İzmir depreminde yıkılan bir binanın anatomisi!
İzmir'in Bayraklı ilçesinin Manavkuyu Mahallesi'nde bulunan Yılmaz Erbek Apartmanı, 30 Ekim 2020'de meydana gelen depremde en çok dikkat çeken binalardan biriydi. Yılmaz Erbek Apartmanı, bitişik olduğu binadan ayrılıp, eğrilmiş ve vinçlerle desteklenmişti. Yılmaz Erbek Apartmanı neden yan yattı?
İzmir'in Bayraklı ilçesinin Manavkuyu Mahallesi'ndeki Yılmaz Erbek Apartmanı, 30 Ekim 2020'de yaşanan depremde en çok dikkat çeken binalardan oldu. BBC Türkçe'de yer alan habere göre; bitişik olduğu binadan ayrılıp ilk iki katı çöken ve tek köşesi üstüne doğru eğrilen bina, arama kurtarma çalışmaları için vinçlerle desteklenmişti.
Peki yanındaki bina ayakta kalırken Yılmaz Erbek Apartmanı neden yan yattı? İşte nedenleri...
1. Zemin
Yıllar boyu tarımcılık faaliyetleri yapılan bu bölgenin yapılaşması 80'li yılların başında onaylanan planlara dayanıyor. Buranın zemini binlerce yıldır birikmiş en az 100 metre derinliğe kadar inen alüvyonlardan meydana geliyor, yani zemin yumuşak.
İnşaat mühendisi Mustafa Haluk Koter, burada daha önce 320 metre sondaj yaptıklarını ve ana kayaya rastlamadıklarını belirtirken "Burada çok uzun sürede oluşmuş bir alüvyon tabakası var, kaya yok" dedi. Koter bu tür alanlarda yapılacak binaların çok iyi bir araştırma ve mühendislik hesaplarıyla inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Yumuşak zeminler, depremde oluşan dalgaları yansıtarak, daha büyük hissedilmesine neden olabiliyor. Bu sebeple akıllara Yılmaz Erbek apartmanının çökme sebebi olarak "yumuşak zemin" faktörü geliyor. Deprem ilk yaşandığında P dalgaları üretiyor. Hemen sonrasında "yıkıcı dalgalar" olarak nitelendirilen S dalgaları geliyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Hikmet Hüseyin Çatal, "S dalgalarının alüvyonlu yumuşak zeminleri çok sevdiğini' dile getirirken "Hata yapılan yapıyı cımbızla seçer gibi gidip buluyor ve o yapıya hasar veriyor" diye konuşuyor.
İzmir gibi alüvyonlu zeminlerde depremlerde sıvılaşma yaşandığına dikkat çeken Mustafa Haluk Koter ise "Zemin taşıma gücünü kaybediyor" diye konuşuyor.
Bir bina inşasına başlayabilmek için ilk önce zemin etüdü yaptırılması gerekmekte. Bunun inşaata ek maliyeti yüzde 2 ile yüzde 5 arasında değişiklik gösteriyor.
Prof. Çatal'a göre Yılmaz Erbek Apartmanı'nın temel projesinde veya imalat aşamasında bir yanlış yapılmış olabilir.
Fakat konuştuğumuz diğer uzmanlar, binanın zemininde tespit edilen bir sorun olmadığını belirtiyor.
2. İnşaat aşaması
Türkiye'deki binaların deprem yönetmeliklerine göre yapılması gerekmekte. Yılmaz Erbek Bloklarının inşaatının incelenmesi için 1998 kayıtlarına bakıldı. Hasarlı binalar raporundaki bilgiye göre, Yılmaz Erbek Apartmanı'nın yapı ruhsatı tarihi 5 Haziran 1998 olarak kaydedilmiş.
O dönemde, birçok binanın ruhsatı yeni yönetmeliğin geçerli olduğu 1 Ocak 1998'den sonra alınmış. Ama binaların projeleri, 1975 yönetmeliğine uygun şekilde yapılmış.
Bu çelişkinin bu bina için de geçerli olduğu akıllara geliyor.
Dönemin yönetmeliğinde koşul olmamasına rağmen, Yılmaz Erbek Bloklarının enkazında nervürlü demir ve kaliteli beton belirlendi. Yıkımda çalışanların da, malzemenin güçlü olduğu ve yıkımın diğer binalara kıyasla daha zor olduğu yönünde açıklamaları oldu.
2001'de tamamlanan binada 45 daire ve zemin katta 10 dükkanbulunuyordu.
