06 / 10 / 2024

Kandilli Rasathanesi bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi!

Kandilli Rasathanesi bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi!

Doktor Doğan Kalafat, Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle ilgili şiddet haritalarını en kısa zamanda ürettiklerini belirtti...




 Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi

ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Dr.

Doğan Kalafat, Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle ilgili

şiddet haritalarını en kısa zamanda ürettiklerini belirterek, "Üretilen olası

hasar ve can kaybı haritalarını depreme ait parametrik bilgiler ile eş zamanlı

olarak basına ve kamuoyuna iletmeye başladık" dedi.

Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerde, güncel verilerin

daha hızlı ulaştırılarak can ve mal kaybının önlenmesi için yapılan çalışmaları

paylaşmak amacıyla Rasathanede düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuşan

Kalafat, bir deprem olduğunda P ve S dalgalarına bakıldığını anımsatarak,

depremin etkisinin, büyüklüğüne, süresine, depremin merkezinden uzaklığa, zemin

özelliklerine ve depremin odak derinliğine bağlı olduğuna dikkati çekti.

Kalafat, Türkiye’deki depremlerin tamamının "sığ odaklı depremler"

olarak nitelendirildiğini ve bunun da etkisinin büyük olduğunu dile getirerek,

"Artık, sarsıntı haritaları dediğimiz hızlı, otomatik sarsıntı dağılımı ve

şiddet haritaları üretiyoruz" dedi.

Depremin ölçüm birimlerinin büyüklük ve şiddet olduğunu belirten Kalafat,

şiddet değerinin depremle ilgili binaların yapımı, eşyaların sabitlenmesi gibi

alınacak tedbirlerle azalacağını da ifade etti.

Şiddetin; depremin doğa, bina ve canlılar üzerindeki etkileri olduğuna

dikkati çeken Kalafat, binaların dayanıksızlığının şiddet değerini

artırabildiğini kaydetti.

Enstitünün Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı tarafından geliştirilen

"ELER" adı verilen Deprem Hasar Tahmin Programı’yla şiddet haritalarının kısa

bir zamanda üretildiğini ifade eden Kalafat, bir afete hızlı müdahalede en önemli

parametre olan şiddet dağılımının olası hasar ve can kaybının belirlenmesi, acil

kurtarma operasyonlarının hızlı bir şekilde başlatılması ve bunların başarısı

açısından hayati önem taşıdığını vurguladı.

Kalafat, "Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle ilgili

şiddet haritalarını en kısa zamanda üretiyoruz. Üretilen olası hasar ve can kaybı

haritalarını depreme ait parametrik bilgiler ile eş zamanlı olarak basına ve

kamuoyuna iletmeye başladık" diye konuştu.

Ürettikleri haritalar hakkında da bilgi veren Kalafat, 20 Ocakta

Gölcük’te meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki depremle ilgili de şiddet haritaları

üretildiğini anlattı.

Kalafat, 17 Ağustos depreminin şiddet haritalarının anket yöntemiyle 2

ayda hazırlanabildiğini de belirterek, yeni sistemde ise bu haritaların 60

saniyede üretildiğini söyledi.

-SORULARI YANITLADI-

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kalafat, İngiltere merkezli

Uluslararası Deprem Tespiti Ağı Başkanı Prof. Dr. Elçin Halilov’un "2011-2015

arasında İstanbul ve İzmir’de şiddetli deprem olasılığının yüksek olduğuna"

ilişkin açıklamalarının hatırlatılıp, bu açıklamanın değerlendirilmesinin

sorulması üzerine, depremlerin önceden belirlenmesinin araştırma safhasında

olduğunu dile getirdi.

Kalafat, "Maalesef deprem olayı, kaotik bir olay. Bir depremde

gördüğünüzü diğer depremlerde göremiyorsunuz. Yapılan bu açıklamaların tamamı

hipotez olarak kalır" dedi.

İstanbul’un deprem riskine ilişkin de Kalafat, "İstanbul’da 7

büyüklüğündeki bir depremin 2030’a kadar olma olasılığı yüzde 64. Önümüzdeki 50

yılda olma olasılığı yüzde 75, 90 yılda ise yüzde 95. Yani İstanbul’da 2090

yılına kadar büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 95" diye konuştu.

Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin söylemlerin hep olduğunu ve bazen

fısıltı gazeteleriyle bu söylemlerin yayıldığını kaydeden Kalafat, "İnsanlar

tedirgin oluyor. Bazen fısıltı gazetesi haberleri, sosyal ve ekonomik hayata

depremden daha çok zarar veriyor. Bizim öncelikle yapmak istediğimiz, afet

bilincini toplumda yerleştirmek ve deprem zararlarını en aza indirmek. Depreme

dayanıklı bina yapımının sağlanması ve can kayıplarını en aza indirmek çok

önemli" dedi.

Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin bir teknolojinin olmadığını,

Japonya’nın bu konuyla ilgili çok para harcadığını da ifade eden Kalafat,

Japonların depremlerin önceden belirlenmesiyle ilgili çalışmalarını kısıtlayarak,

dayanıklı yapıların yapılması konusuna ağırlık verdiğini anlattı.

Kalafat, 5.5 büyüklüğündeki bir depremin Türkiye’de hasara yol açtığını,

bunun da yapı stokundan kaynaklandığını söyledi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü

Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nurcan Meral Özel de, afete hazırlanmada deprem

parametrelerinin güvenilir ve hızlı bir biçimde gerekli birimlere iletilmesinin

önemine işaret etti.

Enstitünün Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı tarafından geliştirilen ELER

yazılımı ile deprem parametreleriyle birlikte deprem bölgesine ait şiddet dağılım

haritalarının da hemen hazırlandığını belirten Özel, Enstitünün depremden hemen

sonra otomatik olarak sarsıntı, şiddet, tahmini hasar ve can kaybı haritaları

üretmeye başladığını kaydetti.

Özel, haritaların rutin olarak üretildiğini de ifade ederek, elde

ettikleri verileri basına ve kamuoyuna ulaştırmaya başladıklarını ve haritaların

faks, elektronik posta ve SMS ortamında gönderildiğini de kaydetti.

Enstitü Araştırma Görevlisi Yaver Kamer de, haritaların nasıl

oluşturulduğu hakkında bilgi vererek, haritaların 60 saniye gibi bir zamanda

üretildiğini belirtti.
AA


Geri Dön