Köşe yazıları

Koray Aydın: İzmir Depremi ile Marmara depremini karşılaştırmak trajikomiktir!

17 bin vatandaşın hayatını kaybettiği 133 bin binanın ise enkaz olduğu 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi döneminde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı koltuğunda olan Koray Aydın, İzmir depremi ile Marmara depremin karşılaştırılmasının trajikomik olduğunu dile getirdi. 

17 Ağustos 1999 yılında Gölcük merkezli Marmara Depremi döneminde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı görevini üstlenen Koray Aydın,  İzmir ve Marmara depremini karşılaştıranları hedef aldı. Aydın konuya ilişkin açıklamalarını Sözcü Gazetesi köşe yazarlarından Saygı Öztürk'e anlattı. İşte Öztürk'ün o yazısı...

Halen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan Koray Aydın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, depremden iki gün sonra yetkililerin deprem bölgesine geldiğini öne sürmesine karşın,
dönemin Bayındırlık Bakanı Koray Aydın ise şunları söylüyor: “18 Ağustos 1999'da, Başbakan İstanbul'a gitmiş, oradan Yalova'ya geçmiş, diğer illere de uğramıştır. Böyle bir gerçeklik karşısında depremi propaganda aracına dönüştürmek ve kullanmak üzüntü verici bir durumdur. 
Marmara Depremi'nin saat 03.02 de olduğunu hatırlatan Koray Aydın, o gece neler yapıldığını şöyle anlattı: “Biz saat 04.00'te Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nde toplantı yaptık. Ulaşabildiğimiz illerle temas kurduk. Baktık ki deprem her tarafı kapsamış. O sırada orada genel müdürlüğe gelen Dr. Hüsnü Yusuf Gökalap ve 5 doktor milletvekiliyle ve birlikte yola çıktığımız diğer vekillerle saat 06.00 gibi Bolu'ya geldik. Validen aldığımız ilk bilgiler durumun çok kötü olduğunu ortaya koyuyordu.
İlk talimatım bölgedeki bütün iş makinelerine el konulması oldu. Düzce de durum daha vahimdi. Sakarya'ya geldiğimizde, valilik binasının önünde İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı gördük. Anlaşılıyordu ki işin boyutu çok büyüktü. Bunu dikkate alarak telefon bağlantısı kurup trafiğin durdurulmasını istedik. Bunun gereği de yapıldı. İnanın deprem bölgesinde bizler aylarca çalıştık.

Devlet vatandaşını yanına aldı, onların söylediklerini dikkate alan bir hareket tarzı belirledik. O bölgede 98 alanda bütün alt yapısı yapılmış şekilde prefabrik şehirler kurduk. Okulu, camisi, hastanesi, telefon kulübesi, PTT'si dahil olmak üzere her şey tıkır tıkır işlemeye başladı. Hazine arazileri dışındaki yerlerin alımında hep insanlarla bire bir konuşarak, ikna ederek bunu yaptık. Kalıcı konutlar yapılırken de aynı yöntemi uyguladık ve sorunla karşılamadık.” AKP döneminde meydana gelen Van depremini hatırlatıyor.
Kurulan çadırlarda çıkan yangın sonucu 11 vatandaşımızın yandığını belirtiyor ve Aydın şöyle devam ediyor: 

“Oysa bizim dönemimizde çadır kentlerde yüz binlerce insan barındırıldı. Hiçbir insan kaybımız olmadı. Buna göre altyapı hizmetlerimiz oldu. Bölgenin iklim durumunu da dikkate alarak planlamamızı yapmıştık. Prefabrikler ve kalıcı konutlar ortadaydı... 

İzmir'de deprem 14.52'de oldu. AFAD ekipleri çöken evlerin bulunduğu yere ancak saat 18.00 civarında geldi. Halbuki, AFAD ekiplerinin en geç bir saat içinde olay yerinde olması gerekirdi. Bu da dağınıklık bakımından dikkat çekici bir olaydır. Bir de son dönemdeki depremlerle Marmara depremini karşılaştırıyorlar. Gerçekten bu trajikomik bir durumdur. O depremin kapsadığı alanla, son yıllarda meydana gelen depremin kapsadığı alanları, nüfusu karşılaştırmak mümkün değil. Marmara Depremi nüfusun en yoğun olduğu, sanayinin en fazla olduğu illerimizde ve geniş bir alanda yaşandı. Yalnız il merkezi değil, ilçeleri, köyleri de yerle bir olmuştu. O yüzden Marmara depremiyle İzmir depremini karşılaştırmak sadece acizliktir. Bugün, kendi hatalarını göstermemek için geçmişi kalkan olarak kullanıyorlar. Çünkü o depremde 376 bin ağır, orta hasarlı bina vardı.

