Konut kredisi faizleri yüzde 18.71 oldu!
Konut kredisi faizleri 2.5 yılda 3 kez tavan, 2 kez taban çekti. 18 Aralık itibariyle konut kredisi faizi yüzde 18.71 oldu.
Merkez Bankası Eylül'de piyasaların beklemediği şekilde politika faizini 2 puan yükseltti. Hemen hemen bütün faiz oranları 5 ay önceye göre iki katına çıktı. Konut kredisi faizleri de 2.5 yılda 3 kez tavan, 2 kez taban çekti.
Habertürk Gazetesi köşe yazarı Abdurrahman Yıldırım, bugünkü köşesinde kredi faizlerini kaleme aldı.
İşte Abdurrahman Yıdlırım'ın 'Bırakın düzeyini, faizin dalgası çok yüksek' başlıklı yazısı...
Çok değil 5 ay önce faizler dip seviyesine inmişti. Yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 11.76 olduğu temmuz ayında Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 8.25, bankaları fonladığı ağırlıklı ortalama faiz yüzde 7.76 idi.
TL mevduatların ortalama faizi yüzde 7.24’e denk geliyordu. Stopajından sonra geriye yüzde 6.15 net getiri kalıyordu. Bankaya mevduat yapanlar gerçekleşen enflasyona göre yüzde 5.61 zarardaydı. Gerçekleşecek enflasyona göre ise kayıp daha yüksek çünkü, enflasyon yükseliyordu.
-Tasarruf sahiplerinin aleyhine olan faiz tablosu borçlananların lehineydi. 31 Temmuz itibariyle TL ticari kredi faizi yüzde 8.15’e inmişti. Yani mevduat faizi ortalamasından sadece 91 baz puan daha yukarıdaydı.
DOLARIN HIZINI KESTİ
-Arada karşılık yükü, krediler üzerinden alınan vergiler, banka komisyonu gibi toplamı yaklaşık 5 puan. 1 puanı ancak yansıtılabilmiş, 4 puan banka sermayelerinden gidiyor.
-Mevcut enflasyonun 3.61 puan altından krediyi alanlar aynı gün bu oranda kârlıydı. Vadesi dolana kadar faizi artırılamayan konut kredisi ise yüzde 9.14 düzeyindeydi. Bu orandan konut kredisi alanların faiz yükü halen yüzde 18.71’e çıkan konut kredisi faizinin yarısı düzeyinde devam ediyor.
-Böyle bir ortamda ve bu faiz oranlarından kredi kullanmamak rasyonel bir davranış değildi. Alındığı gün kâra geçiliyordu.
-Ancak temmuzun son haftası piyasalarda havanın da tersine döndüğü tarih. Döviz rezervleri azalmaya, kurlar artmaya başladı. Merkez Bankası da eylül ayında piyasaların beklemediği şekilde politika faizini 2 puan artırdı.
-Herkesin faiz artırımı beklediği ekim ayını Merkez Bankası pas geçince kurlar iyice hızlanmaya başladı. Dolar 5.95 seviyesinden başladığı yılda 8.58 seviyesini gördü ve yüzde 44 arttı.
FAİZ 5 AYDA İKİYE KATLANDI
-Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin değiştiği aşama o aşamaydı. 6 Kasım sonrasında tam tersi politikalar izlenmeye başladı. Politika faizi iki kez 6.75 puan artırıldı. Dolar kuru yüzde 12 düştü ve 7.55 TL seviyesine indi. Buna göre 2020’deki artışı yüzde 27’ye geriledi.
-Bunlar iyi gelişmeler ancak bu kez faiz tavan yaptı. Artık TL ticari kredi faizi ortalaması yüzde 19. Politika faizi yüzde 17, enflasyon ise yüzde 14.03. Enflasyonda mayıs ayına kadar hafif yukarı yatay sayılabilecek bir seyir söz konusu.
