Genel

İstanbul'un farklı binalarını 3 ünlü mimar anlattı!

Son dönemlerde iyi örnekler ortaya çıksa bile, bunun yeterli olmadığı düşüncesinde olan Murat Tabanlıoğlu, Gökhan Avcıoğlu ve Bünyamin Derman, gelenekselle yeni olanı harmanlayan bir dilin gerekliliğine dikkat çektiler

Türkiye'nin üç önemli mimarı Milliyet Emlak için konuştu. Murat Tabanlıoğlu, Gökhan Avcıoğlu ve Bünyamin Derman'ın ortak görüşü son dönemde kısmen iyi projeler ortaya konulmuş olsa bile bunun yeterli olmadığı yönünde. 
Mimar Murat Tabanlıoğlu,  son 30 yılda iyice içine kapanan günümüz insanını bir araya getirebilecek mimari tarzlara ihtiyaç olduğuna dikkat çeken isim oldu. Bu noktada artık uluslararası platformlarda yetkinliklerini kanıtlamış yerli mimarların daha çok değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Tabanlıoğlu, mimaride geleneksel olandan faydalanan, ancak bugünün anlayışı ve teknolojisiyle tasarlanan çağdaş mimarlıktan yana olduğunu kaydetti.
Gökhan Avcıoğlu ise, mimari-şehir dengesinin kontrol dışına çıktığı zaman dilimi olarak tanımladığı günümüzde 19. yüzyıl yapım geleneğinin yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Bu mimari anlayışın alışveriş, gezme ve yaşamayı birbirine kaynaştırdığının altını çizen Avcıoğlu, "Şehir kültürünü eski tatlarda ve ruhlarda geri getirecek bir plan gerekli" dedi.
Bünyamin Derman, konut üretimindeki benzeşmeye dikkat çekerek, bunun kökenlerini Sanayi Devrimi'ne kadar uzandığını dile getirdi.

Yabancı çekmecesindeki proje yenilikçi olmaz
Tabanlıoğlu Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Murat Tabanlıoğlu, son 30 yılda yılda iyice içine kapanan isanın önümüzdeki yıllarda daha çok birbilerine rastlamaya, biraraya gelmeye, ilişki kurmaya teşvik edecek mimari tarzlara ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.  Hızla değişen iletişim biçimlerine uyumlu olarak, yeni fiziksel mekânlara ve bunların önayak olduğu sosyal kurguları da bir başka ihtiyaç olarak gösteren Tabanlıoğlu, diğer taraftan binaların direkt kullanıcılarına yönelik bir yapı olarak değil aynı zamanda kent ölçeğinde etkisi olan bir oluşum olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Mimarı  bu noktada inşaat sistemi ve diğer aktörler içinde süreci bir arada kurgulaması, tartması, uygun hale getirmesi gereken unsuro larak nitelendiren Tabanlıoğlu, mimaride desteklediği anlayışı ise, "Yerel ve geleneksel olandan faydalanan, ancak bugünun anlayışı ve teknolojisini tasarıma  taşıyan çağdaş bir mimarlık anlayışını destekliyorum" sözleriyle anlattı.

Hayalet şehirler doğmasın
Tabanlıoğlu'nun gerçekleştirdiği konutlarda, bu anlayışın, eski İstanbul evlerinde olduğu gibi yüksek tavanlar ve bol ışık alan mekânlarla görülebileceğini ifade eden Tabanlıoğlu, "Küreselleşmenin etkisi ile dünyanın her yerinde benzer oluşumlar kaçınılmaz olsa da yapının bulunduğu yerin niteliklerinin, malzemenin, yaşam biçiminin tasarımda yer alması  tasarımı özgün yapar.  Bu nedenle yabancı mimarların çekmecelerinden çıkartıp verdikleri projelerin yenilikçi değil aksine zararlı olduğunu gözlemliyorum.  Türkiyeli mimarların uluslararası platformlarda da mesleki yetkinliklerini kanıtladığını görüyoruz. Artık ülkemizde iyi yatırımcıyla bir araya gelinebildiğinde iyi mimarlık örneklerinin verilebildiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Diğer yandan sadece üst gelir grubuna hitap eden konutların değil özel sektör ya da devlet eliyle yapılan sosyal konutların da tasarım anlayışıyla üretilmesi gerektiğine dikkat çeken Tabanlıoğlu, aksi taktirde şehirlerin, insanların yaşamak istemediği hayalet sitelerle dolacağını kaydetti.
Bu anlayışla hayata geçirdikleri projelere dikkat çeken Tabanlıoğlu, Levent Loft ve Sapphire'i gösterdi.

