Hıncal Uluç: Kanal İstanbul, bir dünya projesi!
Kanal İstanbul, bir İstanbul projesi olmanın ötesinde, bir Türkiye, hatta abartmadan söyleyeyim, bir dünya projesi.. Bunu kimse inkar edemez.. Ama ilk eden, tutumu, tavrı ve konuşmasıyla Başbakan'ın kendisi oldu
27 Nisan perşembe sabahından beri Türkiye, hatta yer yer dünya 'çılgın Proje'yi tartışıyor. Ona 'çılgın' adını koyan benim.. Tarih 22 Eylül 2010..
Adını ben koyunca, tam yedi ay da tüm ısrarlara rağmen, kardeşlerim, en yakın dostlarım dahil kimseye tek kelime etmeden, projeyi olgunlaştığında açıklama hakkını, sahibine bırakmak için susunca, 27 Nisan'da gözler bana döndü..
Ne söyleyeceğimi merak ediyorlardı tabii..
Gene sustum. Bu defa 'Hele millet eteğindeki taşları döksün' diye.. Döktüler. Durum aşağı yukarı ortaya çıktı. Ve de sıranın bana geldiğine hükmettim..
Önce açıklamanın kendisinden, yani başbakandan ve esasa girmeden önce usulden başlayacağım lafa.. Ve bir kaç gün sürecek herhalde..
Başbakanın sunum usulü bence tarihsel bir hataydı.
Kanal İstanbul, bir İstanbul projesi olmanın ötesinde, bir Türkiye, hatta abartmadan söyleyeyim, bir dünya projesi.. Bunu kimse inkar edemez.. Ama ilk eden, tutumu, tavrı ve konuşmasıyla Başbakan'ın kendisi oldu.
Aylardır merakla ve heyecanla beklenen açıklamasını, bu ülke insanlarının tümünü kucaklayan bir ülke lideri olarak değil, kısa bir süre sonra seçime girecek bir siyasal partinin başkanı olarak yaptı.
Açıklamanın yapıldığı salonda, açıkça belli, seçilmiş ve getirilmiş AKP yanlıları değil, tüm ülke medyasının elemanları, başta Karadeniz ve Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler dahil, Türkiye'de elçilik, konsolosluğu olan tüm ülkelerin temsilcileri bulunmalıydılar. Salon, projenin büyüklüğüne yakışmalıydı. Oysa kameralar salonda gösterecek insan bulamadılar.. Sadece bir kalabalık izledik..
Başbakan, muhalefete çattıkça, ya da AKP'yi övdükçe işaret almış gibi alkışlayarak, taraf olduklarını açıkça gösteren bir kalabalık.. şimdi Başbakana sormak isterim.
Ben hayatımda hiç bir sağcı partiye oy vermedim. Babamın partileri, o zamanın CKMP (MHP) ve AP'si dahil.. Geçen seçimde AKP'ye oy vermedim. Bu seçimde de verme gibi bir niyetim de yok..
Peki bu neyi değiştirir.
Kürsüde konuşan benim Başbakanım.. Süleyman Demirel'in, Tansu çiller'in, Turgut Özal'ın ve ötekilerin benim başbakanım oldukları gibi..
Açıklanan proje de benim.. Bir İstanbullu olarak benim.. Bir Türk olarak benim. İnsan olarak benim..
O zaman kürsüde konuşan 'Benim liderim' dünyaya 'Benim projem'i açıklarken, beni niçin 'Öteki'leştiriyor..
Sözlerine ne güzel girdi.. 'Her şey bir hayalle başlar..'
Arkasından bu çılgınca hayalin nasıl doğduğunu, nasıl geliştiğini, bugüne nasıl gelindiğini anlatmasını bekliyordum ki, bıraktı. 'Onlar' diye ağzını açtı.. Proje kenarda duruyor. Başbakan 'Onlara' saldırıyor..
Yani, demokrasinin temeli 'Öteki' siyasal partilere ve o partilere oy verenlere.. Yani kendisinden olmayanlara..
Neden..
Seçim sathı mailine girdik, tamam ama burası miting meydanı değil. Ekran başına parti propagandası için toplanmadı milyonlar..
Konuşmanın birinci bölümü 'Onlar da onlar' diye geçti. Nihayet sıra projeye gelebildi.. Biterken konu gene 'Onlar'dı.. Ve gene 'Hayal..'
Ama Başbakan bu defa 'Onların hayali'nden söz ediyordu.. Az önce 'Her şey hayalle başlar' diyen ve dünya çapında bir devasa projeyi açıklayan lider, ötekilerin çok ama çok daha küçük çaplı hayalleri için etmedik laf bırakmadı. Hayalciliğin nasıl kötü bir şey olduğunu anlattı bu defa.. Kendisinden başkasının hayal kurmasının dahi yasak, abes ve boş olduğunu ifade etti..
O gün, o salonda, AKP yanlıları değil, 'İkinci Boğaz' ı kullanacak dünya ülkelerinin temsilcileri olsa, siyasetin ve yaklaşan seçimlerin lafı bile edilmeden, sadece ve sadece 'çılgın' proje tanıtılsaydı.
Recep Tayyip Erdoğan o salondan '10 tam puan'la ayrılırdı.
Başından beri söylüyorum. Başbakanın en büyük eksiği, yanında, ona her şeyi, korkmadan, çekinmeden, hatta kovulmayı göze alarak söyleyecek bir danışmanının, bir yoldaşının olmayışı.. 'Padişahım çok yaşa, senden büyük Allah var.. Keramet buyurdunuz efendim' alkışlarına değil 'Bu yaptığınız yanlış efendim' diyecek gönüllere, menfaat bekleyen değil, 'Dost acı söyler' içinde, gerçekleri ifade etmekten çekinmeyen profesyonel uzmanlara ve gönül dostlarına ihtiyacı var!..
(Devam edeceğiz tabii..)
HINCAL ULUç/Sabah