Kent Haberleri

Kanal İstanbul Marmara Denizi'nin sonu olur!

İBB, Haliç Tersanesi’nin 564’ncü kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirilen Deniz Çalıştayı'nda konuşan Prof. Cemal Saydam, “Kanal İstanbul devreye girdiği takdirde Marmara Denizi ölecek” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), akademisyenler, gazeteciler, meslek odaları, ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve deniz sektörü temsilcilerini Deniz Çalıştayı’nda buluşturdu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yer alan habere göreü toplu ulaşımda deniz payının artırılması, ulaşımda entegrayon, deprem sonrası deniz yönetimi, iklim değişikliği ve deniz ulaşımının planlanması, kapsamlı bir biçimde masaya yatırıldı.  İstanbul’un denizle bütünleşmesi ve çılgın proje Kanal İstanbul ile ilgili görüşler belirtildi. Çalıştay oturumlarından önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kente ve Marmara Denizi’ne yapacağı tahribatı yeniden masaya yatırdığı  Kanal İstanbul Projesi ile ilgili değerlendirmeler yapan Prof. Cemal Saydam, “Doğayla oynamanın sonuçları önceden bilenemez. Yeni bir bağlantının getireceği yükü Marmara Denizi kaldıramaz” diye konuştu.


DENİZ KENTİ İSTANBUL

Üç ana oturumda on tematik başlığın masaya yatırıldığı çalıştay, Haliç Tersanesi’nde yapıldı. Deniz ulaşımına yönelik sorun ve çözüm önerilerinin etraflıca konuşulduğu İstanbul’da Deniz Ulaşımı konulu ilk oturum, Dr. Kaptan Özkan Poyraz tarafından yönetildi. Çalıştay'da ilk konuşmayı Prof. Dr. Reşat Baykal “İstanbul’da Kent İçi Deniz Ulaşımının Dünü, Bugünü ve Yarını” başlığıyla gerçekleştirdi. Baykal, Selçuklu Devleti’nden günümüze uzanan tarihi perspektiften ele aldığı konuşmasında,  1950 yılından itibaren deniz yolu ulaşımın geri plana atılarak artan lastik tekerlekli ulaşım sisteminin ön plana çıkarıldığını ve bunun sürdürülebilir olmadığını belirtti.

 

Oturumun diğer konuşmacısı Yüksek Mühendis Tansel Timur, uzmanların sık sık uyardığı İstanbul depremini anımsatarak şöyle konuştu: “İstanbul tarih ve deniz olduğu kadar aynı zamanda deprem kenti. Gölcük Depremi’nde ulaşım konusunda büyük aksaklıklar yaşadık. 48 saati aşan gecikmeleri hepimiz hatırlıyoruz. Bu acı ltecrübe bize gösterdi ki;  yaklaşan afete hazır olmak için deniz ulaşımını geliştirmeli ve diğer tüm ulaşım sistemleriyle entegrasyon sağlamalıyız.”

Oturumun üçüncü konuşmacısı Dr. İsmail Hakkı Acar, İstanbul’un yıllardır kentleşme baskısına maruz bırakıldığını söyleyerek, şöyle konuştu:“İstanbul, kıyı şeridi yerine kuzeye doğru genişletilmek isteniyor. Bu eğilim maalesef binlerce yıldır deniz kenti olan İstanbul’un bu özelliğini kaybederek kara kentine dönüşmesine sebep oldu.”

 


MONTRÖ’YÜ KORUMALIYIZ

Prof. Dr. Haluk Gerçek’in yönettiği ikinci oturumda Kanal İstanbul, tüm yönleriyle masaya yatırıldı. Yapılan oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Jale Nur Ece, Montrö’nün 83 senelik süreçte bölge ve dünya barışına önemli katkılar yaptığını belirterek şöyle konuştu: “Montrö’yü tartışmaya açmak, Boğazlardaki egemenliğimizi ve haklarımızı, Karadeniz’deki hakimiyetimizi kaybetme tehlikesine yol açacak. Bundan kaçınmalı hatta Montrö’nün devamlılığını savunmalıyız. Montrö’den edindiğimiz kazanımları korumamız zaruridir.”

KANAL İSTANBUL NEDEN OLMAZ?

Oturumda “Kanal İstanbul Neden Olmaz?”  başlığıyla Marmara’yı bekleyen tehlikelerle ilgili uyarılar yapan  Prof. Dr. Cemal Saydam, Türkiye’nin her biri birbirinden farklı özellikleri bulunduran denizlere kıyısı olduğunu söyledi. Saydam, “Karadeniz’den Akdeniz’e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşulların geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara’yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez” dedi.

Marmara Denizi için “astımlı çocuk” benzetmesi yapan Saydam konuşmasını şu şekilde sürdürdü:“Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak. Haliç’in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Ancak milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz.”


RAKAM DEĞİL İNSAN

Kanal İstanbul oturumunda son konuşmayı ise Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal yaptı. Baysal, Kanal İstanbul projesinin maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu; ama insanın göz ardı edildiğini belirterek şöyle konuştu: “Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız. Çed raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor. Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek. Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde. Bu firmalar, köyleri arazi borsasına dönüştürdü. Bu köylerin muhtarları ile konuştuk. Tamamına yakını bu projeyi istemiyor.

 

Kanal İstanbul'a en yakın zamanda başlayacağız!

Kanal İstanbul ne aşamada? İhalesi ne zaman?