İstanbul'daki binalar deprem için yetersiz!
17 Ağustos felaketinin ardından uzmanlar 'İstanbul 30 yıl içinde büyük depremi yaşayacak' demişti. Aradan 15 yıl geçti, risk daha da arttı fakat kentteki binaların durumu hâlâ belirsiz, önlemler yetersiz
Türkiye'yi acıya boğan 17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli depremin üzerinden 15 yıl geçti.
Bu sürede yaşanan acılar unutulmadı ama depremin hemen ardmdan uzmanların yaptığı "30 yıl içinde İstanbul'u etkileyecek büyük bir deprem geliyor" uyarısı yetkililerin gündeminden çoktan çıktı. İstanbul'u depreme hazırlayacak önlemler lafta kaldı ama aradan geçen 15 yıl İstanbul için riski daha da büyüttü. İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, "30 yıl tehlikenin büyüklüğünü ifade eden bir ihtimal hesabı. 15 yıl geçtiyse gerçekleşme olasılığının yükseldiğini söyleyebiliriz. Deprem riski arttı, gittikçe depreme yaklaşıyoruz" uyarısında bulundu.
17 Ağustos 1999 günü sabaha karşı saatler 03.02'yi gösterdiğinde meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem 17 bin 480 kişiyi hayattan kopardı. Resmi rakamlara göre 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı, 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50 bin kişi öldü, 100 bine yakın kişi yaralandı. Yaklaşık 16 milyon kişiyi etkileyen deprem, 600 bin kişiyi de evsiz bıraktı. Gölcük merkezli depremde İstanbul'da 454 kişi yaşammı yitirdi, 18 bin 162 konut oturulamayacak hale geldi. Deprem sonrasında yapılan araştırmalar, İstanbul'u vuracak asıl büyük depremin 30 yıl içinde meydana geleceği gerçeğini ortaya koydu. Bu büyük tehlikeye karşı istanbul'u hazırlamak için kentte köklü bir değişim yaşanmadı. Aradan geçen 15 yıl, hazırlık süreci olarak değerlendirilmediği gibi bu sürede depremin oluşma riski daha da arttı. Yard. Doç. Dr. Gündoğdu, İstanbul'u bekleyen tehlikeye dikkat çekerek Marmara Denizi'nin güneyinin çok hareketli olduğunu, Kuzey Anadolu Fay Hattı'ndaki kırılmanın eninde sonunda gerçekleşeceğinin altını çizdi.
Anadolu yakasına dikkat Kırılmanın İstanbul'un çok yakınında olacağına vurgu yapan Gündoğdu, "Tekirdağ ile Bakırköy önlerinde denizde kırılma olacak ama hangi taraftan başlayacak bilmiyoruz.
Yani kuzeye, İstanbul'a çok yakın. Doğrultu atılımlı bir fay olduğu için en çok enerjiyi Anadolu yakası hissedecek. Çünkü fayın karşısında kalıyorlar" diye konuştu.
Gündoğdu, depreme hazırlık noktasında İstanbul'daki binaların durumunun hâlâ belirsiz olduğuna dikkat çekerek, "Okulların önemli kısmına bakıldı ama gereken yapıldı mı?
Hastaneler için gerekenler yapıldı mı? Hazırlıklı olduğumuzu söyleyemeyiz. Kentsel dönüşüm, deprem odaklı olmadı. Şu ana kadar doğru dürüst bir dönüşüm örneği yok Türkiye'de. Adı deprem odaklı kentşel dönüşüm ama yapsatçı bir anlayış hâkim" eleştirisinde bulundu.
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, 15 yılda bilim adamları olarak Marmara Denizi'nde yaptıkları araştırmalarla tehlikenin kaynağı, büyüklüğü, yeri, etkileri konusunda ciddi bilgiler edindiklerini anlattı. Görür, "1999 depremlerinin ilk günlerinde kafamız karışık, bilgilerimiz yetersizdi.
Ama yaptığımız araştırmalarla birçok şey aydınlandı, istanbul'un büyük bir tehdit altına girdiğini, eninde sonunda büyük bir depremle karşı karşıya kalacağımızı gördük. En büyük tehdit de Orta Marmara Çukurluğu ile Adalar arasında olan yaklaşık 70-75 km. uzunluktaki kesimde. Adalar'ın güneyindeki fayın da çalışması bilimsel verilere göre mümkün görülüyor. Bilimsel araştırmalar 15 yılda bizi bu sonuca getirdi" dedi. Bu söylem ve uyarılardan sonra bilim adamlan olarak araştırmalara devam ettiklerini şu an AB'nin bir projesi kapsamında Marmara Denizi'nde araştırmalarını sürdürdüklerini dile getiren Görür, "Biz bunları yaparken İstanbul'u depreme hazırlaması gereken yetkililer 15 yılda ne yaptılar? İstanbul'da birtakım projeler yapıldı. Mesela İSMEP 'S kapsamında istanbul'daki devlet daireleri, okul ve hastaneler depremde güvenli hale getiriliyor. Ama 15 senedir bu proje henüz bitmiş amacına ulaşmış değil" değerlendirmesinde bulundu.
Bina envanteri yok Görür, bazı yol, viyadük ve köprülerde yapılan güçlendirme çalışmaları dışında kentin barajlarında, doğalgaz, kanalizasyon, atık su, içme suyu şebekesinin depreme karşı güvenli hale getirilmediğine dikkat çekti. "Sadece bunlar mı devletin yapması gerekenler" diye soran Görür şöyle devam etti: "Evlerimiz ne ölçüde deprem güvenli? Çok toptancı bir yaklaşım var. Kentsel dönüşümü sürükleyen motor güç müteahhitler oluyor. Kentsel dönüşüm yapılan yerler birinci derecede riskli mi belli değil? Bazı yerlerde sözgelimi Bağdat Caddesi'ndeki dönüşüm hızla yürüyor. Bağdat Caddesi'ne gelene kadar depremde zafiyet gösteren birçok semt var, orada kentsel dönüşümün adı yok. Bu kadar yılda İstanbul'daki 1 milyon 600 bin binanın envanteri bile çıkarılamadı? Hangi bina yıkılır, hangi bina ayakta kalır bilinmiyor."
Cumhuriyet/Özlem Güvemli