İstanbul'da mahalle kaldı mı?
İstanbul 2010'un Görsel Sanatlar Projeleri kapsamında kentin çeşitli bölgelerinde gezen `Taşınabilir Sanat' güzergâhına son olarak Tuzla eklendi
Proje kapsamında gidip gezdiğimiz diğer yerlerde olduğu gibi, Tuzla'da da büyük bir kültür merkezinin varlığından böylece haberdar olduk; çağdaş sanatın İstanbul'un merkezi dışındaki her yerde ne kadar yabancı bir unsur olduğunu bir kez daha keşfettik. Daha önce de değindiğim gibi, `Taşınabilir Sanat' İstanbul ölçekli bir tür `Yurt Gezileri' projesi: Merkez-çevre ilişkisine odaklı bir sergi etkinliği olarak, farklı kültürel çevrelerin etkileşimini amaçlıyor, sanat aracılığıyla bir tür kültürel köprü inşa etmeye çalışıyor. 2010 sürecinde bu köprülerin kurulduğuna şüphe yok, ama köprülerin kalıcığı hiç kuşkusuz Tuzla, Maltepe, Kartal, Ümraniye gibi ilçelerin sonraki yıllarda da güzergâhta kalabilmesine bağlı ki, bu pek mümkün görünmüyor. Mesele keşke yalnızca coğrafi uzaklıklar olsaydı, ama değil: Yerel yönetimlerin ideallerinden ve iddialarından özerk olmayan kültürel yapılanmalar içinde söz sahibi olmak, bir türlü işin ehillerine kalmıyor, nitelik sorunu en büyük mesafe haline geliyor.
İstanbul ve mesafeler demişken, Taşınabilir Sanat projesi kapsamındaki yeni sergi `Mahalle' de çeşitli açılardan kentsel ve kültürel mesafelere bakıyor. Küratörlüğünü o çok özlediğimiz fotoğraf dergisi Geniş Açı'nın editörleri Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler'in üstlendiği sergi, `mahalle' kavramının bugün ne anlama geldiğini, hayatlarımız etrafında örülen yeni fiziksel ve kültürel mesafelerin bu kavramı nasıl dönüştürdüğünü irdeliyor. Sergide altı farklı mahalleye bakan altı fotoğrafçı var; her biri, Darendeliler'in sorduğu bir soruya görsel yanıt lar niteliğinde fotoğraflar çekmiş: "Uçsuz bucaksız bir metropol haline gelen İstanbul'da, yirmibirinci yüzyılın başlarında mahalle denince aklınıza ne geliyor?"...
Sahi, İstanbul'da mahalle, komşuluk, ne bileyim mahalle bakkalı, mahalle berberi, mahalle pastanesi, kısacası mahalle duygusu kaldı mı, diye sorabilirsiniz: Sergideki altı fotoğrafçının işlerine baktığımızda doğrusu pek kalmışa benzemiyor: Gaziosmanpaşa'yı ele alan Sevim Sancaktar için mahalle, yüksek binalarla çevrili apartman katının balkonundan algıladığı görüntü; Korhan Karaoysal'ın fotoğrafları ise, Beylikdüzü'ndeki tek örnek yapılaşmanın `mahalle ilişkisi' üretmeyi engelleyici özelliğini gösteriyor. Silva Bingaz Yeşiköy'ün küçük bir balıkçı köyüyken büyük metropole eklemlenmesi sürecini yarı düşsel bir ifadeyle aktarırken, Yusuf Sevinçli geçmiş ve gelecek arasına sıkışmış, mahalle duygusunu yitirirken aidiyet duygusunu da yitiren ve yalnızlaşan, kendi mahallesinde yabancı olanların yüzlerinden de okunan bir Kuzguncuk portresi sunuyor. Kerem Uzel Beşiktaş'ı gelip geçenlerle kalabalıklaşan bir yer, bir transit ağı, oradan geçen insanlarsa, küçük meydanlarındaki güvercinler gibi akıp gidiyor. Serkan Taycan'ın fotoğrafladığı Tophane'de ise farklı etnik ve dinsel kökenlerin bir aradalığı vurgulanıyor, renklerin birbirine ne kadar karışabildiği irdeleniyor. Toplu halde bu fotoğraflara bakmak, İstanbul'u bugünü ve geleceğiyle okuyabilmenin ilginç ipuçlarını veriyor, belli ki her bir fotoğrafçı, projenin de özelliği gereği, kentle ilgili bildik klişeler üretmek yerine olabildiğince nesnel bazı gözlemler aktarmaya çalışmış. Bu anlamda projenin çeşitlenmesi, farklı semtlere taşınması ve belki bir kitapta sonlanması çok yerinde olurdu. Bu arada `Mahalle' sergisinin bir önemli özelliği de projenin salt sergiyle sınırlı kalmayacak olması: Konuk olunan ilçelerde yapılması planlanan atölye çalışmalarında, ilçelerdeki gençlerin kendi mahallelerini tanımaya yönelik fotoğraf çalışmalarının yapılması bekleniyor.
