Sektörel

İstanbul Finans Merkezi için vergi teşviği getirilmeli!

Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, “İstanbul Finans Merkezi için tüm imkanlar seferber ilan edilmeli. Bu imkanlar arasında vergi teşvikleri de başı çekmeli” dedi.

Türkiye'nin önde gelen işadamlarından ve Denizli Sanayi Odası (DSO) Başkanı Müjdat Keçeci, İstanbul Finans Merkezi (İFM) için tüm imkanların seferber edilmesi çağrısında bulundu. Bu imkanlar arasında vergi teşviklerinin başı çektiğini söyleyen Keçeci, “Bu yolla nitelikli işgücü, know-how Türkiye’ye çekilebilecek, ucuz fonlar ve çeşitli finansman modelleri ülkemiz girişimci ve yatırımcılarının kullanımına sunulabilecek ve bütün bunlar Türkiye’nin rekabetçi gücünü artırıp, büyümesine ivme kazandırabilecek” dedi. “Dünyada kıran kırana rekabetin yaşandığı finansal pazarlar alanında İstanbul’u, yükselen yeni bir finansal cazibe merkezine dönüştürmek için gerekli tüm imkanlar seferber edilmelidir” şeklinde konuşan Denizli Sanayi Odası (DSO) Başkanı Müjdat Keçeci sorularımızı şöyle yanıtladı...



İstanbul Finans Merkezi’nin yerine getirmesini umduğunuz işlevi var mı? Beklentiniz nedir?


Finans piyasalarının varoluş nedenlerinin en başında, girişimci ve sanayiciye elverişli koşullarda kaynak aktarımına aracılık etmek gelir. Etkin işleyen finans piyasaları sayesinde tasarruf sahiplerinin birikimleri girişimcilere uygun maliyet ve koşullarda aktarılmış olur. Yani hem tasarruf sahiplerinin hem de onların tasarruflarıyla yatırım yapmak arzusundaki girişimcilerin avantajlı olduğu bir ‘kazan-kazan durumu’ ortaya çıkar. İşte İstanbul Finans Merkezi’nin yerine getirmesini umduğumuz işlev, tam olarak budur. Başta yerliler olmak üzere bütün yatırımcıların, kendileri için de kazançlı olacak biçimde ülkemiz sanayisine ve kalkınmasına en uygun maliyetlerle kaynak aktarmasına etkin bir biçimde aracılık etmek.



FİNANS MERKEZİNE İHTİYACIMIZ VAR


Malumunuz Türkiye ciddi tasarruf açığı olan, ancak büyüme açlığında olan bir ülkedir. Yalnızca yatırım için değil tüketimimiz için bile yabancı kaynaklara dayanmak zorunda kalıyoruz. Üstelik bu durum yeni değil. Kökenleri Cumhuriyet öncesi döneme kadar uzanıyor. Sanayi devrimi dışında kalmanın kronik ve yıpratıcı bir bedelidir bu. Uzun lafın kısası, kalkınmak için kendimizinkilerin yanında dış dünyanın da tasarruflarına ihtiyacımız var. Üstelik bunu en elverişli ve en uygun şartlarda yapabilmeliyiz. Ülkemizde yalnızca tüketimin değil ondan daha fazla tasarruf, yatırım, üretim ve kalkınmanın desteklenmesi için etkin işleyen ve dünya çapında kabul gören bir finansal merkeze hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. İstanbul Finans Mer-kezi’nden beklentimiz, tasarruf açığımızın giderilmesine, sanayimiz ve kalkınmamız için ucuz maliyetli kaynak sağlanmasına aracılık etmesidir. Yalnızca yabancı fon akımlarına değil, ülkemiz insanının da tasarruf etmesi ve bu tasarrufların ekonomiye aktarılmasına etkin bir biçimde katkı sağlamasıdır.



İstanbul, finansal işlemlerin 24 saat kesintisiz yapılabilmesi için uygun koşullara sahip mi? Coğrafi konumu İFM'ye katkı sağlar mı?


Türkiye coğrafi konumundan ötürü doğal bir avantaja sahip. İstanbul ise dünyanın önde gelen marka şehirlerinden biri. Uzakdoğu borsaları ile Avrupa bor-saları arasında yer alan İstanbul, finansal işlemlerin 24 saat kesintisiz yapılabilmesi bakımından özel bir konumda. Böyle bir lokasyon avantajı ve potansiyelinin değerlendirilmesi durumunda, ülkemize sağlayacağı faydalar saymakla bitmez.



MALİYETLER AŞAĞI ÇEKİLMELİ


Dolayısıyla İstanbul Finans Merkezi için önceliği, Asya borsalarmda işlemlerin sonlanması ile Avrupa borsalarmda açılması arasındaki zaman diliminde işlem yapan global bir merkez olarak konumlandırmasına vermek gerekir. Gerisi, yani iş ve turizm kenti olması, İstanbul’da fazlasıyla bulunan niteliklerdir. Öte yandan İstanbul Finans Merkezi sırf uluslararası sermaye akımlarına aracılık etmekle yetinmemeli, ülkemiz girişimcilerinin finansmana erişimini kolaylaştırıp, maliyetlerini aşağı çekmeli. Bu amaçla sermaye akımlarının dışında doğrudan yatırımları da kolaylaştırıp destekleyici bir işlev görmeli, uygun maliyetlerin yanı sıra uzun vadeli finansman imkanlarına da zemin hazırlamalı. Finansal ürünlerin çeşitliliğini artırması da İstanbul Finans Merkezi'nden beklediğimiz diğer bir faydadır.



İstanbul, küresel bir finans merkezi olma yolunda gerekli niteliklere sahip mi?


