28 / 04 / 2024

Hüseyin Aksu, Aydın Belediye binası ve meydan projesini anlattı!

Hüseyin Aksu, Aydın Belediye binası ve meydan projesini anlattı!

Hüseyin Aksu ile sohbetimizin altıncı ve son bölümünde, Aydın Büyükşehir Belediye binası (Sarı bina) hakkında konuştuk. Aksu, “Benim projem bu değildi, bidona çevirdiler, meydanı da mahvettiler” dedi.




Hüseyin Aksu ile sohbetimizin altıncı ve son bölümünde, Aydın Büyükşehir Belediye binası (Sarı bina) hakkında konuştuk. Aksu, “Benim projem bu değildi, bidona çevirdiler, meydanı da mahvettiler” dedi. 


Aydın ve belediyecilikle ilgili kitaplar hazırladığını bildiren Aksu, belediyecilik literatürüne önemli eserler hediye etmeyi düşünüyor. Kendisinin her zaman dünyanın önünde gittiğini belirten Aksu, Atatürk’ün, “Muasır medeniyetlerin önüne geçmelisiniz” hedefini ülke olarak gerçekleştirebilmek için siyaset dünyasının kendisinden yararlanması gerektiğini, koltuk, makam ve mevki beklemeden buna hazır olduğunu ifade etti.



Sarı bina ile ilgili, ‘Benim projem bu değildi’ dediniz, ne değişti?


Binanın 4 katı iptal edildi. Mimarlıkta, ‘Altın orantı’ diye bir oran vardır. Binanın eni, boyu silueti vardır. 4 katı iptal edilince bina varile döndü. Cephedeki hareketler iptal edildi. En sevmediğim şey bu, cepheye hareket vermek gerekir, düşey çizgiler yapacak, renkleri ona göre ayarlayacaksın. 4 katını iptal edip basık yapar, rengini, şeklini değiştirerek kova şekline sokarsan mimar buna itiraz eder. Altın rengi, psikolojiyi bozan bir renktir. Otomobilde ve binada kullanılmaz. Sürekli izleyen insanın psikolojisini bozar. Bunu Amerika’da Kadillak firması 1950’li yıllarda denemiş. Zengin arabası ya altın rengi otomobiller üretmiş. Sattığı bütün zenginler bir iki sene sonra iade etmişler, atmışlar arabayı. ‘Arabanın rengi, bizim beynimizi bozuyor’ demişler. Binalarda da altın rengini şerit ya da bir bölümde kullanırsın ama tamamını, şehrin göbeği znde, oradaki herkese açık bir şekilde kullanırsan insanların psikolojisini olumsuz etkiler. Bunlar basit mimari bilgilerdir.


“HANIMEFENDİ ÜÇ DÖNEMİ BİRDEN TEMİZLEDİ”


Binanın ana girişi, demiryolunun üstünden, meydana bakar şekilde, Anıtkabir’in girişi gibi, direk başkanlık katına girilmesi gerekirken, ‘Devlet Demir Yolları ile uğraşacağımıza yandan giriverelim’ denildi. Şimdi giriş yandan. Bana göre, bodrum katından giriliyor. O binayı meydan ile birlikte projelendirdik. Nevzat Biçer’in parkına özellikle dokunmadık. Çünkü, şehirlerin hafızası olmalı, şehirlerin dönemleri vardır. Ben Cevat Aldemir’in yaptığı o kötü havuzu yıkmadım. Niye, o Cevat Aldemir dönemi. Öbürü Nevzat Biçer dönemi, bu Hüseyin Aksu dönemi. Hanımefendi geldi, üç dönemi birden temizledi gitti. Yık yap ile olmaz. Her dönemin şehirde bıraktığı bir hafıza olacak.


Güzel olmadı mı şuan meydan?


