Küresel kriz konut talebini erteledi!
Küresel kriz konut talebini erteledi fakat nitelikli projeler 'kriz kampanyaları' ve 'kriz projeleri' ile talepteki tıkanmayı aşmaya çalı&Ari
Türkiye Tüm Emlak Müşavirleri Odası Başkanı Ali Taylan, "Türkiye'deki konut açığı yüzde 35'leri buluyor" dedi. Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt ise "Türkiye'de konut kredilerinin ortalama vadesi 6 yıl civarında. Çok uzun vadeli taleplere pek rastlamadım. Borcu olan da, 'En kısa zamanda nasıl kurtulurum' mantığıyla hareket ediyor" diye konuşuyor.
Ä°NÅAAT ve emlak piyasası 2004-2006 dönemindeki parlak günlerin hayalini kurarken patlayan küresel kriz konut talebini etkiledi, piyasada bu kez de '2 yıl önceki talep bile geri gelse yeter' beklentisi oluÅŸtu. Konut kredilerinin 10 yıl vadede ortalama yüzde 1.10'a kadar gerilemesi de talebin canlanmasına yetmedi. Türkiye Tüm Emlak Müşavirleri Odası BaÅŸkanı Ali Taylan, Türkiye'deki konut açığının yüzde 30-35 civarında olduÄŸuna dikkati çekerek "Herkes ev sahibi olamıyor, konut açığı önemini koruyor. Yüzde 30-35 civarındaki konut açığının hızla kapanması için çalışılıyor. Herkesin konut sahibi olmasını dileriz. Son dönemlerde çıkan yasalar, Mortgage, kredi faizlerinde düşüş ve TOKÄ°; konut sıkıntısının giderilmesine destek oluyor" diye konuÅŸuyor.
İstanbul'da açık fazla
İstanbul'un konut açığının ortalamanın biraz üzerinde olduğunu bildiren Taylan, bu durumun da depremde ilgili sıkıntılardan kaynaklandığını söyledi. Tüketicinin konuttan beklentisinin güvenlik, sosyal donatı, depreme dayanıklılık, oyun alanları, çevre düzenlemesi ve ulaşım gibi faktörleri ön plana çıkardığını aktaran Taylan, "Artık insanlar daha fazla rahatlık istiyor, taleplere yenileri eklenebiliyor. Geliri yüksek olanlarda 'akıllı konut' talebi de artıyor" diyor.
Krize rağmen borca sadığız
Krize rağmen tüketicilerin konut kredilerini geri ödediğine dikkati çeken Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt ise "Türkiye'de şu anda konut kredilerinin ortalama vadesi 6 yıl. Çok uzun vadeli taleplere pek rastlamadım. Türk milleti bu konuda çok muhafazakar. Borcu olan, 'En kısa zamanda bundan nasıl kurtulurum' mantığıyla hareket ediyor. Bu, sisteme çok güven veriyor. Konut kredilerinde problemli kredi rasyosu yüzde 1.5-2. Krize rağmen bu rakam çok iyi" ifadelerini kullanıyor. Ziya Akkurt, bankalar için en kritik konulardan birinin kredi hacmini büyütmek olduğunu belirtiyor:
Yüzde 1'in altı görülür mü
"Krediler açıldığı zaman sistem kendi kendini büyütme moduna girecek. Åimdi onun sinyalini alıyoruz. Konut kredilerinde 10 yıl gibi uzun vadeli kredilerdeki faizin aÅŸağı düşüşü, ekonomide 10 yıldaki gidiÅŸata ve bu dönemin nasıl görüleceÄŸine baÄŸlı. EÄŸer ekonomik geliÅŸmeler, sosyal ve siyasal geliÅŸmeler bunu teyit edecek doÄŸrultuda olursa, faiz 1'in altına iner. Ancak yarın öbürgün yüzde 1'e çok yakın rakamlar telaffuz edilmeye baÅŸlanabilir. Konut kredilerinin 'patlamasında' faiz düşüşü tek başına etkili olmuyor. Yatırımcıların beklentisi ve risk alma iÅŸtahları, borç ödeyebilme kapasiteleri ile ekonomik gereksinim daha önde olacak."