Tuzla'ya giderseniz yolda İstanbul'un çehresini son yıllarda ciddi anlamda değiştiren yapılaşmayı da seyredeceksiniz. Yeni binalar, yeni siteler, yeni ortamlar... Yeni `mahalle'ler? Pek değil. `Mahalle' sergisi, hemen söyleyelim, nostalji üretmiyor, düşünmeyi sağlıyor. Özellikle de geleneksel mahallenin mahalleli tarafından kendiliğinden üretilen sosyal yapısıyla, geleceğin mahallesinin, mahallelinin inisiyatifi dışında tasarlanmış sosyal yapısı arasında bir karşılaştırma yapma olanağı sunuyor.
`Taşınabilir Sanat' kapsamındaki `Mahalle' sergisi, Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi'nde. (Tel: 0216-4942656)
Ahu ANTMEN/Radikal
İstanbul ve mesafeler demişken, Taşınabilir Sanat projesi kapsamındaki yeni sergi `Mahalle' de çeşitli açılardan kentsel ve kültürel mesafelere bakıyor. Küratörlüğünü o çok özlediğimiz fotoğraf dergisi Geniş Açı'nın editörleri Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler'in üstlendiği sergi, `mahalle' kavramının bugün ne anlama geldiğini, hayatlarımız etrafında örülen yeni fiziksel ve kültürel mesafelerin bu kavramı nasıl dönüştürdüğünü irdeliyor. Sergide altı farklı mahalleye bakan altı fotoğrafçı var; her biri, Darendeliler'in sorduğu bir soruya görsel yanıt lar niteliğinde fotoğraflar çekmiş: "Uçsuz bucaksız bir metropol haline gelen İstanbul'da, yirmibirinci yüzyılın başlarında mahalle denince aklınıza ne geliyor?"...
Sahi, İstanbul'da mahalle, komşuluk, ne bileyim mahalle bakkalı, mahalle berberi, mahalle pastanesi, kısacası mahalle duygusu kaldı mı, diye sorabilirsiniz: Sergideki altı fotoğrafçının işlerine baktığımızda doğrusu pek kalmışa benzemiyor: Gaziosmanpaşa'yı ele alan Sevim Sancaktar için mahalle, yüksek binalarla çevrili apartman katının balkonundan algıladığı görüntü; Korhan Karaoysal'ın fotoğrafları ise, Beylikdüzü'ndeki tek örnek yapılaşmanın `mahalle ilişkisi' üretmeyi engelleyici özelliğini gösteriyor. Silva Bingaz Yeşiköy'ün küçük bir balıkçı köyüyken büyük metropole eklemlenmesi sürecini yarı düşsel bir ifadeyle aktarırken, Yusuf Sevinçli geçmiş ve gelecek arasına sıkışmış, mahalle duygusunu yitirirken aidiyet duygusunu da yitiren ve yalnızlaşan, kendi mahallesinde yabancı olanların yüzlerinden de okunan bir Kuzguncuk portresi sunuyor. Kerem Uzel Beşiktaş'ı gelip geçenlerle kalabalıklaşan bir yer, bir transit ağı, oradan geçen insanlarsa, küçük meydanlarındaki güvercinler gibi akıp gidiyor. Serkan Taycan'ın fotoğrafladığı Tophane'de ise farklı etnik ve dinsel kökenlerin bir aradalığı vurgulanıyor, renklerin birbirine ne kadar karışabildiği irdeleniyor. Toplu halde bu fotoğraflara bakmak, İstanbul'u bugünü ve geleceğiyle okuyabilmenin ilginç ipuçlarını veriyor, belli ki her bir fotoğrafçı, projenin de özelliği gereği, kentle ilgili bildik klişeler üretmek yerine olabildiğince nesnel bazı gözlemler aktarmaya çalışmış. Bu anlamda projenin çeşitlenmesi, farklı semtlere taşınması ve belki bir kitapta sonlanması çok yerinde olurdu. Bu arada `Mahalle' sergisinin bir önemli özelliği de projenin salt sergiyle sınırlı kalmayacak olması: Konuk olunan ilçelerde yapılması planlanan atölye çalışmalarında, ilçelerdeki gençlerin kendi mahallelerini tanımaya yönelik fotoğraf çalışmalarının yapılması bekleniyor.
Tuzla'ya giderseniz yolda İstanbul'un çehresini son yıllarda ciddi anlamda değiştiren yapılaşmayı da seyredeceksiniz. Yeni binalar, yeni siteler, yeni ortamlar... Yeni `mahalle'ler? Pek değil. `Mahalle' sergisi, hemen söyleyelim, nostalji üretmiyor, düşünmeyi sağlıyor. Özellikle de geleneksel mahallenin mahalleli tarafından kendiliğinden üretilen sosyal yapısıyla, geleceğin mahallesinin, mahallelinin inisiyatifi dışında tasarlanmış sosyal yapısı arasında bir karşılaştırma yapma olanağı sunuyor.
`Taşınabilir Sanat' kapsamındaki `Mahalle' sergisi, Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi'nde. (Tel: 0216-4942656)
Ahu ANTMEN/Radikal