Yok. Tabii. Onu hiç kimse, ‘Güzel’ diyemez. Çok yanlış fonksiyonlar verildi. Mimari kurallarına, şehircilik kurallarına, hepsine aykırı. Bir de İmar Kanunu’na aykırı. Yasaya aykırı. Sen belediyenin meydan olarak imar planına geçirdiği bir yeri ticarete açamazsın. Ticarete açtı, orada ticari imar verdi. Müdahil olması gerekenler de olmadı. Yapıldı, bitt, zaman aşımına girdi. İmar planı ile ilgili birisi dava açsaydı, iptal edilirdi. İmar planındaki meydanı, yeşil alanı imara açıyor, ticaret yapıyorsun. Böyle bir şey mümkün mü ya; şurada kenarda yapsan müsaade etmezler. Eski belediye binası, güzel, görkemli bir binaydı ama yetersizdi. Biz, sırf meydan açılsın diye yıktık onu. Okulu niye kaldırdık? 10 sene mücadele verdim. O okulun yöneticileri küfürler ettiler. Nümayişler yaptılar, ‘Tarihi Yedieylül ilkokulunu tarihe gömemezsin’ dediler. ‘Bir yeri tarihe gömdüğümüz yok, burası kent meydanı olacak’ dedim. Aydın’ın tarihine geriye dönün, eski, avuç içi kadar Taksi Meydanı var. İstasyonun karşısında belki bir dönümü geçmeyen bir alan. 1982’de ben geldiğimde Nevzat Biçer belediye başkanı oldu. ‘Bu kentin meydanı yok’ dedim. Şimdiki havuzun olduğu yeri istimlak etmesini, meydan yapmasını önerdim. ‘Belediye binasını yıkalım, okulu da kaldıralım’ diye ta o zaman söyledim. Yaklaşık 18 dönüm meydan oluyordu. O günkü vizyonla orada öyle bir meydanı kimse hayal bile etmiyordu. Nevzat Ağabey, ‘Buraya hükümet binası yapılmak üzere, kamulaştırma kararı alındı’ dedi ve kamulaştırıldı. ‘Hükümet buraya yapıldığı anda kent meydanı projesi biter, kalkalım Ankara’ya gidelim, benim de tanıdıklarım var, bunu engelleyelim’ dedim. Gittik, maliye bakanından istedik. O zaman maliye bakanlığında müsteşar sonradan Aydın Milletvekili de olan Ertuğrul Kumcuoğlu, ben de iyi tanıyorum. Ona gittik, yardımcı oldu. Yeşil alan yapmak şartıyla belediyeye verildi. İlk savaşı öyle kazandık. Arkasından ben geldim, belediyeyi yıktım, altına otopark yaptım. Üstüne mükemmel bir meydan yaptım, arkasına park yaptım, Yedieylül İlkokulu'na alternatif yer buldum. Onun projesini hazırladım.


“GENELEV VE CEZAEVİNİ TAŞIMA HİKAYELERİ BAŞLI BAŞIN KİTAP OLUR”


Son olarak ne söylemek istersiniz?


