Kanal İstanbul Montrö’yü bozar mı?
Çılgın proje olarak bilinen Kanal İstanbul projesi, Montrö’yü bozar mı? İşte yanıtı...
Yeni Şafak gazetesi yazarı Nedret Ersanel bugünkü yazısında Kanal İstanbul projesini kaleme aldı. İşte Ersanel'in o yazısı...
Kanal... İstanbul... Montrö...
Saatler ve sayfalar boyunca süren Kanal İstanbul-Montrö tartışmaları, ‘sabitlenmemiş’ tek bir çıkarıma dayanıyor...
‘Kanal, Montrö’yü bozar’.
Oysa kim ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin, sadece ‘olası bir senaryo’ üzerine kurulan kabul veya reddiyeler var.
Hepsi de trajik sonuçlara ulaşıyor ve daha çivisi çakılmamış, ihaleye çıkılmamış, asgari 5-7 yıl süreceği tahmin edilen, bu süreç içinde nasıl bir dünya olabileceğini hiç umursamayan tahayyüllere sırt veriyor.
İddia şu; Kanal İstanbul yapılırsa, Montrö’ye ilişkin şartlar değişir, taraf ülkeler, “rebus sic stantibus-(mealen) koşullar değişti” ilkesinden hareketle anlaşmayı masaya sürükleyebilirler...
Peki şartlar değişir mi?
***
Her şeyden evvel Kanal İstanbul bir “şehircilik” projesi. Cumhurbaşkanı’nın, “Proje benim belediye başkanlığımdan beri var” sözlerinden bu anlaşılabilir.
Projenin şehircilik ve çevre kalemleri ayrı bir konu ve onlar da uzmanları tarafından tartışılıyor. Montrö Anlaşması gündeme geldiği anda da meselenin, “Uluslararası İlişkiler ve Ulusal Güvenlik” boyutları açılıyor...
***
Kanal İstanbul üzerine bugün kurulan cümlelerin tamamı 2011 yılında söylenmiş bulunuyor. Yeni bir cümle de yoktur.
Bu yüzden, “Başbakan” Erdoğan’ın ‘Kanal İstanbul’ hakkındaki sözlerini anımsayalım...
“Bizim bağımsızlığımızın üzerine kimse gölge düşüremez”...
“Kanal İstanbul bizim bağımsızlığımızın, İstanbul’da yapacağımız düzenlemenin bir ürünüdür”...
“Uluslararası hukuk ne gerektiriyorsa zaten o hukuk içerisinde her şey gene çalışmasına devam eder”...
“Şirket, adam, kuruluş ister Kanal İstanbul’u tercih eder ister burayı tercih eder”...
“Gün geliyor bazen bir hatta iki gün boğazların önünde yığılmalar oluyor”...
“Anlaşma imzalandığında tanker-manker yoktu ki. Nerede o zaman böyle 50 bin, 100 bin DWT’lik tankerler falan. O zamanki anlaşma basit kuru yük gemileri üzerinden yapılmış”...
“Ama şimdi şartlar çok çok değişti. Biz de buna göre tedbirlerimizi almak zorundayız”... (01 Mayıs 2011, Siyaset Meydanı, Show Tv.)
***
Kanal İstanbul’un Montrö şartlarını değiştireceği iddiasının, taraf ülkeleri harekete geçireceği kaygısı meşru bir hissiyattır.
Ardında siyasi temenniler yok ise!
Çünkü bu kaygıları dillendirenlerin bir kısmı da, “Türkiye Hafter’le de görüşsün/anlaşsın” türünden önerileri getirecek kadar yoldan çıkmış akıllara sahipler.
Şu doğrudur; en azından Romanya ve Bulgaristan, Kanal İstanbul’a kazma vurulduğu an Montrö’yü ısırmak için atılabilir. Hem Sofya hem Bükreş bir süredir NATO ve ABD’dir.
***
Son tahlilde, yani Kanal İstanbul yapıldığında ve taraf oyuncular bunu fırsat bilip üşüştüğünde Türkiye hukuki açıdan kazanabilir!..
Ankara muhtemelen savunma hattını şu muhkem kabul üzerine kurdu/kuruyor; şu veya bu ülke gemisi gelir, ister boğazdan ister Kanal İstanbul’dan geçer. Hali hazırdaki yolu kullanırsa zaten tartışma bulunmuyor, Montrö’ye dahildir.
Yok, Kanal İstanbul’dan geçerse-ki daha 2011 yılında normal güzergahta bekleme süresi bir hatta iki güne çıkabiliyordu. İleride dahası da olabilir!-yine Marmara’ya bağlanacak, yine Montrö’ye dahil olacaktır. Yani uluslararası hukuk ve gerektirdiği şartlar aynen çalışacaktır.
Nihayetinde Montrö; Türk boğazlarından, yani İstanbul ve Çanakkale’den geçiş rejimini düzenleyen bir anlaşma. Herhangi birine dümen kırdığınızda Montrö işlemeye başlar ve siz de getirdiği şartlara uymak zorunda kalırsınız.
“Uluslararası hukuk ne gerektiriyorsa zaten o hukuk içerisinde her şey gene çalışmasına devam eder” denilen o. Bir değil 50 kanal olsa da durum budur!
***
Uluslararası anlaşmaların bir lafzı vardır bir de ruhu...
Montrö’nun ruhu Karadeniz’in korunmasıdır. Bu anlaşmanın bir şekilde seyreltilmesi başta ABD olmak üzere Karadeniz’e girmek ve kalmak için fırsat kollayan, hatta zorlayan ülkeleri iştahlandırabilir. Her halükarda itiraz etmek isteyebilirler. (Öte yandan kıyamet koparması beklenen Rusya’dan da henüz ses çıkmış değil!)
Üstelik bu coğrafya hem doğu-batı hem kuzey-güney eksenli enerji yollarının, yeni anlaşmaların da rotasında bulunuyor. Bir kaç gün içinde açılacak ‘Türk Akım’, buna ABD’nin “yaptırım” getirecek denli sinirlenmesi konunun önemini gösteriyor.
Montrö ve Kanal İstanbul, bu köşede denizler üzerinden yapılan bölgesel tarifin de önemli parçasıdır...
Büyük Ortadoğu’yu ülke sınırları üzerinden birleştirerek de çizebilirsiniz ama Hazar-Basra-Akdeniz-Karadeniz haylidir tek havzadır. ‘MaviVatan’hassasiyetine dahildir.
Bu manada Libya-Türkiye anlaşmasına itirazlar ile Montrö/Kanal İstanbul itirazlarını aynı niyetle yapanlara mim koymak gerekiyor. Samimiyetle, “Montrö temel/taşıyıcı sütun anlaşmalardan biridir, aman çok dikkatli çalışalım” diyenleri ise kayıracağız.
Peki iki grubu nasıl ayıracağız? Basit; S-400, İsrail, Mısır, F-35, ABD, AB, BM, Rusya, IMF, Dünya Bankası vb., diğer ulusal güvenlik konularındaki duruşlarına, dillerine bakarak...
Kanal İstanbul'un ÇED raporu yayınlandı!
Kanal İstanbul için kim ne dedi?