-Yüzde 17 politika faizi, yüzde 19 kredi faizi ile aylarca yola devam edebiliriz. Mevduat faizleri 18 Aralık itibariyle toplamda yüzde 15’te. Biraz geriden geliyor. Faiz vergisi biraz düşürüldü ama yine de yukarı yönlü biraz daha artırım lazım. Politika faizi civarına çıkan bir mevduat faizi ancak enflasyondan koruyabilir.
-Hemen hemen bütün faiz oranları 5 ay önceye göre ikiye katladı.
YÜKSEK DALGALI FAİZLE İŞ YAPILIR MI?
-Çok kısa sürede bu ölçekte faiz oynaklığının hesabını yapmak, buna göre iş yapmak elbette çok zor. Hesabın kitabın şaşmaması imkansız.
-Bırakalım yüksekliğini böylesine oynak ve yüksek dalgalı faiz oranlarına güvenerek iş yapılmaz. Yapılırsa da o işten kâr gelmez.
-Türkiye değişimin çok hızlı, istikrarsızlığın yüksek, kırılganlığın fazla, politik karar değişikliklerinin çok olduğu bir ülke. Bütün bunların faizlere yansıması da aynı ölçüde yüksek ve hızlı oluyor. 2.5 yıla iki taban hareket, üç tavan hareket sığabiliyor.
-Yükselişlerde farklar yaklaşık bir kat, düşüşlerde yüzde 50-70 gibi çok büyük oranlarda üstelik. Bu demektir ki, ortalama her altı ayda bir büyük faiz hareketi oluyor.
-Faiz deyip geçmeyelim. Faiz Türk Lirası’na bizim ödediğimiz fiyat veya biçtiğimiz değerdir.
-Tek başına da yorumlanamaz. Diğer mal ve hizmet fiyatlarıyla yani enflasyonla birlikte kıyaslanarak ele alınır.
-TL’ye enflasyondan daha düşük bir fiyat veya faiz oranı biçiyorsak, paramızın değersizleşmesini istiyoruz demektir. Enflasyonun üstünde bir faiz ödemeyi kabulleniyorsak da, paramızın değerlenmesine yol açıyoruz.
NE KADAR FAİZ O KADAR TL VE KUR OYNAKLIĞI
-Bu durumda faizlerde çok yüksek, çok kısa sürede meydana gelen oynaklıklar aynı zamanda TL’nin değerinde, dolayısıyla döviz kurlarında büyük ve ani dalgalanmalar yaratmak demektir.
-İş yapanlar ya TL veya dövizle ya da her ikisiyle birlikte iş yapıyor. Bu durumda reel ekonomik yatırımcılar, üreticiler, ticaretçiler, finansçılar ve tüm karar alıcılar yaklaşık altı ayda bir büyük dalgayla karşılaşıyor. Ya TL’nin değeri düşüyor döviz kurunun artıyor ya da tersi oluyor.
- Paradaki bu büyük ve güçlü dalgalanmaların reel ekonomiye, üretime ve tüketime de benzer etkileri oluyor. 6 ay, 5 ay, 4 ay önceki durumu düşünün, herkes konut, otomobil, kredi almak peşindeyken, şimdi her şey durgunlaşıyor. Kredi artık pahalı, tüketim düşüyor, konuta ve otomobile talep azalıyor, döviz kurları da geriliyor.
İSTİKRAR GEREĞİ
-Sonuçta faiz, döviz, tüketim kararları, üretim ve yatırım kararları birbirinden bağımsız değil ya da zincirleme birbirini etkiliyor.
-İstikrar ya var veya yok ama o da tek. İstikrar varsa zincirin bütün halkalarındaki salınımlar daha az, yoksa salınımlar çok yüksek.
-Ve de Türkiye’de istikrar tek kişiye bağlı. Çünkü yönetim ve güç tek kişide toplandı. Türkiye’nin gerçeği ve iş yapma ortamı bu.
-Ancak yüksek dalgalarla sürekli boğuşabilecek gücü, yeteneği ve ustalığı olanlar faizden yararlanabilir.