santral projelerini protesto ettiler.
İkizdere, Rize'ye 39 kilometre mesafede, Karadeniz'in denizlere paralel uzanan dik yamaçlarından birine kurulmuş, tipik bir Karadeniz ilçesi. Denize yüksekliği yaklaşık 900 metre olan İkizdere'nin dört bir yanı bütün Doğu Karadeniz'de olduğu gibi yeşilin bütün tonlarıyla kaplı. İkizdere, adını aldığı iki derenin birleştiği bir noktada yer alıyor. Biri dünyaca ünlü ve kilosu hatırı sayılı bir paraya satılan (500 TL) Anzer balının üretildiği bölgeden gelen Çamlık Deresi ve diğeri de yüksekliği 2 bin metreden fazla, bulutlarla aynı yükseklikteki Cimil Yaylası'ndan gelen Cimil Deresi.
Her iki derenin aktığı vadiler yılın dört mevsimi de görülmeye değer eşsiz bir güzelliğe bürünüyor. Coşkun dereleri, ormanları, endemik türleri, yaban hayatıyla İkizdere, doğanın bir mucizesi adeta. Ve iddialı bir söz olmayacaktır bunu söylemem, mutlaka bir daha gideceksiniz.
İkizdere, diğer Doğu Karadeniz yörelerinde olduğu gibi yılın her dönemi yağış alan bir yer. Türkiye genelinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından çıkarılan Su Kullanım Anlaşması kapsamında özel şirketler ve devlet tarafından yapılması planlanan hidro elektrik santral (HES) sayısı 1601. Şu ana kadar projelerin ancak yarısı Enerji Piyasası Danışma Kurulu'ndan (EPDK) lisans alabildi. Bunların 64'ü Rize'de, 22'si de İkizdere'de planlanıyor.
'Yerimiz yurdumuz toprağımız yok oluyor ebediyen, evimiz yuvamız biricik ocağımız gidiyor elden, uyan uyan koy elini kalbine geç olmadan...'
Bu sözler Tarkan'ın doğa için yazdığı 'Uyan' adlı şarkısına ait. Bu günlerde Tarkan'ın memleketi Rize İkizdere'de yaşayanlar da benzer sözler sarf ediyor.
22 SANTRAL KURULACAK
22 projenin bir kısmının inşaatı başladı, bir kısmının ise mahkeme veya izin süreciyle uğraşılıyor. İnşaatları başlayan HES'ler vadide çevre katliamına neden oluyor. Dere yatakları hafriyatlarla dolduruluyor, ağaçlar moloz yığınları altında kalıyor. 'Deremiz özgür aksın' diyen İkizdereliler de gerek yasal yollarla gerekse kurdukları derneklerle HES'lere karşı mücadelesine devam ediyor. Türkiye genelinde HES'lere karşı mücadele etme kararı alan sivil toplum örgütleri de geçen hafta İkizdere'de bir araya gelerek 'Türkiye Su Meclisi'ni kurdu.
Su Meclisi'nin açılış konuşmasını yapan İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi, hiç kimsenin enerjiye karşı olmadığını, suyun yanlış kullanılmasına karşı olduklarını dile getirdi. Ekşi, SKT'ların haklı görevlerini yerine getireceklerini söyledi. Doğa Derneği Başkanı Güven Eken de, su havzalarının bir canlı olduğunu belirterek, 'Vücutta kan ne işe yarıyorsa, akarsular da dünyada o işe yarıyor. Akarsular yok olursa, dünya da yok olur. Su boşa akar demek, gezegenin varoluşuna hakarettir. Doğada her damla suyun bir amacı vardır. Bir damla su boşa akmıyor' dedi.
1997'den bu yana su kullanım konusundaki davalara bakan avukat Yakup Okumuşoğlu ise su hukukun olmadığını söylüyor. Yapılan anlaşmanın su kullanım hakkı anlaşması olmadığın belirten Okumuşoğlu, 'Türkiye'nin çevre mevzuatında yapmayacaklarımız değil, yapacaklarımız sıralanıyor. Projelerde 'Kirlettik, kestik özür dilerek, düzelteceğiz' demek yeterli oluyor. Hukuk da tıkanıyor. Karadeniz sahil yolu için beş kez durdurma kararı aldık ama inşaatlar devam etti' hatırlatmasını yapıyor.
İkizdere'yi ilk defa gören birisi olarak, bu doğa harikasından çok etkilendim. Enerjiye duyulan ihtiyaç öne sürülebilir ve buna bilimle bağdaşan açıklamalar da üretilebilir. Ancak bu doğa harikası, 'kalkınma ülküsüne', 'kapitalist gelişmeye' feda edilmeyecek kadar önemli. Bu projelerle bölgenin ekosisteminin tahrip edilmesi İkizdere'nin yerlilerine ve o bölgedeki tüm canlılara, geride yaşanması zor bir bölge bırakacak gibi; tıpkı memleketim Tunceli'de olduğu gibi. Bilmeyenler için söyleyeyim, Türkiye'nin ilk ve en uzun milli parkı Munzur Vadisi. Çevreye karşı duyarlılığın tüm dünyada zirve yaptığı çıktığı bir dönemde belki İkizdere, Munzur gibi doğa harikalarımızı yok etmeden enerji ihtiyacını giderecek projeler üretilebilir.
Suya efendi atanamaz
Türkiye Su Meclisi, genel kurul toplantısının ardından bir de manifesto yayınladı. Manifestoda şu görüşlere yer verildi:
- Doğa kendi başına vardır ve insan doğanın sadece bir parçasıdır.
- Doğa bir nesne değildir. Kendi kadim kuralları doğrultusunda, değerli bir işleyişe sahiptir.
- Doğa ticari bir mal haline getirilemez.
- Su yalnızca doğaya aittir ve onun ayrılmaz bir parçasıdır.
- Su bulunduğu havzaya aittir. Doğal bir varlıktır, kaynak değildir.
- Su kendini ancak akarak var edebilir ve doğada tek bir damla su bile boşa akmaz.
- Suyun özelleştirilmesi ve suya efendi atanması kabul edilemez.
- Sürdürülebilir kalkınma, koruma, kullanma dengesi gibi ilkeler doğanın sömürülmesi için gerekçe gösterilemez.
- Yaşamın yegane kaynağı olan doğanın 'Çevre' diye tanımlanarak hayatın dışına çıkarılması kabul edilemez.
Akşam/CEM TÜRKEL