'Mimar-şehir dengesi kontrol dışına çıktı
GAD Architecture Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Avcıoğlu, günümüzü, "Mimari-şehir dengesinin kontrol dışına çıktığı bir zaman dilimi" sözleriyle tanımladı. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu sıkıntının daha yoğun yaşandığını belirten Avcıoğlu, "Çünkü yeni yapı ihtiyacı öyle had safhadaki boyası bile daha kurumadan taşınılması gereken binalar söz konusu olabiliyor" dedi.
Alışveriş, gezme, tozma ve yaşamayı birbirine kaynaştıran 19. yüzyıl yapım geleneğinin unutulduğunu ifade eden Avcıoğlu, günümüzde girişimci, mimar, üretici ve satıcının bilgisine ve yeteneğine göre ayrık, kopuk tipolojilerin yaratıldığının altını çizdi. Avcıoğlu, artık altyapı, alternatif enerji gibi konuları da gündemine alan ve dersini iyi çalışmış cesaretli girişimcilerin, belediye başkanlarının ve  şehir planlamacılarının şehir kültürünü eski tatlarda ve ruhlarda geri getirecek bir plan geliştirmeleri gerektiğini ifade etti.
Duyduğu endişeyi, "Bütün düzenlemeler, beş-altı katlı apartman tiplemelerine dayalı. Geliştirmeciler, mimarlar odası, mimarlar, şehirciler ve satanlar aynı oldukça Kütahyadan Karsa, bütün şehirler aynı olacak. TOKİ apartman binaları her yeri sarmaya devam edecek" sözleriyle dile getiren Avcıoğlu, İstanbul özelinde ise şöyle konuştu: "İstanbullu bırakın çeşitliliği, şu anda kaliteli yaşam ve çevre ihtiyacı duyuyor. Yani, depreme, doğal afetlere ve zamanın getirdiklerine dayanıklı, kültürel ve ekonomik çeşitliliği göz önüne alan, ihtiyaç ve ürün dengesini tutturabilmiş yapılara ihtiyaç var. Bu konuda sürekli ayar çekme ve düzenleme gerektiren ayrıntılar işini de yerel yönetimler ve hükümetlerin yönetiminde resmi kurumlar yapmalı."
Bu noktada özellikle Anadolu yakasına dikkat çeken Avcıoğlu, dünyanın en büyük yatakhanesi diye tanımladığı yakanın yürünebilen kaldırımların olmadığını ve hatta otobanlarla çevrili yerleşim bölgeleriyle kuşatıldığını söyledi. Avcıoğlu, alıcıları da eleştirerek, "Vatandaşlarımızın da bir çelişkisi var. Hem yuva hem mal almak istiyor. Yıllarca oturacak mı yoksa daha iyisi sunulduğunda her şeyi bırakıp taşınacak mı karar vermiş değil" dedi.

Her şey devrimle başladı 
DB Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Bünyamin Derman, konut üretimindeki benzeşmeye dikkat çekti. Benzeşmenin kökeninin Sanayi Devrimi'ne kadar dayandığını söyleyen Derman, "Sanayi devrimi ile başlayan dönem bugün, küresel ölçekte, kültürel ve iklimsel farklılıkların ortaya koyduğu çeşitliliği büyük ölçüde ortadan kaldırarak, gelişen ortak yaşam dili, özellikle konut üretiminde bir benzeşmeye neden oldu" dedi.

Şehir içindeki farklı mimari tarzları ve yükseklikleri, bir çeşitlilik oluşturmaları ve kentin geçmişi ile bugünü arasındaki farkı vurgulaması açısından önemli bulan Derman,  ancak tüm bunların bir master plan çerçevesinde yapılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Derman, bu plan üzerinde, tüm  alt ve üst yapının ne şekilde dönüşüp, gelişeceğinin belirlenmiş olması gerekir. Kentin tarihi bölgeleri, kent siluetine etki eden yerler, gelişim alanları, kent hizaları, sokaklar, meydanlar, parklar, neresi bitişik nizam, neresi ayrık nizam tümüyle bu planda yer almalıdır" dedi.