28 / 12 / 2024

İstanbul Çevre Düzeni Planı eleştirileri yargıya taşındı

İstanbul Çevre Düzeni Planı eleştirileri yargıya taşındı

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, İstanbul Çevre Düzeni Planı eleştirilerini yargıya taşıdı



İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nce yerel seçimler öncesinde, 13 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen, Belediye Başkanı'nca 15 Haziran 2009 tarihinde onaylanan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı hakkında yargıya başvurarak, Plan'ın yöntem ve kararlarını yargı denetimine açtık.

Kuşkusuz ki bu aşamadan sonraki gelişmeler yargıyı ilgilendirmektedir, ancak kamuoyunca bilinmesini isteriz ki, Plan'ın yargıya taşınmasından önce görüşlerimizin dikkate alınması için Odamızca çeşitli yollar denenmiştir. Ancak bu çabalarımıza İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden herhangi bir cevap alınamamıştır.

Bu kapsamda, planlama alanında uzman meslek insanları, akademisyenler, ilgili meslek odalarının temsilcileri ve şehir plancılarının katımıyla 21 Mart 2009 tarihinde yapılan paneli, sonraki aylarda tüm şehir plancılarına açık olarak yapılan danışma toplantıları ve forumlar izlemiştir. Bu mesleki toplantılarda, “İstanbul'un Anayasası” dediğimiz Çevre Düzeni Planı'na yönelik uzmanların ve diğer meslek insanlarının görüşlerine başvurulmuştur.
İstanbul'un planlı gelişmesi, uzmanlık alanımıza girmesi nedeniyle Odamızı ve üyelerimizi yakından ilgilendiren bir konudur. Bu nedenle, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve İstanbul için plan üreten tüm kurumların planlama çabalarını Odamız ilgiyle takip etmektedir.

Ancak, bu çabaların sonucu olarak elde edilen Plan'ın öncelikle doğal eşikleri ele alması, İstanbul'daki imar kararlarını ve diğer gelişmeleri buna uygun olarak disiplin altına alması, böylece kamu yararını üstün tutması beklenmektedir. Plan'ın bu konudaki yetersizlikleri Belediye'ye iletilmiş olup, yasal süreler içinde olumlu ya da olumsuz cevap alınamaması üzerine 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı dava konusu edilmiştir.
İnternet sitemiz www.spoist.org üzerinden tam metnine ulaşabileceğiniz dava dilekçemiz ile yargıya taşıdığımız tartışmaların konu başlıkları özetle şunlardır:

