Ä°stanbul'un güzel ve yalnız yaÅamları
Tarifi, güzel ve yalnız kadınları andırır gibiydi...: "Çok güzel, ama kente teÄŸet geçen onunla bÃ&frac1
İstanbul nasıl gelişiyor? Gelişme sağlıklı mı? Daha iyi bir İstanbul için ne yapılması gerekiyor? Bunun için her hafta mikrofonu bir mimara uzatmaya karar verdik. Mimarlık sayfamızın bu haftaki konuğu Bünyamin Derman. Derman'ın pek çok ulusal ve uluslar arası yarışmada birincilikleri var. Türkiye'de uygulama alanı bulan Bodrum Blue Otel, Dumankaya Konsept gibi projelerin de mimarı. Özel sektör içinde koştururken üniversite ile bağını hiçbir zaman koparmamaya gayret göstermiş.
Aslında iyi de bir emlak yatırımcısı. 2002'de 90 bin dolara satın aldığı köhne yapıyı elden geçirmiş... Kullanım imkanları zengin bir ofise dönüştürmüş. Çevreye sağlanan katkı da ayn bir değer. Tabii yatırıma mimar olunca 'değer kazandırması' kolay olmuş. Onunla, işte bu Kadıköy Hasanpaşa'daki ofisinde buluştuk.
Derman, pek çok mimar gibi İstanbul'un yanlış yapılaştığını söylüyor. Gelişme bölgelerinde duvarlarla çevrelenmiş, çok güzel ama kente teğet geçen, onunla bütünleşemeyen gettolar Derman, bu durumdan hem mimarları hem de planlayıcıların sorumlu olduğunu düşünüyor.
-Bir mimar olarak İstanbul'u nasıl buluyorsunuz?
İstanbul'daki değişimi iki odaklı incelemek gerekiyor. Bunlardan birincisi merkezlerdeki, diğerleri ise çeperlerdeki yani gelişme bölgelerindeki... Ne var ki her ikisi de sağlıksız gelişiyor.
Merkezlerdeki boş parsellere araziler inşa ediliyor. Kent silüeti, izleri, kent sürekliliği, alt yapı sorunları, mevcutla entegrasyon göz ardı ediliyor. Kentin görünümü kentsel hafıza kazınarak yeniden oluşturuluyor.
Mesela Kumburgaz... İstanbul'un en elit yerleşimi... Hangi siteye baksanız kendi içinde bir yaşam cenneti. Ama sitelerin dışında onları birbirine bağlayan doğru düzgün kaldırımlar bile yok. O bölgede oturan insanların bir araya gelebileceği, eğlenebileceği ortak mekanlar unutulmuş gibi...
-Dünyada bu işler nasıl yapılıyor?
ABD'de veya Avrupa'da önce kentin, bölgenin master planı yapılıyor.
Sonra bu plana uygun yapılaşma gerçekleştiriliyor. Bu planlamada ortak yaşamı besleyen, destekleyen sosyal donatılar, yapılar asla göz ardı edilmiyor ve mutlaka inşa ediliyor. Kent siluetini bozacak yapıya asla izin verilmiyor. Projeler geliştirilirken kamu önünde, onların katkı ve katılımıyla gerçekleştiriliyor. Bu da kent ve kentli bilincinin oluşmasında çok önemli bir unsur.
EKOLÜ OLANIN EKONOMİSİ DE GÜÇLÜ
-Türkiye, neden böyle gelişmedi?
Öncelikle bizim bir mimarlık politikamız yok. Ayrıca bu hem ekonomik varsıllık hem de bir kültürel olgunluk sorunsalı kanımca. Bir iş yapma kültürü biçimi. Dünyada mimarlıkta ekol olan ülkelere baktığımızda hepsinin güçlü bir ekonomisi ve geçmişi var. Devlet politikalarıyla desteklenen dünya çapında işler yapan güçlü inşaat şirketleri var. Türkiye'de ise mimarlık daha yeni gelişiyor.
-Mimarlar odası bu işin neresinde?
