Dekorasyon

Kıyı köylerinin imar ve kadastro sorunu büyüyor

Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ahmet Özyanık, hukukta "kıyı köyü" tanımlaması bulunmadığını belirtti

Ahmet Özyanık "Kıyı Kanunu'nda planlaması tamamlanmış yerlere hakkı veriliyor ama kadastro çalışması bitmeyen yerlerde planlama da yapılamıyor. 1990'lı yıllarda planlama çalışmaları yapılmaya başlandığından şehir planı yapıyormuş gibi kıyılar planlanmaya çalışılmış" dedi. Özyanık, kıyı köylerinin, insanoğlunun ortaya çıkışından itibaren var olduğunun bilindiğini söyledi. Kıyı köylerinde yaşayan insanların ağırlıklı olarak balıkçılıkla geçindiğini anımsatan Özyanık, "Bu nedenle, bu insanlar evlerini kıyıya en yakın noktaya kuruyorlar. Fırtına anında kayıklarını en kısa zamanda kurtarabilmek için" dedi.

Kıyı köylerinde yaşayanların kültür ve ihtiyaçları doğrultusunda kıyıyla iç içe yaşamaları gerektiğine dikkati çeken Özyanık, şöyle devam etti: "Hukuk dilinde 'kıyı köyü' tanımlaması bulunmuyor. Kıyı Kanunu'nda planlaması tamamlanmış yerlere müktesep hakkı veriliyor ama Türkiye'de kadastro çalışması bitmeyen yerlerde planlama da yapılamıyor. Dolayısıyla, 1990'lı yıllarda planlama çalışmaları yapılmaya başlandığından şehir planı yapıyormuş gibi kıyılar planlanmaya çalışılmış. Sonuç itibarıyla kıyı köylerinin boşaltılması söz konusu. Bu durum fiilen mümkün değil ancak hukuken kağıt üzerinde mümkün. O insanları götüreceğiniz başka bir yeriniz olması lazım. Kıyı Kanunu'na göre konuya baktığınızda, birçok köyde kıyıdan itibaren birinci 50 metreyi park alanına terk ettiğiniz andan itibaren ikinci 50 metreniz falan kalmıyor. Çünkü, Kıyı Kanunu'na göre, birinci 50 metreyi yapılaşmaya kapatmanız gerekiyor. 70-80 hatta 20 metrelik kıyı bandı olan yerler var. Bu nedenle, 'kıyı köyü' tanımlaması yapılması gerekiyor. 20-30 seneyi bırakın 100-150 yıl önce inşa edilen yapıların tanımının da bu kanuna konulması gerekiyor. Bizler şu anda böyle bir boşluğun doldurulmasından yanayız." Özyanık, sadece 3-5 ailelik kıyı köylerinin kentsel anlayışa göre planlanmasını doğru bulmadıklarını belirterek, "Kıyı köylerindeki insanların yaşamaları için gerekli olan temel alt yapı hizmetlerinin, çevreye daha az zarar verecek şekilde planlanması önem arz ediyor. Bunun için yeni bir kanun gerekiyor" diye konuştu.

Bu kanunun hazırlanması için öncelikle bilimsel zeminin oluşturulması gerektiğini belirten Özyanık, kırsal alanların planlaması konusundaki akademik çalışmaların yeni yapılmaya başlandığına dikkati çekti. Korunan alanların "şehir plancısı" mantığıyla planlanmasının mümkün olmadığını vurgulayan Özyanık, şunları kaydetti: "Kırsal alan planlamasında, planlamayı ekonomik gelişme ekseninde ön görmek gerekir. Ama insanlar faaliyette bulunduğunda bölge zarar görüyor. Bu da yeni planlama ihtiyacını ortaya koyuyor. Şehir planlaması mantığından çok kırsal alan ya da korunan alan planlaması mantığının oluşturulması gerekiyor. Yani aynı zamanda bu insanların yürüttükleri ekonomik faaliyetlerin de çevreye daha az verecek şekilde sınırlandırılması gerekiyor. Planlamalarda bizim de ana ilgilendiğimiz nokta bu işte. Biz turizm alanlarında, konut alanlarında özel çevre koruma alanı içerisinde kalan yerlerde kent planlama ilkelerine göre planlama yapıyoruz. Doğru bulmuyoruz bu uygulamayı." (AA)