İstanbul’un lokasyonu, ülkemize sıra-dışı bir üstünlük sağlıyor. İyi bilinen bir doğrudur: Türkiye Asya ile Avrupa arasında bir köprü ve Avrasya'nın ise merkez ülkesidir. Ortadoğu ve Afrika’ya açılan bir kapıdır da. Ama hepsi bu değildir. Dünyanın ünlü finans merkezleri, aynı zamanda birer kültür, tarih, dolasıyla turizm ve kongre merkezleri olarak da göz dolduruyor.



ÜLKEMİZİ DAHA İLERİYE TAŞIYACAK


İstanbul zaten diğer niteliklerin çoğuna fazlasıyla sahip. Global bir finans merkezi niteliği kazanması durumunda, ülkemizi çok daha ileriye taşıyacak. Ülkemiz genç ve dinamik bir nüfusu sahip olmanın yanında çalışkan ve risk almaktan çekinmeyen girişimci insanlarını da bünyesinde barındırıyor. Türkiye bölgesel bir güç ve dünyanın sayılı ekonomilerinden biri. Bu özelliklerini, İstanbul Finans Merkezi hem destekleyecek hem de pekiştirecek. Eksikliklerimiz ve dezavantajlarımız da var elbet. Ama zaten İstanbul Finans Merkezi projesi de bunun için var. Eksikliklerimizi gidermek, zayıf yönlerimizi güçlendirmek, dezavantajlarımızı avantaja çevirmek ve gücümüze güç katmak için...



İstanbul Finans Merkezi’ne özel teşvik verilmeli mi? Hangi avantajlar sağlanmalı?


İstanbul Finans Merkezi’ne, en azından başlangıçta kesinlikle teşvik verilmeli. Dünyada kıran kırana rekabetin yaşandığı finansal pazarlar alanında İstanbul’u, yükselen yeni bir finansal cazibe merkezine dönüştürmek için gerekli tüm imkanlar seferber edilmelidir. Bu imkanlar arasında vergi teşvikleri başı çekmektedir. Bu yolla nitelikli işgücü, know-how Türkiye’ye çekilebilecek, ucuz fonlar ve çeşitli finansman modelleri ülkemiz girişimci ve yatırımcılarının kullanımına sunulabilecek ve bütün bunlar Türkiye’nin rekabetçi gücünü artırıp, büyümesine ivme kazandırabilecek.



İFM İLE CAZİBE MERKEZİ OLURUZ


Neden böyle düşündüğümüzün en güzel örneği, Türkiye sermaye piyasanın devlet eliyle kurulmasıdır. Ülkemizde modem sermaye piyasası 1980’lerde devlet eliyle kurulmuş, uzun yıllar boyunca teşvik edip desteklenmiştir. Geldiğimiz nokta ortadadır. Daha alınacak epeyce mesafemiz olmasına karşın, kat ettiğimiz yol gıpta ile bakılacak denli uzun ve başarılarla doludur. Aynı yaklaşımın İstanbul Finans Merkezi için gösterilmesinin, Türkiye’ye kazandıracağına canı gönülden inanıyoruz. Bu konuda cesur olmak gerektiği kanısındayız. İstanbul Finans Merkezi’nin bölge ve dünya için gerçek bir cazibe merkezine dönüşmesinin ülkemiz ve ekonomimize sağlayacağı fayda ve imkanlar, verilen teşviklerin kat be kat üzerinde olacaktır diye düşünüyoruz.



Sanayicilerin İstanbul Finans Merkezinden beklentisi nedir?


Biz girişimci ve sanayicilerin en büyük beklentisi, kaynak maliyetlerimizin rekabet ettiğimiz ülkelerin düzeyine inmesi, hatta mümkünse onlardan daha elverişli olmasıdır. İşte İstanbul Finans Merkezi’nden en büyük beklentimiz ve umudumuz budur. Elbette bu merkezin ülkemize yapacağı her türden katkı, sonuçta yatırım ortamını iyileştirecek ve biz sanayici - girişimcilere ve dolayısıyla da insanlarımıza yarar sağlayacak.



Sanayide rakiplerimizin önüne geçmek için neler yapmalıyız?


Türkiye’nin konvansiyonel sektörlerde ucuz kaynak ve hammadde imkanına sahip olması son derece önemlidir. En azından dış ticarette rakibimiz olan ülkeler bakımından uygun enerji maliyeti ve hammaddeye ulaşım imkanı rekabet edebilmemizin başta gelen koşullarıdır. Ama bunlar yetmez. Ne yapıp edip katma değeri yüksek mal ve hizmetler üretmeliyiz. İyice sıkışıp kaldığımız orta gelir tuzağı’ndan kurtulmamızın sırrı Ar-Ge yatırım yapıp, ino-vasyona eğilmekten ve en önemlisi de insanımızı yatırım yapmaktan geçiyor. Daha iyi eğitimli işgücümüz sayesinde yalnızca aynı kulvarda yer alan rakiplerimizin önüne geçmekle kalmayıp, gelişmiş ülkelere yaklaşma yolunda da ciddi mesafeler alabileceğiz. Bölgesel ve global merkez olmanın yolunun hukukun üstünlüğünden geçtiğini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Temel hak ve özgürlüklere saygılı, hukukun üstün olduğu demokratik bir sistem yalnızca çalışanı ve girişimcisiyle ülkemiz insanına yarar sağlamayıp yabancı yatırımcıların en önemli beklentisi olan güven ortamın için de güçlü bir zemin sağlayacak. Bununla birlikte sıcak gündemimiz, siyasi ve ekonomik istikrardır. Bu olmadan ülke ekonomisinin sağlıklı bir rotada ilerlemesi çok zordur.


İFM