Mimarlar Odası'nın kente ait kimi yanlış dokunuşlara sergilediği karşı duruşu doğru buluyorum. Mimarlar Odası bu noktada bir misyon üstleniyor. Ama bunu yaparken meslek sorunlarıyla da aynı oranda uğraşmasını bekliyorum. Bizim doğru düzgün bir meslek yasamız yok. Yönetmeliklerimiz yok. Bu işe acilen el atılması gerekiyor. Aynca bizde meslek odaları çok bölünmüş durumda. Bu kadar bölünmeyle iş yapılmaz. Mimarlık mesleği akademik olarak nasıl parçalandıysa; iç mimari, peyzaj, şehircilik ve kentsel tasarım gibi... Meslek odası olarak da birbirinden kopuk bir sürü oda var. Bu çözüm değil. Mimarlıkla ilişkili meslek erbaplarını bir üst şemsiyede toparlayan bir yapı olmalı. Hatta mühendisler bile buna dahil edilmeli. Bu odada herkes eşit oranda temsil edilmeli. Bu yapılırsa yasal düzenlemelerde başarı sağlanır. Aksi takdirde meslek odaları enflasyonu içinde ortak bir güç oluşturamayan dağınık yapılar olup çıkarsınız. Yaptırım gücünüz olmaz.
ESKÄ° PARÄ°S VE YENÄ° PARÄ°S'Ä° OLUÅTURAMADIK
-Gelişmiş ülkelerde kent merkezindeki tarihi yapıların etrafına yüksek binaların yapılmasına izin verilmez. Yeni kent ayn bir alanda kurulur. Eski Paris-yeni Paris veya eski Berlin-yeni Berlin gibi... Biz ise tarihi binaların etrafında yüksek binaların yapılmasına izin verdik.
ÇÖKÃœNTÃœ BÖLGELERÄ° NASIL GELÄ°ÅTÄ°RÄ°LÄ°R?...
-İstanbul'un atıl ve çöküntü bölgeleri çok kolay geliştirilebilir. Haydarpaşa, Harem veya Salıpazan gibi yerler. Buralarda gerekli altyapı sağlandıktan sonra çok iyi projeler hayata geçirilebilir.
ÇOCUKLAR BÃœYÃœDÃœÄÃœNDE NE OLACAK?
İstanbul'un gelişme bölgeleri de, merkezler gibi plansız programsız gelişiyor. Sosyal donatıların unutulması ve gerekli ulaşım yatırımlarının yapılmaması gelecekte gelişme bölgelerinin en büyük sorunu. Çocuklar büyüdüğü zaman aileler merkeze dönmek isteyecekler. 0 zaman gelişme bölgelerindeki evler yazlık veya haftasonu evi olarak kullanılabilir.
Bünyamin Derman'ın kaleminden kendisi
"Konya EreÄŸli'de 1965'te doÄŸdum. 3 yaşındayken Ä°stanbul'a yerleÅŸtik. Kandilli'de büyüdüm. Kendimi 'BoÄŸaz ÇocuÄŸu' olarak görüyorum. Kanlıca Ä°lkokulu'nu ve Anadolu Hisarı Ortaokulu'nu bitirdim. Ardından Zincirlikuyu Yapı Teknik Lisesi'nden mezun oldum. Yıldız Teknik Ãœniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü'nde lisans ve yüksek lisans öğrenimi gördüm. 1995'e kadar aynı bölümde asistanlık ve proje hocalığı yaptım. Aynı yıl eÅŸim Dilek Derman ile DB Mimarlık ve Danışmanlık Ltd. Åti'ni kurdum. Çalışmalarımı kendi ofisimde sürdürüyorum. Ãœniversite ile bağımı hiçbir zaman koparmadım. ÇeÅŸitli dönemlerde Kültür, UludaÄŸ, Ä°TÃœ, Yıldız ve EskiÅŸehir Osmangazi üniversitelerinde proje hocalığı ve jürilik yaptım. Katıldığım ulusal ve uluslararası proje yarışmalarında 6'sı birincilik olmak üzere çok sayıda ödül ve mansiyon kazandım.
Uygulanmış projelerimden bazıları ise Dalaman Havalimanı, 212 Power Outlet, Bodrum Blue Otel ve konut projelerinde farklı bir ses olan Dumankaya Konsept İstanbul ve Minimal'dir.
Tebernüş KİREÇCİ