İstanbul Arkeoloji Müzesi binalarında depreme hazırlık!
İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenen ve korunan maddi kültür varlıklarının, olası bir depremde zarar görmemesi ya da yıkıcı etkinin en aza indirilmesi için hazırlıklar yapıldığı bildirildi
İstanbul Arkeoloji Müzelerinden yapılan açıklamada, Marmara Bölgesinde olması beklenen depremin, ne zaman gerçekleşeceği kesin olarak bilinmemekle birlikte, basit önlemlerle müze binaları içerisinde mevcut koleksiyonların depremden etkilenmemesi veya yıkıcı etkinin en aza indirilmesi için 1999 yılından beri çeşitli bakım, onarım ve teşhir yenileme çalışmaları gerçekleştirildiği bildirildi.
İstanbulda Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında, 2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı sorumluluğundaki tarihi yapıların deprem performanslarının değerlendirilmesi ve yapı güçlendirme projeleri hazırlanması dahilinde, İstanbul Arkeoloji Müzesi ek ve klasik binasının restorasyon ve güçlendirme çalışmalarına başlandığı kaydedildi.
Açıklamada, ayrıca olası deprem riskine karşı müzenin sınırlı olanakları ile alınan önlemlerin yeterli olamayacağı, ancak Kandilli Rasathanesi tarafından yürütülen çalışmalar da dikkatle izlenerek, sergi salonları ve depolarda gerekli düzenlemeler ve hazırlıklar yapıldığı, insanlık tarihine ait önemli kültür belgelerinin gelecek kuşaklara böylelikle aktarılacağı belirtildi.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Sultanahmette bulunan Gülhane Parkının girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesine çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşunun sol tarafında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, bünyesinde, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesini barındırıyor. Bünyesinde 3 ayrı müze bulunan İstanbul Arkeoloji Müzelerinde, Balkanlardan Afrikaya, Anadolu ve Mezopotamyadan Arabistan Yarımadasına ve Afganistana kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan bölgelerden farklı zaman ve kültüre ait çok sayıda heykel, kabartma, mimari plastik, seramik, çini, ahşap ile madeni eser sergileniyor ve korunuyor.
Arkeoloji Müzelerinin tarihi
Ek ve ana binadan oluşan Arkeoloji Müzesinin yapımına, 1881 yılında, dönemin müze müdürü arkeolog, müzeci ve ressam Osman Hamdi Bey tarafından karar verildi. Bina, 1891 ile 1907 yılları arasında 3 aşamalı olarak dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından tasarlandı ve inşa edildi. 13 Haziran 1891 yılında ziyarete açılan Müze, dünyada müze binası olarak tasarlanan birkaç müzeden biri olarak da tanındı. 192 metre uzunluğa ve 9 bin metrekare kapalı alana sahip olan ana bina, müze koleksiyonuna zamanla eklenen eserlere yeterli gelmediğinden 1968-1980 yılları arasında doğu cephesine 6 katlı betonarme bir ek bina inşa edildi. Her iki bina arasındaki alan şeffaf bir örtü ile kapatılarak, bağlantıları sağlandı.
Ana bina taş kaplı tuğla duvarlarla, çelik kirişli döşeme ile inşa edildi. Kiremit kaplı kırma bir çatı ile örtüldü. Ana binanın birinci katında İskender, Ağlayan Kadınlar, Satrap, Lykia, Tabnit lahdi ve Sayda Kral Mezarlarında bulunan lahitlerle Arkaik dönemden Roma dönemine kadar olan heykel sanatına ait heykel ve kabartmalar sergileniyor.
Ana binada bulunan teşhirlerin büyük bir bölümü, 1991 yılında tekrar düzenlendi. 2007 yılında ise çok sayıda değerli heykelin sergilendiği güney kanadında bakım, onarım ve teşhir yenileme çalışmaları yapıldı. İSMEP projesi kapsamında bu yıl yapılan analizlerin ardından Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun onayı ile başlanan güçlendirme, onarım ve restorasyon çalışmaları müzede halen sürdürülüyor.
Eski Şark Eserleri Müzesi
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesinin batı ucunda yer alan Eski Şark Eserleri Müzesi Sanayi-i Nefise Mektebi olarak mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanıp inşa edildi. Kısmen zemine gömülü tek katlı kagir olarak yapılan, üç ayrı binanın birleşmesinden oluşuyor. Zamana direnemeyen bina 1963 yılında yüksek mimar Prof. Dr. Nezih Eldemin tasarım projesi ile çağdaş müzecilik anlayışına uygun bir hale getirildi. Bin 13 metrekare teşhir alanına sahip Müze, 1974te tekrar ziyaretçilerin takdirine sunuldu.
Bina 1999 yılında İzmit depreminin ardından bakıma alınarak, dış sıva tamamen kazındı. Ana duvarlarda çatlak ve bozulma olmadığı tespit edildi. Teşhir salonlarındaki aydınlatma pencerelerinin buzlu camları daha hafif ve az kırılgan olan polikarbonat plakalarla değiştirildi. Pencere üzerlerinden tabana kadar uzanan ağır telli buzlu cam panolar söküldü, bina zeminine binen yük kısmen azaltıldı.
Müzede sergilenen bin 400 eserden bin 200ü vitrinlerde yer aldığından, yapısal risklerin giderilmesinin yanında eserlerin güvenliği göz önüne alınarak vitrinler yeniden düzenlendi. Tabandan tavana kadar tuğla örgülü vitrinler kaldırılarak, yerlerine salon zeminine ve duvara sabitlenmiş demir konstrüksiyon üzerine kaplama, yüksek olmayan vitrinler yapıldı. Deprem anında binayla birlikte hareket etmesi düşünülen bu vitrinlerde raf ve sabit olmayan kaidelerden kaçınıldı. Gerekli görülen eserler, vitrinlere oyulan gözlere yerleştirildi ya da vitrin duvarlarına sabitlendi.
Çinili Köşk Müzesi
Çinili Köşk diye anılan bina, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldı. Kitabesinde mimarı belli olmasa da bazı kaynaklarda Mimar Atik Sinan tarafından yapıldığı belirtiliyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan ilk sivil mimari örneklerinden biri olan bina Topkapı Sarayının dış surları içinde inşa edildi. Dış cephelerinde ve içinde yer alan çinilerden ötürü "Kasr-ı Kaşi" ya da "Sırça Saray" gibi isimlerle de anıldı. 1875 ile 1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak hizmet verdi. 1953 yılında Türk ve İslam Sanatları Müzesi olarak düzenlendi. Bina daha sonra Çinili Köşk Müzesi olarak İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesine katıldı. Günümüze kadar birçok kez onarım gören bina son olarak 2004 yılında restore edildi.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yaklaşık 2 bin çini ve seramik eserin korunduğu müzede, 300 adet çini tabak, kase, vazo, sürahi ve benzeri eser sergileniyor. Karamanoğlu İbrahim Bey İmaretine ait mihrap ve çini pencere alınlıkları dışındaki tüm eserler, vitrinlerde yer alıyor. 2004 yılında yapılan bakım, onarım ve restorasyon çalışmaları ile teşhiri yenilenen müzede, yeni vitrinler tasarlanarak, eserler vitrin zemine sabitlenmiş pleksi kaidelere alındı. Sabitleme işlemleri, eserlerin formlarına uygun pleksi tırnak, misina ve benzeri malzemelerle yapıldı. Çini panolar ise vitrin duvarlarına sabitlenen pleksi zarflar içine alındı.
AA