Emlak Terimleri

Kira kontratından vazgeçilirse ne olur?

Emlakçı aracılığı ile kira sözleşmesi imzalayan ancak, imzalandıktan sonra bu sözleşmeden vazgeçilmesi durumunda tarafların hakları nelerdir? Kira kontratından vazgeçilirse ne olur? Emlakçı komisyon almaya hak kazanır mı?

Kira kontratından vazgeçilirse ne olur?

Emlakçı aracılığı ile kira sözleşmesi imzalayan ancak, imzalandıktan sonra bu sözleşmeden vazgeçilmesi durumunda tarafların hakları nelerdir? Kira sözleşmesinden vazgeçilirse ne olur, diyorsanız hemen yanıtlayalım.


Taraflar, imzaladıkları kira sözleşmesinden vazgeçebiliyor. Ancak, kiracı sözleşmeyi imzaladıktan sonra, ödediği kaporadaki hakkını kaybediyor. Hukuken emlakçı sözleşmenin imzalandığı andan itibaren komisyon almaya hak kazanıyor.


Bilindiği üzere emlak komisyoncusu tellal olup; tellallık hükümleri geçerli oluyor. Buna göre tarafların imzası varsa, emlakçı ücrete hak kazanıyor.


T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/15586

K. 2005/4066

T. 15.3.2005


• GAYRİMENKUL TELLALLIK SÖZLEŞMESİNE DAYALI KOMİSYON ALACAĞI TALEBİ ( Tellallık Sözleşmesinin Yazılı Olması ve Taraflarca İmzalanması Şartı - Tellalın İmza ve Kaşesini Taşımayan Sözleşmeye Dayanarak Hak İddia Edemeyeceği )


• EMLAK KOMİSYONCUSUNUN KOMİSYON BEDELİ TALEBİ ( Tellallık Sözleşmesinin Yazılı Olması ve Taraflarca İmzalanması Şartı - Tellalın İmza ve Kaşesini Taşımayan Sözleşmeye Dayanarak Hak İddia Edemeyeceği )


• TELLALLIK SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL ŞARTI ( Gayrimenkul Tellallık Sözleşmesine Dayalı Komisyon Alacağı Talebi - Davacı Tellalın İmza ve Kaşesini Taşımayan Sözleşmenin Geçersiz Olması )


• KOMİSYON ALACAĞI TALEBİ ( Emlak Komisyoncusunun İmzasını Taşımayan Gayrimenkul Tellallık Sözleşmesinin Geçersiz Olması ve Bu Sözleşmeye Dayalı Bedel Talep Edilemeyeceği )

818/m.404/son


ÖZET : Davacı emlak komisyoncusu olduğunu ve davalılar arasında taşınmaz alım satımına aracılık yaptığını, davalılar tarafından imzalanan protokol başlıklı sözleşme ile komisyon bedelinin %4 olarak kararlaştırıldığını, ancak davalıların ücretini ödemedikleri gibi icra takibine de haksız olarak itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Tellallık sözleşmesini düzenleyen BK'nın 404/son maddesinde gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olmadıkça muteber olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Bu itibarla tellallık sözleşmesinin yazılı olması ve taraflarca imzalanması şarttır. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde sözleşmede tellal olan davacının imzasının ve kaşesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulduğundan bahsedilemez. Bu nedenle de davacı geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamaz. Mahkemece bu yön gözetilerek davanın reddi gerekirken, kabulü hatalıdır. 


DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: 


KARAR : Davacı emlak komisyoncusu olduğunu ve davalılar arasında taşınmaz alım satımına aracılık yaptığını, davalılar tarafından imzalanan protokol başlıklı sözleşme ile komisyon bedelinin %4 olarak kararlaştırıldığını, ancak davalıların ücretini ödemedikleri gibi icra takibine de haksız olarak itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. 


Davalılar, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne takibin 5.000.000.000 TL asıl alacak ve takip tarihinden reeskont faizi ile devamına karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 


1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 


2- Davalıların temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı davalılar arasında düzenlenen 8.8.2002 tarihli taşınmaz satımına ilişkin ""protokol"" başlıklı belgedeki ""komisyon bedeli %4 olarak belirlenmiştir"" sözlerine dayanarak icra takibi ile alacak talebinde bulunmuştur. 


Tellallık sözleşmesini düzenleyen BK'nın 404/son maddesinde gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olmadıkça muteber olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Bu itibarla tellallık sözleşmesinin yazılı olması ve taraflarca imzalanması şarttır. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde sözleşmede tellal olan davacının imzasının ve kaşesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulduğundan bahsedilemez. Bu nedenle de davacı geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamaz. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. 


SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının bütün temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. 


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1959/7955

K. 1959/8279

T. 19.11.1959


PEY AKÇESİ İLE ZIMANI RÜCU ARASINDAKİ FARKLAR


818/m.156


ÖZET : Dava dilekçesinde ve duruşmada, buzdolabı satışı için davalıya 1.750 lira pey akçesi verildiği ileri sürülmüş olup kararda pey akçesi ( kapora ) alındığı belirtilmiştir. O halde, taraflar arasında ayrıca zımanı rücu ( cayma akçesi ) şart koşulduğu anlaşılmamaktadır. Esasen alınmış olan paranın pey akçesi olarak değil, zımanı rücu ( cayma akçesi ) olarak alınmış yani, bu paranın cayma akçesi olduğunun taraflarca kararlaştırılmış olduğu yollu bir iddiada mahkemeye karşı ileri sürülmüş değildir. Borçlar Kanununun 156. maddesinin ilk fıkrasında pey akçesinin zımanı rücu ( cayma akçesi ) olarak değil, akdin delili olarak verilmiş sayılacağı belirtildikten sonra 3. fıkrasında zımanı rücu şart edildiği takdirde akçeyi alanın cayması halinde aldığının iki katını geri vereceği bildirilmiştir.

Müellif Oser ve Marten'in Borçlar Kanunu şerhlerinde de pey akçesi ile zımanı rücü ( cayma akçesi ) ayrı haller olarak incelenmiş ve pey alınması halinde alan taraf akit gereğince taahhüt ettiği şeyi ifa etmediği takdirde haksız mal iktisabı kaidelerine göre alındığını geri vermekle mükellef olduğu, ancak ödenen paranın cayma akçesi olarak ödenmesi halinde Borçlar Kanununun 156. maddesinin 3. fıkrasının tatbik olunacağını yazmaktadır. şu duruma göre mahkemece yapılacak iş, pey olarak alınan 1.750 liranın davalıdan alınması hakkında karar verip fazla isteği reddetmektedir. Karar bu itibarla kanuna aykırıdır.



Aracılık sözleşmesi nedir?