Vergi

Konut satış bedelinin düşük gösterilmesi nasıl engellenir?

Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, gayrimenkul sektöründe yaptığı denetimler ve krize rağmen lüks konut satışlarında sıkıntı çekmeyen büyük inşaat şirketlerinde, ciddi bir vergi kaçağı buldu...

Önceki gün Hürriyet'te Anadolu Ajansı'nın bir haberini okudunuz. Haberde, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu'nun, gayrimenkul sektöründe yaptığı denetimler ve krize rağmen lüks konut satışlarında sıkıntı çekmeyen büyük inşaat şirketlerinde, ciddi bir vergi kaçağı bulunduğu belirtiliyordu.

İnceleme sonuçlarına göre, 141 mükellef 8 milyar 348 milyon TL gelir beyan etmiş. Buna karşılık 2 milyar 710 milyon lira gelirini de gizlemiş. Antalya'da ise inşaatçılar gelirlerinin üçte ikisini gizlemişler.

DOĞRUSU NE?

İnşaatçılara ve gizlenen gelirlere yönelik rakamlar, 2008 yılında yapılan vergi incelemesi sonuçlarını yansıtıyor. 2008'de yapılan incelemeler ise, 2007 ve öncesine ait satışlarla ilgili.

Başka bir anlatımla, açıklanan sonuçlar, kriz dönemine ilişkin lüks konut satışlarına yönelik vergi incelemesini yansıtmıyor. 2008 yılında yapılan satışlar, henüz incelenmeye başlanmadı bile...

NE YAPMALI?

Özellikle lüks konutlarda bazı inşaat firmalarının, gerçek bedelinin altında satış gösterdikleri doğru. Bu uygulamadan, kurallara uyan ve gerçek bedeli üzerinden satış gösteren inşaat firmaları da şikayetçiler. Olay, onlar açısından da haksız rekabet oluyor.

İnşaat sektörü ile ilgili vergi uygulamalarında, ağaçlarla uğraşmayıp, ormanı görmek gerekiyor.

Bunun için de öncelikle satış bedelinin düşük gösterilmesini engelleyen bazı düzenlemeler yapmakta yarar var.

Örneğin;

1-KDV oranları yeniden düzenlenmeli:

Mevcut sistemde, net alanı 150 m2 ve daha fazla olan konutlarda KDV oranı yüzde 18. İşyerlerinde ise, metrekare sınırlaması olmaksızın yine yüzde 18.

Buna göre, net alanı 149,9 m2 olan ev için yüzde 1, 150 m2 olan ev için yüzde 18 KDV alınıyor. Alıcı ile satıcının, düşük bedel gösterme ya da yan yana iki ev alıp birleştirmeleri olayında, KDV yönünden ciddi avantajları oluyor.

Bu sorunu kökünden çözmek için, 150 m2'yi aşan konutlarda, tamamı değil aşan kısım için KDV oranını yüzde 18, işyerlerinde ise yüzde 8 olarak belirlemekte yarar var.

2-Tapu harcında binde 5 oranı kalıcı olmalı:

Üç aylık dönem için getirilen binde 5'lik tapu harcı oranı, sürekli olarak binde 5 hatta binde 1 olarak belirlenmeli.

3-Kayıtdışılığın azaltılması hedeflenmeli:

İnşaat işlerinde, KDV ve tapu harcı geliri değil, gelir ve kurumlar vergisi gelirinin gerçeğe uygun olması hedeflenmeli. İnşaatçı gerçek satış tutarı üzerinden fatura keserse (açıktan para alamadığı için) tüm malzeme ve hizmet alımlarında gerçeğe uygun fatura alır. İşçileri gerçek ücretlerinden bordroda gösterir.

4-KDV iadesi üç ayda bir ödenmeli:

Konut inşa edenler; demir, kum, çimento, kiremit, kereste, cam, tuğla vb. inşaat malzemeleri ile nakliye için yüzde 18 KDV ödüyor. Net alanı 150 m2'nin altındaki konutları sattığında da yüzde 1 KDV tahsil ediyor.

Aradaki farktan oluşan KDV'nin iadesi, inşaatın bitimi ve konutların satılıp teslimi sonrası gerçekleştirildiğinden, 2-3 yılı bulan hatta aşabilen bir süreç yaşanıyor. KDV iadelerinin 3 ayda bir ödenmesi ya da stopaj ve sigorta primlerinden mahsubuna olanak sağlanması, bu konuda kalıcı bir çözüm olabilir.

5-Arsa payı satışı, tamamlanmış daire kabul edilmemeli

Tapu harcına esas bedelin, arsa payının değil tamamlanmış dairenin değeri olarak kabul edilmesi, hatalı bir uygulama. Bir an önce düzeltilmeli.

6-Konut kredi faizleri aşağı çekilmeli:

Böylelikle konut alımına yönelik talep, buna bağlı olarak da ekonomi canlanır.

Özetle, inşaatla ilgili konularda, ağaçlarla uğraşmayıp ormanı görmek gerekiyor...
Şükrü Kızılot/Hürriyet