Bütün anılarımı, bildiklerimi, projelerimi, Aydın’ın tarihine not düşmek ve geleceğine katkıda bulunmak için yazıyorum. Aydın’ın yakın şehircilik tarihini Nevzat Biçer döneminden alacağım, Aydın’a ilk geldiğimden bugüne kadar Aydın’ın şehircilik macerasını içine insan ilişkilerini de katarak, projeleri koyarak yazacağım. Teknik bir belge, hukuki bir belge olacak. Masal kitabı gibi olmayacak ama arada masallar da olacak. Mesela Üniversite Rektörü Cezmi Öncüer ile olan ilişkimizi ele alacağım, Hulisi Akşit ile olan ilişkimizi alacağım, kişisel şeyleri de alacağım ki Aydın’ın tarihi kent bilinci oluşsun. İnşallah saldırıları biraz savarız da oturup bunları yazmaya fırsat buluruz. İskeleti ortaya çıktı, birkaç bin sayfa yakın tarih olacak. Binlerce sayfa tutacak, çünkü Aydın’ın her köşesi ayrı bir hikaye, hepsi ayrı bir mücadele, Aydın genelevinin kaldırılması ayrı bir kitap olur. Aydın cezaevinin kaldırılması ayrı bir maceradır. Cezaevinde savcı ile sürtüştük. Orayı ne zorluklarla boşalttık. Tariş’in kaldırılması, bugünkü o Nevzat Biçer Parkı’nın, KİPA sahasının, bunların her birinin Aydın tarihinde önemli bir yeri var. Kafamda üç kitap başladım. Bir tanesi 1860 (Belediyeciliğin Türkiye’ye gelişinde Cumhuriyete) Türk Belediyeciliği, Osmanlı’dan başlayarak ele alıyorum. Cumhuriyet dönemi belediyeciliğini de ayrıca ele alıyorum. Üçüncüsü de Aydın’da 20 yıllık benim tarihim olacak. Bu üç kitabı belediyecilik literatürüne armağan edeceğim. Kitapların içinde kanun tasarıları da olacak. Rakı sofrası da olacak, projeler, bürokratik yazılmalar da olacak. Okuyan hepsini görecek. 1998’de nasıl bir büyükşehir kanunu öngörmüşüz, kanun tasarısını madde madde koyacağız kitaba. 1999 depreminden sonra ben, ne Cengiz Altınkaya, ne Yüksel Yalova, ne Mesut Yılmaz benim bu konudaki ihtisasımı bilmelerine rağmen, bugün yaptıkları gibi sırtlarını döndüler. Erkan Mumcu beni aradı, o da bakan. Erkan Mumcu bakanlar kurulunda çıktı, ‘Hükümet enkazın altında kaldı’ dedi. Böyle bir laf etti ve kahraman oldu. Kamuoyu birden bire Erkan Mumcu’yu tapmaya başladı. Çünkü hükümetin üyesi, ‘Biz beceriksiziz bu depremin altında kaldık’ dedi. Bana telefon açtı, ‘Türkiye’nin depremle ilgili sistemleri yeni baştan kurması lazım ve bu konudaki en ciddi uzman sensin, kalk, gel’ dedi. ‘Sen beni hangi sıfatla çağırıyorsun’ dedim. Konuşacağını söyledi, sıfatı yok ki bayındırlık bakanı olsa tamam. ‘Sen Mesut bey ile görüş, bana görev versin. Ben gerekirse belediye başkanlığını bırakır, gelirim’ dedim. Sonra da kulağına fısıldadım, ‘Dışarıdan beni bayındırlık bakanı yapsın. Dört dörtlük hepsi hazır’ dedim. ‘Yav ciddi misin’ dedi. ’38 bin sayfa, kanun tasarısı, yönetmelikleri, kılavuzlara dahil her şey hazır. Aydın’da da prova edilmiş’ dedim. Biliyorsunuz, ilk yapı denetim sistemini, Aydın’da biz kurduk. Hazır beton mecburiyetini ilk biz getirdik. Her yapının nasıl denetleneceğini kanun, kitap yokken yaptık. Böyle bir şey reddedilir mi? Bu aklı reddeden siyaset hala daha devam ediyor. Akıldan, çalışmadan korkuyor. Projeden korkuyor. Ya korkmayın, Atatürk’ün bir tek manevi mirası var, ‘Hayatta en hakiki mürşit, yol gösteren ilimdir’ demiş. Bir de hedef göstermiş, ‘Hedefiniz muasır medeniyetlerin önüne geçmek’ demiş. Bu kadar. Arkasına demiş ki ‘Sakın beni yanlış anlamayın, ben size hiç bir dogma, hiçbir ideoloji bırakmıyorum’ demiş. Sadece bilimi, aklı kullanın. Hedef olarak da ‘çağdaşların arkasında değil, önüne geçin’ demiş. Ne götürsem, ‘Dünya’da var mı?’ diyorlar. Dünya’da yok oğlum, Atatürk öyle dememiş. ‘Dünyanın önüne geç’ demiş. Aha ben geçiyorum. Çık bunu uygula. Bundan önce Çevre Bakanı'na götürdüm. Türkiye’deki yapı muayene sistemini anlattım. dünyanın hiçbir yerinde yok. Dünyanın önüne geçin, dünya bunları geriden takip ediyor. Kentlerin güvenliği önemli. Bakın Sur, terörün altında inim inim inliyor. İnim inim inliyor Cizre. Kent güvenliği nasıl sağlanacak biz bunları 15 yıl önce önermişiz. Uzaktan kontrol sistemi ile polissiz, jandarma olmada, havada uçan, görüntü çeken, silah atan araçlar var. Drom deniyor bunlara, 25 senedir var dünyada. Bunlardan karakollar kuracaksınız.


“SEÇİM KAYBETTİN ERTESİ GÜN PROJENİN BAŞINDAYDIM”


Mevzu çok dağılıyor, Aydın halkına mesajınız var mı?


Biz Aydın’a, bu ülkeye hizmete endeksli insanlarız. Koşullar ne olursa olsun makama, paraya, pula, ona, buna itibar edecek seviyeyi geçmişiz. Hepsini görmüşüz. Dolayısıyla, ömrümüz bu hizmet anlayışı ile geçecek. Ne zaman gelseler beni projenin başında görürler. 2009 seçimini kaybettiğimizin ertesi günü, en büyük travmadır. Çünkü 300 oyla kaybettik. Adam gelmiş ertesi günü beni proje çizerken yakalamış. ‘Seçimi kaybettin ne demeye proje ile uğraşıyorsun’ diyor. Bu benim yaşantım. Benim beynimde Aydın’ın, Türkiye’nin, Dünyanın modelleri var. Ben bunları sürekli güncelliyorum ve görüyorum ki dünya beni arkadan takip ediyor. Biz Türkiye olarak bunun önüne geçebiliriz. Bu projelere bir tek siyasetçi itibar etsin. Beni seçin, bana koltuk verin demiyorum. Koltuk yere batsın. Oraya oturduğun anda, düğün, dernek, cenaze, hasta bunlar bekleniyor. Ben bunları istemiyorum.


KAÇ TAPUSU KALDI?


Son olarak, 4 bine çıkan tapu sayınız şuan kaçtır?


Yüzün altına düştü ama o yüzde tane de iyi. Öyle az buz değil. Nereden baksan değeri 100 milyonun üzerindedir. Rahatladım, 4 bin tapunun peşinde değilim. Allah bana bir daha 4 bin tapu ile uğraştırmasın.


Aydın Denge



Geri Dön