Genel

İnşaat-Sen: Yurtdışındaki inşaat işçileri için bir fon oluşturulmasını istiyoruz!

İnşaat-Sen Örgütlenme Koordinasyon Üyesi Nurseli Gözüaçık, yurtdışında çalışan inşaat işçilerinin ücret sorunu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Yurtdışındaki inşaat işçileri için bir fon oluşturulmasını istiyoruz." dedi.

Radyo Sputnik’te önemli açıklamalar yapan İnşaat-Sen Örgütlenme Koordinasyon Üyesi Nurseli Gözüaçık, Kayı İnşaat işçilerinin mücadelesini, konkordato süreçlerini ve yurtdışında çalışan işçilerin gelir güvenliği için önerilerini anlattı.

Sputniknews'tan Ali Çağatay'ın haberine göre, Nurseli Gözüaçık, işçilerin mağduriyetini şu cümlelerle anlattı: “Kayı İnşaat uluslararası olarak çalışan, yurt dışındaki ülkelerden büyük ihaleler alan bir şirketti. Kayı İnşaat işçileri de yaklaşık 400 işçiler, Kayı İnşaat’ın işçileri bundan ibaret değil ama çalışıp alın terinin karşılığını alamayan ve bir şekilde bunu almak için çabalayan yaklaşık 400 işçi vardı. Daha çok Cezayir’de ve Litvanya’da çalışan işçilerdi. İşçilerin haklarını alamamaları çok uzun bir süreç, mevcut süre boyunca 6-12 ay maaş alamayıp cep harçlığıyla orada bir şekilde yaşamını sürdüren işçiler var çünkü çok uzun senelerdir bu şirketle birlikte çalışıyorlar. Sürecin sonunda ücretlerin ödenmediği, işçileri bir başlarına bırakıldığı, yeri gelince telefonların açılmadığı bir hale doğru konu geliyor.”


 
İşçilerin sendikaya ulaşmalarının sonucunda beraber mücadele ettiklerini dile getiren Nurseli Gözüaçık, Kayı İnşaat’ın durumu ile ilgili olarak, “Kayı İnşaat işçileriyle geçen senenin sonunda tanıştık. Sendikamıza ulaştılar, yapabileceklerimizi konuştuk. İstanbul’da bir aylık bir mücadele başlattık. İşçiler birçok şehirden kalkıp İstanbul’a geldiler ve birlikte burada bu ücretlerin ödenmesine dair bir mücadeleyi başlatmış olduk. Patronla görüştük. Hukuki adım olarak atacağımız adımları inceledik. Geldiğimiz aşamada gördüğümüz ücretleri ödememek için kaçan bir patrondan ziyade gerçek anlamda batmış bir patronla da karşılaştık” diye konuştu.

‘Konkordato ve iflas süreçlerinde Çalışma Bakanlığı’nın müdahil olması gerekli’

Nurseli Gözüaçık, konkordato davasındaki mevcut durumları ve yurtdışında çalışan işçiler ile ilgili yapılabilecekleri şu cümlelerle anlattı: “Karşılaştığımız durum aslında patronun kendi birikimine bir yere vardığı zaman somut olarak ulaşabilmiş olduk. Gaziantep Şehir Hastanesi’nde Kayı İnşaat’ın büyük bir hissesi vardı. O açıdan biz şu anda onun satılmasını ve işçilerin alacaklarının ödenmesini bekliyoruz. Her süreçte bu kadar somut şeylere ulaşamadığımız vaziyetler oluyor. Bizim de bazı somut olarak değişmesini ve yerine getirilmesini istediğimiz şeyler var. Öncelikle tüm konkordato ve iflas süreçlerinde Çalışma Bakanlığı’nın sürece müdahil olması gerekiyor. Zaten bu işlemlerin her biri devletin gözetimi altında yapılıyor. Bu konu önlerine düştüğü anda çalışma bakanlığının tüm mekanizmalarıyla birlikte burada kaç işçi çalışıyordu, hakları ne oldu, ödendi mi ya da ne tür bir süreç işleyecek bizzat kontrol ederek işçinin haklarını koruması gerekir. Atması gereken bir adım daha var. Biz yurtdışında çalışan inşaat işçileri için bir fon oluşturulmasını istiyoruz. Birilerinin cebinden çıkacak paralarla oluşturulacak bir fon değil, Dışişleri Bakanlığı ya da Çalışma Bakanlığı bünyesinde oluşturulması mümkün. Patronlar yurtdışında çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını sendikaların ve Çalışma Bakanlığı’nın kontrolünde önden bir güvence olarak fona yatıracaklar. Elden patrondan ya da 3-5 ay sonra sürünerek değil, devletin garantisinde alacaklar. Yapılması çok mümkün, düzenlemelerle bunun kolaylıkla hayata geçirileceğini düşünüyoruz” 

İşçilerin hakları ile ilgili de önemli açıklamalar yapan Gözüaçık, davanın iflas yerine nasıl konkordatoya gittiğini de şu cümlelerle açıkladı: “İflasta şu anda bulunduğumuz bu dosyada Kayı İnşaat’ın yine de elinde bir takım hisseler olduğu ve onların satılması da mümkün olduğu için eğer iflas ilan edilseydi bankaların daha fazla devreye girdiği, iflas masasında bütün sürecin karıştığı ve işçilerin haklarını alabilmesinin çok daha zorlaştığı bir durum olacaktı. Konkordato sürecinde de öncelik işçilerindir dense de sürecin hiç öyle işlemediğini çok yakından gördük. İlk mahkeme salonuna girdiğimizde tüm bankalar tek tek iflas istiyorlardı. Bankaların işine gelen bir durum, tüm mal mülkün satılmasıyla bankalar alacaklarını alıp çekilecek, işçiler yıllar boyunca uğraşacaklardı. Mücadelenin aslında önemi bu, yaklaşık bir sene oldu. Bu kadar süre içerisinde bu konuları o kadar çok gündeme getirdik ki bankalara geri adım attırabildik, bu da önemli bir başarı.” 
 

Rusya'da inşaat sektöründe maaşlar arttı!