Konut açığını kapatmak için 'küçük' bir ayrıntı
İnsanoğlu, gereksinimlerini yaratılışından bu yana içinde bulunduğu şartlara göre boyutlandırmıştır.
Ağaç kovuğu, mağara gibi doğal oluşumlarla ortaya çıkan barınaklarda karşılanan insanoğlunun barınma ihtiyacı, daha sonra taş, ağaç dalları, toprak ile yapılan barınaklarla çözümlenmiştir. Çağlara göre değişen ve gelişen konut ihtiyacı, gerek korunma içgüdüsü gerekse ısınma ihtiyacı bakımından fazla büyük olmayan hatta küçük mekanlardan oluşmuştur.
Ülkemiz tarihine bakıldığında da konut büyüklüklerinin ve donanımlarının dönemindeki ekonomik ve kültürel çizgileri yansıttığını görebiliriz. Yazılı kaynaklar dışında günümüze değin kalabilmiş şehir dokularına ve yapıtlara bakıldığında, konut büyüklükleri ve donanımlarının, konut sahiplerinin sosyo-ekonomik durumlarını bire bir yansıttığı görülebilir. Ancak 1950'li yıllardan başlayan ve 1970'li yıllarda yoğunlaşan tüketim odaklı toplum anlayışı konut tercihinde de kendini göstermiş, sosyal konutlardaki büyüklük tercihi 70 metrekareden 135 metrekareye çıkmıştır. Bu süreçte, tıpkı `dolmuş modeli' gibi dünyada sadece bize ait uygulamalardan olan `kat karşılığı modeli' ortaya çıkmıştır. Denetimden yoksun bir konut üretim sistemi olarak nitelendirilen bu sistemdeki konutların büyüklükleri ve donanımları, bu konutlarda oturacak kişiler ve arsa sahiplerinin ihtiyaç ve arzuları dışında `yap-sat'çıların engin bilgi ve deneyiminde oluşmaya başladı. Söz konusu dönemde üretilen konutlardaki gerek planlamalar gerekse seçilen malzemeler, bu binaları yapan çoğu eğitimsiz `yap-sat'çıların görüşlerine kaldı.
Bu şekilde üretilen konutların, gerekli deprem güvenliğine sahip olup olamayacağını tartışmaya bile gerek yok. Ancak bu şekilde üretilen yapıların büyüklükleri ve sahip oldukları donanımlar alışkanlık yaptı. İki kişilik bir ailenin yaşayabileceği 60-70 metrekare büyüklükteki konutların yerini 135-150 metrekarelik konutlar aldı. Konutlardaki lambri kaplamalar, mermer banyolar, jakuziler, saunalar, cilalı mobilya kapılar ise `olmazsa olmaz' kabul edildi. Halkımızın tüketim toplumu olma yönündeki süratle kat etmekte olduğu yol da bu konuda katalizatör oldu.
Cumhuriyetin ilk yıllarından sonraki konut yapımında iki yöntem vardı. İlk yöntem; arsa sahibinin bir mimar veya mühendis görevlendirerek arsasının üzerine bir bina yaptırdıktan sonra ihtiyaç fazlasını satması yada kiraya vermesi şeklindeydi. İkinci yöntem ise yüklenici bir firmanın herhangi bir arsayı satın alarak proje üretip arz etmesi şeklindeydi. Her iki yöntemde de, işin içinde teknik insanlar olduğu için her bakımdan doğru binalar inşa ediliyordu.
Ne yazık ki aynı dönemde, konut üretim işini gelişmiş ülkelerdeki standartlarda yapan yüklenici firmalar azınlıkta kaldı. Ancak o günlerden günümüze kadar ayakta kalan ve büyüyenler de, bu firmalar oldu.
Bu etkenler ile ihtiyacını tam tespit edemeyen bir toplum olduk, aşırı lüks konutlar içinde günümüze kadar geldik. Alışkanlıklar değişmedi ama konut ihtiyacı, bir çığ gibi büyüdü. Peki, bu durumda bu konut açığı nasıl kapanacak? Konut kredi faizlerinin sıfır olması veya 50 yıl vadeli kredilerle mi?
Hayır. Ben bunları çözüm olarak görmüyorum.
Çözüm önerim çok basit;
Her dönem için gereksinimleri karşılayacak konut büyüklüklerini empoze etmek, milli bir politika olmalıdır. Mesela yeni evli bir çiftin ihtiyacı, 65-70 metrekare büyüklüğünde konut ise bir çocuklu ailenin de 70-85 metrekarelik konutta yaşamasının daha ekonomik olduğu vurgulanmalıdır. Diğer taraftan konutlardaki aşırı lüks donanımlardan kurtulmalıyız. Masif veya lamine parke, cilalı mobilya kapı dolap, jakuziler vs. gibi donanımlar zaman içinde bütçelerin uygun olduğu dönemlerde tamamlanabilir. Eğer bu iki önemli hususta başarı sağlanırsa, tahmin edilenden daha fazla katma değer elde etmemiz mümkün olacaktır.
Böylece gerek tüketici, gerek üretici ve gerekse ülke ekonomisindeki refah seviyesi arzu edilen noktaya ulaşacaktır. Şöyle ki;
·Konut donanımlarının mütevazi seviyelerde olması, konut fiyatlarına direkt yansıyacak hususlardır. Bu da, konutun alınabilirliğini arttıracak ve piyasayı canlı tutacaktır.
·Yeni evli bir çiftin en az beş yıl sonraki planlarına uygun olarak alınan gereğinden fazla büyük konutlar, aile bütçesinde onarılamaz maddi ve manevi hasarlar yaratabilir. İlk günlerde gereksiz büyüklük ve lüksten dolayı gireceği ağır maddi külfet yerine, aile bireylerinden birinin maaşı ile karşılanabilecek bir maddi yük daha başka faydalar sağlayacaktır. Aile bireyleri, hem kariyerlerinde daha rahat yol alacak hem de cemiyet hayatında pozitif olarak çevre ve yer edinerek hayatı keyifle ve daha verimli geçirerek hedeflerine daha çabuk ulaşacaklardır.
·Kullanılacak metrekarelerin azalmasından dolayı gereksinimler maddi olarak en az yüzde 30 mertebesinde azalacaktır. Bu da, hem aile hem de milli bütçeye vereceği yükün hafiflemesi demektir.
·Yeni aile olmuş bir çiftin ilk alacağı konut, onların o günkü ekonomik koşullarını ve aile nüfusunun ihtiyacını yansıtacağı için ilerde aile nüfusunun artması ve ekonomik imkanların gelişmesinden dolayı kısa bir zaman sonra daha büyük bir konuta ihtiyaç duyulacağından ilk konut satılıp daha büyük olan yenisi alınacaktır. Daha sonra bir başka değişim. Bu şekilde konut sektöründeki devinime sırf bu yüzden %30 luk bir artı gelecektir.
·Mevcut ekonomik ve aile yapısına bağlı olarak edinilen küçük konut, ailenin ve ekonomik yapının değişmesine bağlı olarak değişecektir.
Bunlara, konut edinme tecrübesi olan ailelerin de ilave edeceği `keşke'lerden çıkarılacak maddeleri ilave edebiliriz.
Daha büyük, akıllı, lüks, vs. evler dileği yerine, bizlere sadece konut olarak hizmet edecek evler ile sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.
Teknik Yapı
Başkan
Nazmi Durbakayım