Sektörel

Kentsel dönüşüm için zihinsel dönüşüm şart!

Kentsel dönüşüme giren firmalar ayrı dertli, dönüşüme “Evet” diyen hane halkı ayrı. Beklentiler farklı, mevcut uygulama farklı. Ortak noktada buluşmak bu kadar zor mu? Habertürk Gazetesi Köşe yazarı Esin Tümer bugünkü yazısında kentsel dönüşüm konusunu ele aldı...

Habertürk Gazetesi Köşe yazarı Esin Tümer bugünkü yazısında kentsel dönüşüm konusunu ele aldı...



Kentsel dönüşüme giren firmalar ayrı dertli, dönüşüme “Evet” diyen hane halkı ayrı. Beklentiler farklı, mevcut uygulama farklı. Ortak noktada buluşmak bu kadar zor mu? Bireysel, toplumsal, hukuksal beklentileri çağa uygun bir kentleşme anlayışı ile ele alabilmek için zihinsel dönüşüm şart!


TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü İstanbul’da 1106.25 hektarlık alanı “Riskli Alan” olarak ilan etmiş durumda. Resmi internet sayfasından da takip edilebileceği gibi Gaziosmanpaşa, Sarıyer ve Kadıköy riskli alanlar sıralamasında en geniş yüzölçüme sahip ilçeler. Gaziosmanpaşa 2. derece, Sarıyer 3. derece, Kadıköy 1. derece deprem bölgesi. Avrupa yakasında 1. derece deprem bölgesi içinde kalan ilçeler, Beylikdüzü, Bakırköy, Bahçelievler, Zeytinburnu, Fatih. Anadolu Yakasında 1. derece deprem bölgesi içinde kalan ilçeler ise Esenler, Ümraniye, Ataşehir, Sultanbeyli, Kartal, Pendik ve Tuzla. Dönüşümde öncelik 1. derece deprem bölgesine ait ilçelere mi veriliyor? Bu sorunun net cevabını bulmak zor. Lakin kanun, “ülke genelinde bütün binalar 6306 sayılı Kanun kapsamındadır, binanın bulunduğu yere, yaşına, deprem bölgesine bakılmaksızın, ‘riskli’ olarak tespit edilen bütün binalar Kanun hükümlerinden faydalanacaktır” diyor. Deprem önceliği ile yola çıkılmakla birlikte mevzuatta “riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış” ibaresini görüyoruz.


SÜRE AZ İŞ ÇOK TARTIŞMAKTAN İLERLEYEMİYORUZ!

Türkiye bütçesine yüzde 40’lık katkısı, 5 bin 512 kilometre yüzölçümü ve 13 milyonu aşan nüfusu, 2 milyon 300 bin konutu, Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’ndaki yüzde 33’lük payı ile İstanbul lider metropol. Lakin yapı stokunun yüzde 50-60’ı kaçak. Binaların yüzde 40’ı deprem ömrünü tamamlamış, yüzde 27’si deprem riskine bağlı olarak acilen yıkılmak zorunda. Acilen yıkılmak zorunda olan yüzde 27’lik stok içinde sadece yüzde 35’inde DASK var. Kısaca İstanbul’da yaşanacak bir depremin kentsel dönüşümün sıkıntısını dinlemeden hem İstanbul hem Türkiye için ağır bedelleri olacağı net! Bu nedenle ortak noktada buluşamadığımız için durmayalım. Tüm taraflar beklentilerini yeniden gözden geçirebilir mi acaba? Neden büyük metrekarelere takılıyor ev sahipleri, neden hala parsel dönüşüm devam ediyor, neden hâlâ müteahhitler, yapı firmaları başka teşvikler ile desteklenmiyor, neden hâlâ karşılıklı güven oluşamadı?


FİKİRTEPE İÇİN 2 YIL

Yeterli düzeyde ilerleyemeyen Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında 17 inşaat firmasının girişimiyle kurulan Fikirtepe Platformu’nun temsilcileriyle bir araya gelen Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 3’te 2 çoğunluğa ulaşamayan ya da mali sıkıntı çeken müteahhitlerin isterlerse haklarını, bakanlığının devralacağını, dönüşümün 2 yıl içinde tamamlanması için tüm tarafların iyi niyetli davranmasına dikkat çekmişti. Sorun tam da bu noktada galiba! İyi niyet! Hukuka, tekniğe, bilme, ahlaka, vicdana uygun iyi niyet!


SÜREÇ SADECE TEKNİK VE HUKUKİ BİR SÜREÇ DEĞİL!

Arsa sahibi, vatandaş ve müteahhit arasındaki anlaşmazlıklar, bakanlıka yapılan itirazların, mahkemelere intikal eden dosyaların yoğunluğu süreci zorluklarını açıklıyor. Dönüşümde, müteahhit cephesindeki sürecin şeffaf yürütülmesi şart. Öte yandan, yıkılan metrekaresinin aynısı bir yana daha fazlasını talep eden vatandaşın, aç gözlü olmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Keza daha fazlasını talep eden vatandaşın değil fazlasını görmeye mevcudu elinde tutmaya zamanı kalmayacak. Müteahhit firmanın sineğin kanadından yağ çıkarma çabası ile vatandaşın metrekare kazanma çabasının maliyetini İstanbul ve dolayısı ile Türkiye yakın bir gelecekte çok ağır ödeyebilir. Mahkemelerde metrekare savaşı, emsal savaşı yapmanın bedeli sadece firma ile vatandaşı değil; topyekûn ülke ekonomisi bağlamında hepimizi ilgilendiriyor. Bu nedenle kanun koyucunun hem müteahhit firma hem de vatandaş için “kentsel dönüşümü özendirici” hale getirebileceği uygulamalar var.


KISA KISA

Sadece metrekare bağlamında gayrimenkul değerlendirmesinden çıkalım. Oturulamaz durumdaki bir konutta dönüşümde “metrekarem değişmiyor” demek ne kadar samimi? Metrekare değil fonksiyon, ev değil yaşam alanı, bir oda daha olsun değil, sığınak var mı demek gerekiyor. Lütfen, parsel dönüşüme dur densin artık! Şayet otoparkı, yeşili, okulu, kütüphanesi, kahvehanesi olmayan dönüşümler yapılmayacak ise yaşam alanı değil metrekare dönüşümü yapmış oluyoruz. Bir de üstüne yaşanmaz bir kent ve içinden çıkılmaz bir trafik ekliyoruz.



Habertürk/Esin Tümer