Kentsel dönüşüm, sadece deprem korkusuyla ele alınmamalı!!
Türkiye’nin 17 Ağustos Marmara Depremi’nin ardından kentsel dönüşüm hareketiyle tanıştığını hatırlatan Yüksek Mimar Kayhan Çakanel, “Kentsel dönüşüm hareketinin, tek başına deprem korkusuyla ele alınmaması gerekiyor” dedi.
Türkiye’de ve yurtdışında gerçekleştirdiği farklı ölçekteki mimari tasarımları ile üst düzey nitelikli projelere imza atan Efekta Mimarlık’ın Türkiye’ye kazandırdığı kentsel dönüşüm projeleri, dünyada üst düzey teknoloji ve tasarımı birleştiren yapılara örnek olarak gösteriliyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle, bugüne kadar farklı bölgelere imzasını atan Efekta Mimarlık, bu yönde sürdürdüğü tüm projeleri; sadece depreme dayanıklı binalar inşa etmek olarak değil; çok kapsamlı bir dönüşüm projesi olarak değerlendiriyor. Şirketin imzasını taşıyan her kentsel dönüşüm projesi bölgeye değer kazandırırken, sosyal ve kültürel donatılarıyla konut alıcılarına da yeni bir yaşamın kapılarını aralıyor.
Sadece Fikirtepe’de yer alan dönüşüm projesiyle 1 milyon metrekarelik alanın dönüşümünü sağlayan şirket; Çengelköy, Mecidiyeköy, Tarabya, Sarıyer' de devam eden dönüşüm projelerinde görev alıyor. Anadolu' da pek çok kentsel ve kültürel dönüşüm projesinin altında Efekta Mimarlık'ın imzası bulunuyor.
Sektör oyuncularına çağrı: “Tek başına deprem korkusu, dönüşümün kimyasına aykırı”
17 Ağustos büyük Marmara Depremi’nin ardından geçen 18 yıl boyunca her 17 Ağustos tarihinde kamuoyunda “Deprem kuşağında yer alan Türkiye’de yaklaşık 6.5 milyon yapının dönüşüme ihtiyacı olduğunun” hatırlatıldığını ifade eden Kayhan Çakanel, bu ve benzeri söylemlerin tek başına bir anlam taşımadığını, kentsel dönüşümün sadece depreme karşı dayanıklı bina inşa etmek olarak algılanmaması gerektiğini belirtti. Tek başına deprem korkusuyla gerçekleştirilen kentsel dönüşüm çalışmalarının dönüşümün kimyasına aykırı olduğuna dikkat çeken Çakanel, konuya ilişkin şu açıklamada bulundu:
“Kentsel dönüşüm kavramı, altyapısından, tasarımına, her türlü sosyal donatılarına kadar tüm kriterleriyle ele alınması gereken, ciddi bir uzmanlık ve birikim gerektiren bir kavram. Dolayısıyla kentsel dönüşüm projeleri, sadece ‘başımızı sokacak bir yuva’ oluşturmak amaçlı olmamalı; etrafında günlük ihtiyaçları giderici sosyal, kültürel, alışveriş, gezinti, spor gibi bir çok ihtiyacı karşılayan donatı alanlarıyla beraber ele alınmalıdır. Planlama ve proje süreci, sadece konut odaklı değil; altyapı, yeşil alan, sosyo kültürel doku ile birlikte değerlendirilmelidir. Kentsel dönüşüm; ülkemizin lokomotif sektörü inşaat sektörünün en çok konuşulan ve üzerinde en çok proje üretilen önemli bir alt başlığıdır. İnşaat sektörünün tüm oyuncularının da konuyu bu yönüyle değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.”