1)                  Çevre Düzeni Planı'nın, İstanbul'da planlama çalışmalarının başlıca sorunu olan imar planı değişikliklerinde olduğu gibi yapı ve nüfus yoğunluğunu arttıracak nitelikte kararlar geliştirdiği ve  alt ölçekteki planlarla imar uygulamalarını bu yönde teşvik ettiği görülmüştür.
2)                  Dava konusu planda öngörülmekte olan on altı milyon nüfus Odamızca gerçekçi bulunmamış; plan kararlarında nüfusun nasıl on altı milyonla sınırlı tutulacağına dair düzenlemeleri içeren makro politikalara rastlanmamıştır.
3)                  Ülkemiz ekonomisi için önemi tartışılmaz olan sanayi alanlarının İstanbul kentinin dışında yapılandırılmasına ve İstanbul'da küresel hizmetler sektörünün geliştirilmesine yönelik Plan kararlarının ekonomik ve toplumsal boyutları bu ölçekteki bir plan için yeterli ölçüde irdelenmemiş, plan kararları ve plan açıklama raporlarında yer almamıştır.
4)                  Olası bir büyük depreme karşı alınacak tedbirler Plan'da tanımlanmamış, bu nedenle İstanbul'un afet riskine açık yapısı Plan tarafından da sürdürülmüştür.
5)                  Plan ile belirlenen gelişme konut alanlarında dengeli bir dağılım sağlanamamış, bu alanlar belirlenirken özellikle son yıllarda  TOKİ  ve KİPTAŞ'ın geliştirdiği konut projeleri esas alınmıştır. Oysa bu projelerin büyük bir kısmı kamu yararına ve şehircilik ilkelerine aykırılık savıyla yargılanmaktadır.
6)                  Plan kararları Silivri ve Çatalcadaki mutlak tarım alanlarını tehdit etmektedir. Silivri-Büyükçekmece bölgesinde önerilen yoğun kentsel gelişmeler, tarım alanları, orman alanları ve içme suyu havzalarının korunması bakımından telafisi güç zararlara yol açacaktır. Özellikle Hadımköy'de önerilen sanayi alanları, Büyükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajı'nın birkaç yıl içinde elden çıkarılmasına neden olabilecek bir Plan kararıdır.
7)                  Plan içme suyu havzalarının korunmasına yeterli hassasiyeti göstermemiş olup, mevcut sanayi tesislerinin buralardan taşınmasını talep ederken konut alanları hakkında aynı kararlılığı göstermemiştir.
8)                  Küçükçekmece Göl Havzasının yoğun yapılaşmadan korunmasına ve Sazlıdere Barajı su toplama havzasını olumsuz etkileyen yapılaşmalara yönelik tedbirler Plan kararlarına dönüştürülememiştir.
9)                  Planla İstanbul kentinin neredeyse bütün gelişme yükünün Silivri bölgesine kaydırıldığı görülmektedir. Ancak bu yaklaşım yerinde bir planlama yaklaşımı değildir. Söz konusu bölgenin tarımsal niteliği ve yer altı su varlıkları gibi ekolojik değerlerinin korunması bu yolla imkansız hale getirilmiş olacaktır. Eylül ayında yaşanan sel felaketi de Plan kararlarının gözden geçirilmesini gerektirmektedir.
10)               İstanbul'un üçüncü bir havaalanına ihtiyacının olup olmadığı konusunda ayrıntılı ve tatminkar teknik çalışmalar bulunmadığı ve ayrıca Çorlu Havaalanının gelecekte bu ihtiyacı karşılayabilecek konum ve özellikte olduğu bilindiği halde, Plan'ın tarım alanları üzerinde üçüncü bir havaalanını karar altına almasında şehircilik ilkeleri bakımından isabet bulunmamıştır.
11)               Plan Orman 2/B alanlarındaki kaçak yapılaşmaların yasallaştırılmasına yönelik kararlar içermektedir. Bu durum Anayasa'ya, Orman Yasası'na ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır.
12)               İstanbul Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunan kırsal alanlar ve yerleşmelere Plan'ın koruyucu yaklaşmadığı, buralardaki ekonomik ve toplumsal yapının geliştirilmesine yönelik gerekli tedbirleri almadığı da tespitlerimiz arasındadır. Söz konusu kırsal alanlar ve yerleşimler lüks konut yapılaşmasına açılarak, bu alanların kent için yeni sorun bölgeleri haline gelmesinin önü açılmıştır. Bu kapsamda, özellikle Şile, Ağva ve Riva bölgesinde öngörülen “gelişme” kararları kaygı verici yoğunlukların oluşmasına yol açabilecek düzeydedir.
13)               Plan ile koruma altına alınması gereken içme suyu havzaları ve orman alanlarında çeşitli sosyal tesisler ve diğer donatı alanlarının plan kararı haline getirilmesi de, ileride kontrol altına alınması güç olabilecek gelişmeleri cesaretlendirmiştir. Bu kapsamda özellikle üniversite alanlarının da bu donatı alanlarının içinde yapılabilecek olması, mevcut bazı örnekler dikkate alındığında, kaygı vericidir. Ayrıca kentin bütününe yönelik olduğu ifade edilen bu donatı alanlarının kentin hangi üst ölçekli ihtiyacına yönelik düzenlendikleri de belirtilmemiştir.
14)               Plan'da Haydarpaşa, Galata Limanı, Kartal ve Zeytinburnu'nda “kruvaziyer liman” kararlarının verilmesi hem kıyı kullanımının Anayasa'da belirlenen amaçlar ile sınırlandırılması ilkesine, hem de konu ile ilgili yargı kararlarına aykırıdır. Bunlar içinde özellikle Haydarpaşa ve Galata'daki “kruvaziyer liman” kararlarının kentin kültürel ve doğal varlıklarının korunmasına aykırı yönleri de bulunmaktadır.
15)               Plan'ın amacı anlaşılamayan kararları da bulunmaktadır. Bunlar arasında özellikle Marmara Denizi'nde yapılması öngörülen “yapay adalar”dır. Geçtiğimiz haftalarda büyük bir ekonomik çöküntü içerisine giren Dubai'deki uygulamalardan esinlenilerek önerildiği anlaşılan “yapay etkinlik adaları”nın kente nasıl bir getirisinin olacağı, buna karşılık ne kadar maliyetinin olduğu bile değerlendirilmemiştir. İstanbul gibi tarihi ve doğal zenginlikleri her türlü yapay projenin üstünde olan bir kentin planında bu tür önerilerin bulunması, Plan'ın iç bütünlüğünü tartışılır duruma getirmiştir.
16)               Plan'ın sonuçları itibariyle vahim kararlarından biri de, kentin merkezi alanlarındaki büyük hastanelerin kentin dış çeperine taşınmasına yönelik kararlardır. Özellikle Çapa, Cerrahpaşa ve Şişli Etfal hastaneleri bu kapsamda ele alınmak istenmiştir. Ancak, söz konusu kamu hastanelerinin kentin merkezi alanlarında bulunması şehircilik ilkeleri açısından teknik bir zorunluluktur.
17)               Plan, Boğaziçi ve kıyı alanlarının korunmasında da zaaflar yaratabilecek kararlar getirmiştir. Özellikle İstinye, Tarabya gibi Boğaziçi alanlarında öngörülen yoğun turizm kullanışları bu kapsamda sakıncalar taşımaktadır.
Kamuoyu tarafından bilinmesini isteriz ki, İstanbul'un planlı bir kent olması herkesten önce şehir plancılarının talep ettiği bir konudur. Ancak bu planın siyasi etkilerden korunmuş olarak bilimsel veriler ışığında hazırlanması da kentin ve kentlilerin yararına olacaktır. Hakkında dava açtığımız 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı bu koşulları yerine getirmemektedir.
Basının ve kamuoyunun bilgilerine sunarız.
Saygılarımızla,
 
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu


Geri Dön