Koray Aydın, olaylara iktidarın baktığı gibi bakmadıklarını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Çünkü ülkemizi bekleyen ciddi sıkıntılar olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Önümüzdeki en büyük problem İstanbul depremi. . Olası İstanbul depremine karşı çok kapsamlı çalışmalar yapmıştık. Deprem olduğunda zarar görecek yerler 5 ayrı gruba ayırmıştık. Depremde, devletin ilk gücü ve imkanlarını en yoğun, en çok hasar gören yerlerde olacaktı. Binaların depreme karşı güçlendirilmesi çalışmaları için bankalardan krediler alınacaktı. Arkasından seçim olup iktidar değişince, 2015'de iktidar bin 332 yerde acil toplanma alanı belirlediklerini ilan etti. Daha sonra inşaat mühendisleri odası bunun doğru olmadığını, 496 acil toplanma alanı belirlediklerini, bunun da 419'unundaha sonra imara açıldığını, geriye 77 acil toplanma alanının kaldığını belgeleriyle ortaya koydular. Bu İstanbul'a yapılabilecek en büyük ihanettir.

İmara kapalı alanları rant için imara açmak İstanbul'a yapılacak en büyük kötülüktür. Bunu yapan insanların konuşmaya hakları bile yoktur.” Marmara depreminden 15 gün sonra yeni Deprem Yönetmeliği'ni çıkardıklarını, bu yönetmelikle binaların kontrol altına alınmasının öngörüldüğünü anlatan

Koray Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün binalarla ilgili ‘Deprem yönetmeliğinden önce ve sonra' konuşmaları yapılıyor. Yapı Denetimi hakkındaki kanunu öncelikle 27 ilde uygulanmak üzere çıkardık.  1999 yılının Aralık ayında Doğal Afetler Sigortasını Kanunun (DASK) çıkardık. Her türlü afet karşısında, afete uğrayan ve devleti de koruyan çok gerekli bir kanundur. Mevcut iktidar bunu uygulayamıyor. DASK kapsamındaki bina sayısı yüzde 53'de kaldı. O dönemde en acil işlerden birisi İhale Kanunu'dur. Bu konuda kurduğumuz ekiplerin çalışmasına sivil toplum kuruluşlarını kattık. AKP göreve gelince ilk işleri ihale sistemini değiştirmek olduk. Bu kanunu tam 190 kez değiştirdiler. Bu bir dünya rekorudur.”

KÖPRÜLERİ İNCELEDİK 

Depremden sonra hükümetin üzerinde durduğu konuların başında İstanbul'da boğaz köprülerinin, viyadüklerin durumunu incelettirmek oldu. Bunun için ABD'den gelen uzmanlar, “Çok olumsuz” bir rapor düzenledi. Bu ilginç olayın perde arkasını dönemin Bayındırlık Bakanı Koray Aydın şöyle anlattı: “Bunun üzerine Japonya'dan konunun uzmanlarını davet ettik ve onların görüşünü de alacaktık. Büyük bir depremde köprülerin sıkıntı olacağını hemen köprülerin güçlendirilmesi çalışmalarına başlanması gerektiğini belirttiler. Japonya Bayındırlık Bakanı'ndan randevu alıp gittim. İstanbul'da köprü ve viyadüklerin takviye edilmesi gerektiğini söyledim. Kredi konusunda anlaştık. Kamuoyunda panik havası olmasın diye bu konuda hiçbir açıklama yapmadık. Ama bizim parasını bulduğumuz köprü ve viyadüklerin güçlendirilmesi çalışmasını AKP ancak 2012 yılında yani 10 yıl sonra yaptı.”

Biz kimseyi aç ve açıkta bırakmadık 

Koray Aydın, 17 Ağustos 1999 depreminin “Asrın Felaketi” olduğunu belirtiyor ve “17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinde tam 376 bin konut ve işyeri hasar gördü. Resmi kayıtlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 23 bin 780 kişi de yaralandı. İktidar ve yandaşlarının her deprem olduğunda geriye dönük Marmara Depremi'nde yapılanları  karalamaları bu devlete ve bu millete yapılan büyük bir haksızlıktır. Biz kimseyi aç ve açıkta bırakmadık” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın “Geçmişte bu ülkenin Başbakanı Ankara'dan Sakarya'ya gitmek için günlerce beklemişti” sözlerini Aydın şöyle yorumladı: “Bu haksızlıktır, vicdansızlıktır ve insafsızlıktır. Ne yazık ki AK Parti devleti kötülemeyi alışkanlık haline getirdi. Oktay'ın sözlerinin de devlet ciddiyetiyle bağdaşır bir yanı yok.”

İstanbul depremi bugün çok daha yakın!