Görgü tanıklarının ifadeleri ve dönemin belgelerine göre, bir market zincirine geniş bir açık alan sağlamak için dükkanların 8'i birleştirilerek bir tane geniş, kalan ikisi birleştirilerek bir tane küçük iş yerine çevrilmiş.
İçerideki duvarların bir kısmı kaldırılmış ve dış duvarlar da camekana döndürülmüş.
Prof. Çatal "yumuşak kat" faktörünü vurgularken, "Yapı ruhsatı alındıktan sonra projede projenizde herhangi bir yumuşak kat öngörüsü yok. Ama fiiliyatta onları kaldırıyorsunuz ve orayı yumuşak kat yaptınız. Deprem yönetmeliğindeki yumuşak kat için zorlayıcı koşullar nereye gitti? Yok. İşte orada sıkıntı başlıyor. Bütün bina kullanılamaz hale gelir. Yumuşak kat kullanılan yerlerde vefat sayısı çok fazla olur" uyarısında bulunuyor.
Dolgu duvarlar yapısal hesapta dikkate alınmayabilir ancak varlıkları bir emniyet subabı işlevinde olur.
Bu binanın emniyet supabının kaldırıldığını söylenebilir. Binayla birlikte en çok gündeme gelen iddia ise "kolon kesme" oldu. Bir görgü tanığı kolon kesildiğine dair açıklama yaptı. Fakat kolonları kestiği iddia edilen market zinciri bir açıklama yaptı ve durumu kabul etmedi. Uzmanlar, binada kolon kesme izine rastlamadıklarını belirtti.
3.Denetim
Elimizdeki bilgilere göre, bina 2001 sonunda depremden önceki haline getirilmiş ve binadaki daire ve iş yerlerinde oturulmaya başlanmış.
O dönemin mevzuatına göre, inşaat tamamlandıktan sonra belediyenin binanın projeye uygun olup olmadığını denetlemesi gerekmekte. Ve buna göre iskân, yani oturum ruhsatı alınıyor. Fakat pratikte, binaya yerleşmek için bu raporun olması zorunlu değil.
Yılmaz Erbek Apartmanı'nın sakinleri de Türkiye'nin dört bir yanındaki birçok binada olduğu gibi yapı kullanım izni olmadan binada oturup bu izmi 5 yıl sonra yani 2006'da almışlar.
Bu noktada, "Belediyeler ile bakanlık arasında bir denetim yetkisi karışıklığı mı var?" sorusu düşünülüyor.
Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal konuya ilişkin, "Yetki karmaşası var. Hangisi bizde hangisi değil?" karşılığını verip, "Belediye bu işe müdahale edebilir miydi. Hayır edemezdi. Biz metruk yapıları yıkmakla mükellefiz. Şikayetin somut olduğu kaçak yapıları yıkıyoruz biz" açıklamasında bulundu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise konuyla ilgili, "yetki karmaşası olmadığını" belirtti.
4. Sonuç
Yılmaz Erbek Apartmanı'nda en az 10 kişi enkazda, enkazdan kurtarılan 5 kişiden ikisi de yoğun bakımda yaşamını yitirdi.
45 ev ve 2 işyeri yerle bir oldu.
Yaklaşık 150 kişi evsiz kaldı.
Kaç hayvanın kaybolduğu belirlenemedi.
İnşaat mühendislerine göre bir binanın ekonomik ömrü 70-75 yıl.
Yılmaz Erbek Blokları ise sadece 20 yıllıktı.
Bölgede çalışan emlakçılar, depremden yaklaşık iki ay önce binada 750 bin TL'ye ev satıldığınıbelirtiyor.
Konuştuğumuz gayrimenkul uzmanlarına göre bölgedeki bu tarz 20 yıllık binalardaki metrekare değeri en az 6 bin TL olarak belirlendi.
Buna göre 45 dairelik apartmanda maddi hasar dükkanlar hariç en az 27 milyon TL oluyor.
Binayı ayakta tutma, arama kurtarma, hasar-tespit, yıkım çalışmaları da höz önüne alındığında, tüm bu süreçte görevli insan gücü ve yapılan masraf çok daha yüksek.
Binada yaşamını yitirenlerin ise geri dönüşü yok.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum'un açıklamasına göre, İzmir depreminden sonra ağır hasarlı, acil yıkılacak ve yıkık durumda olan 506 bina bulunuyor.
Fakat yaşananlar şunu ortaya koyuyor:
Binalarda zamanında alınacak önlemlerin maaliyeti, yıkımla ortaya çıkacak maddi ve manevi bedelden çok daha az.