Kentsel dönüşüme sosyolojik bakış açısıyla bakmanın önemi!
“Ne yapılırsa kentsel dönüşüm gerçekleşir?” gibi bir soruyla başlayacak olursak, birçok cevap akla gelecekse de, kentsel dönüşümün hayata geçirilebilmesi için mutlaka gerçekleşmesi gereken aslında tek bir şart vardır...
“Ne yapılırsa kentsel dönüşüm gerçekleşir?” gibi bir soruyla başlayacak olursak, birçok cevap akla gelecekse de, kentsel dönüşümün hayata geçirilebilmesi için mutlaka gerçekleşmesi gereken aslında tek bir şart vardır. Fakat bu şart yerine getirildiğinde de, kentsel dönüşümün artık dönüşü olmaz ve geciktikçe de kentsel dönüşüm bölgesi ve sakinleri adeta patlamaya hazır bir saatli bombaya dönüşürler. Kentsel dönüşümün hayata geçirilebilmesi için gerekli olan, ancak gerçekleştiğinde de kitleleri saatli bombaya dönüştüren bu şart, insanları evlerinden soğutmak ve onları evlerini terk etmeleri gerektiğine inandırmaktır. Bu yapılmadan kentsel dönüşüm olmaz, ama yapıldığında da artık bu işin dönüşü olmaz. Sonra “vazgeçildi, başka bahara kaldı”larla mutsuz kalabalıkların öfkesinin önü alınamaz. Bu yüzdendir ki, kentsel dönüşümde erken konuşulacağına, hiç konuşmamak çok daha doğru olur. Yoksa, sebep olan kişi ya da kurum iyi niyetli bile olsa, yöre sakinleri için neden olacağı durum; yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olur. Suçlu olur, vebal altında kalır. Dolayısıyla kentsel dönüşüm konusunda, (fiziki) depremden kaçarken, sosyal depreme neden olma riski çok ama çok büyüktür.
Bunu sosyolojik olarak ortaya koyacak olursak, mevcut yapı stoğumuzun yetersizliği nedeniyle, kurtuluş halkımıza kentsel dönüşümü bir kültürel hedef olarak sunmakta görülmektedir. Ancak, inşaat sektörü ve karar alıcıların duaları kabul olup, afet riski taşıyan konutlarda yaşayan yurttaşlarımızın kentsel dönüşümü bir kültürel hedef olarak benimsemeleri, aslında konunun tüm taraflarını geri dönülmez bir zaman kıskacına alacak ve bu yurttaşlarımızı adeta zaman ayarlı bir bombaya dönüştürecektir. Çünkü, kentsel dönüşümü gerçekleştirecek olan toplumsal olarak onaylanmış araçlar; örneğin hak sahiplerinin olası;
sosyo-ekonomik - siyasi beklenti ve endişeleri gözetilerek kamu ya da özel sektör tarafından hakkaniyetli satın alma, kazanılmış hakların korunması gibi asgari müşterekler hayata geçirilmek suretiyle, vatandaşlarımız kendilerine vaadedilen konutlara hızla taşınamazlarsa, umutla beklenen kentsel dönüşüm bir anomi nedeni olacaktır. Yani kentsel dönüşüm yurttaşlarımıza bir kültürel hedef olarak sunulurken, yurttaşlarımız kentsel dönüşüm konusunda bir tür öğrenilmiş çaresizliğe kapılarak, bunu hayata geçirecek meşru araçlarla kendileri arasında uçurum olduğunu, ulaşamayacaklarını düşünürlerse, anomiye, yani sosyal patlamaya neden olabilecektir.
Şöyle ki, yıllardır yaşadıkları evlerinden soğu(tul)muş ve artık (herkes gibi) güvenli konutlar talep eder hale ge(tiri)lmiş olan bu mutsuz yığınlar, sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlara kaynaklık edeceklerdir. Bu sonuç, insanlarımızın artık güvenli konutlarda oturmaları için kentsel dönüşüme ikna etmeye dönük iyi niyetli söylem ve eylemlerden kaynaklansa bile, ülkemizde haklı bir ihtiyaç olan kentsel dönüşümün bir sorun yaratan sorun da olabileceğini artık görmemiz gerekmektedir. O nedenle diyoruz ki; insanları vadettiğiniz güvenli konutlara bir an önce taşı(ya)mayacaksanız, kentsel dönüşümle hiiiiç huzur bozmayın. Kervan yolda düzülür mantıksızlığıyla kentsel dönüşüm tellallığı yapmanın sebep olacağı toplumsal enkazın altında kalmakla, deprem enkazı altında kalmak, bildiğiniz ölümlerden ölüm beğenmektir. Muadilini ve/veya daha iyisini vermeksizin eldekini kötülemekten öteye gidemeyen bir kentsel dönüşüm politikasızlığının kendisi, deprem kadar tehlikelidir. İyi niyetli bile olunsa, yurttaşlarımızı depremden kurtarmak isterken, sosyal depremin/anominin kucağına itmeye kimsenin hakkı veya yetkisi yoktur. Bilmemek de bu satırları okuyanlar için artık bir bahane değildir.
Bu nedenle, sorumluluk sahibi olan tüm karar alıcı, kanaat önderi, müteahhit veya site yöneticileri; kentsel dönüşümün sosyolojik, ekonomik ve siyasi şartları henüz oluşmadan, afet riski taşıyan konutlarda yaşayan yurttaşlarımızı kentsel dönüşüme ikna etmek için, oturduğu konutun yetersizliği veya sahip olabileceği yeni konutun avantajları hakkında dolaylı veya doğrudan söyleyecekleri her söz veya davranış, kentsel dönüşümü zorunlu kılar. Oysa ki kentsel dönüşüm, yapılamayacağı anlaşıldığında “ben vazgeçtim-yanılmışım-pardon” denebilecek bir konu değildir.
Bu satırları okuyan birbirinden iyi niyetli okurlarımızın, ama insanlarımız depreme karşı güvensiz yapılarda mı yaşasınlar diye haklı olarak serzenişte bulunduklarını duyar gibiyim. Elbette ki haklısınız, siz ve sevdikleriniz muhakkak depreme karşı güvenli evlerde yaşamalısınız. İşte tam da bu yüzden, biz burda kimse size tutamayacakları sözler vererek duygularınızla, canınızla, malınızla oynamasın diye bu satırları yazıyoruz.
Söylediğimizin özü budur.
Sosyolog Faruk Özcan