2004'deki hareketlilik yakın zamanda olmaz
ZİYA Akkurt, uzun vadeli konut kredilerinde 2004 yılındaki gibi hızlı artışların çok yakın zamanda görülmeyebileceğini belirtiyor ve "Bankacılık sektörü olarak bankacılık sigorta ve muamele vergisinin (BSMV) 2011'den önce indirilmesini bekliyoruz. Ülke bütçesini çok da hırpalamamak için belki de zaman içinde vergilerin azaltılarak indirilmesi söz konusu olabilir. Bankacılık sektörü üzerindeki yüklerin azaltılmasını istiyorsak, gerekli birşey" diye konuşuyor.
Bu arada; Merkez Bankası verilerine göre, 25 Eylül-2 Ekim haftasında tüketici kredileri kapsamında konut kredilerinin tutarı 39 milyar 703,2 milyon lira, taşıt kredileri 4 milyar 346,3 milyon lira olarak hesaplandı. Konut kredileri bir önceki haftaya göre 242.5 milyon TL, taşıt kredileri 68.6 milyon TL arttı.
Binaları, dereleri dedüşünerek inşa etmeliyiz
SEL felaketi, İstanbul'un derelerindeki yapılaşmayı tartışmaya açmıştı. Tüm Mühendisler ve Mimarlar Birliği Platformu (TMMBP) Genel Başkanı, mimar Remzi Kozal, depremler gibi, sellerin de şehirleri tehdit ettiğini belirterek "Barınmak için inşa ettiğimiz meskenler, yanlış yerlerde konuşlandırılınca, adeta birer mezara dönüverir. Afetlere karşı hazırlıklı olmak, planlanmış bir şehirleşme ile mümkün olabilir. Canımızı, malımızı, mülkümüzü kaybetmemek için daha dikkatli ve hassas olmak zorundayız" diyor.
Güvenlik bandı olmalı
Dere yataklarının, düşük kotlardaki su seviyesi yüksek düzlüklerin kesinlikle yapılaşmaya uygun olmadığının altını çizen Remzi Kozal, "Bu yerler şehir yerleşimleri açısından çok riskli yerler. Bırakın bu yerleri yapılaşmaya açmayı, bu gibi zeminlerin çevresinde bir güvenlik bandı da bıraktıktan sonra yapılaşma yapmak gerekmektedir. Dereler, ıslah edilirken dere yatağını daraltarak iki yanına perde beton yapmak yanlış bir uygulama" uyarısını yapıyor. Dere yataklarının, olabildiğince genişletilerek dışa doğru eğimli istinat duvarları yapmanın önemine işaret eden Remzi Kozal şöyle devam ediyor: "Dere yatakları; kat-kat fazla miktardaki suyu, taşmadan taşıyabilecek genişlikte olmalı. Taşmalarda dahi çevreye zarar vermeyecek şekilde güvenlik şeritleri oluşturulmalı. İstanbul ele alındığında Marmara kıyılarındaki düşük zeminler yalnızca deprem ve tsunami açısından değil aynı zamanda seller açısından da yerleşimler için büyük risk taşıyor. Bundan sonra deprem yanında seller de gayrimenkul fiyatlarını etkileyecek. Marmara kıyılarına göre daha yüksek olan Karadeniz tarafı, hem deprem açısından ve hem de seller açısından daha güvenli olduğu için, İstanbul'un kuzeye kayışı süratlenecek. Dereler aslında külfet değil, kontrol altına alınır ve değerlendirilir ise önemli birer nimet olduklarını görürüz. Venedik'te dolaşan ve milyonlarca turisti çeken Gondollar benzeri bizim derelerimiz de 'saltanat kayıkları' gibi projelerle önemli bir turizm geliri sağlayabilir."
Hürriyet Seri İlanlar/Ali Öztürk