Maxxi: Kendi başına sanat eseri gibi müze!
Yılın bu mevsiminde turist kaynayan Romada yapılacak en akıllı iş; rehber güzergahının dışına çıkmak ve Zaha Hadid imzalı Çağdaş Sanatlar Müzesi MAXXIyi görmek. Zira müze binasının bizzatihi kendisi bir sanat eseri...
Figen Batur, Hürriyet gazetesinin Cumartesi ekindeki köşesinde o müzeyi kaleme aldı...
"Romada kaldığım dört gün sadece düğün şenlikleriyle geçmedi elbette. Her gidişimde yüzüme şapşal bir gülümseme yerleşmesine neden olan şehri de fırsat buldukça turladım.
Yılın bu mevsiminde turist kaynıyor Roma. Sadece tarihi eserler değil, turist yığılmasından nasibini alanlar: Dondurmacı dükkanlarının önü, kahvelerin terasları, lokantaların bahçeleri ve otellerin manzaralı köşeleri de istilaya uğramış. Yapılacak en akıllı işin, rehber güzergahının dışına çıkarak Zaha Hadid imzalı Çağdaş Sanatlar Müzesi MAXXIye gitmek olduğunu düşünüyorum. Müzedir serindir, sanattır iyi gelir. Günlerden pazar, hava 40 derece ve vakit siesta saati.
Piazza Poppolodan kalkan tramvaya binip Olimpiyat köyünün olduğu yerde ineceğim. Sonrası şansa kalmış. Olur da yolda birine rastlarsam, müzenin yerini sorarım. Olmadı yana şaşıla, dolaşa kaybola bulurum. Tramvay biletleri gazete bayilerinde satılıyor, diyor kem küm İtalyancamla elindeki bileti nereden aldığını sorduğum başka bir tramvay bekleyeni...
Ahlaya poflaya gösterdiği yere gidiyorum ki, kapı duvar. Otele dönecek halim olmadığına göre, tek yol kaçak binmek. Gençlik günlerimde tek bilet almadan yıl geçirdiğim ve bir kez bile enselenmediğim Paris Metrosundaki şans perimin yanımda olmasını dileyerek ilk tramvaya atlıyorum.
KİBİRLİ MİMARIN ESERİ
Haritada işaretli yığınla binadan ara ki müzenin adını bulasın. Oysa şehrin bu yeni gözdesinin tanıtımı her yerde. Tramvayda ense kökünden başlayan dövmesine bakıp, olsa olsa benim gibi müzeye gidiyordur dediğim genç bir adama işaret diliyle karışık İtalyancamla hangi durakta inmem gerektiğini soruyor ve beni izleyin anlamında el hareketi yapmasıyla rahatlıyorum. Son durakta indiğimizde dövmeli solumda kalan sokağı gösteriyor ve dövmeyle müzenin ilişkisi olmadığını kanıtlarcasına, başka yere gidiyor. Buraya kadar geldik ya, buna da şükür! Mille Grazie!
Müzenin bahçesine adım attığımda olduğum yere mıhlanıyorum. Bahçedeki tek tük ziyaretçinin de, bencileyin tık oyunu oynayan çocuklar gibi çıt çıkarmadan uzun uzun binaya baktığını, ardından da yavaş yavaş çevresini dolaşarak her cepheden farklı görünen yapıyı incelemeye başladığını fark ediyorum. Sıcağa rağmen kimsenin içeri girmek için acelesi yok gibi.
Mimarının kim olduğu bilinmese bile, cam çelik ve betonun mükemmel bileşeni olan etkileyici yapıya bakan herkes büyük bir mimarın elinden çıktığını anlar.
Özlemdi galiba, Zaha Hadid için kibirli bir kadın diyen. Yedi günahın yedisini işlese ne fark eder Özlem! Çizmeye devam etsin, yeter...
Evet bina harika da sürekli sergi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. 1960larda ünlenen Michelangelo Pistolettinin eserlerinin bulunduğu 3 numaralı galeriye adım atana kadar hayal kırıklığı yakamı bırakmıyor. Torinolu sanatçının yakın bir dostundan çekmesini istediği fotoğrafları büyütüp aynalara yapıştırarak yaptığı enstalasyon insanda zaman tüneline girmiş hissi uyandırıyor. Sanki bir anda 50 yıl öncesinin İtalyasında yaşamaya başlıyorsunuz.
Yolu Romaya düşeceklere, yarım saatlik bir yolu göze alıp MAXXIye gitmelerini öneririm. Tamam sergilenen eserler görmeden ölünmeyecek türden değil. Ama müzenin kendisi bizatihi sanat eseri, derim...
MALİYETİ 150 BİN DOLAR
21. yüzyılın sanat müzesi olarak adlandırılan MAXXI, 2010 baharında açılmış. Adresi: Via Guido Reni, 6. Romanın kıyı semti sayılabilecek bir yerde, eskiden askeri barakaların olduğu arazide yükselen binanın yapımı 10 yıl sürmüş. Toplam 22 bin metrekarelik kapalı alanın 10 bini sergilere; geri kalanı kütüphane, toplantı salonu, lokanta ve mağaza gibi alanlara ayrılmış. Sürekli sergilenen iki koleksiyonun yanı sıra, yılda dört kez çağdaş sanatçıların sergilerine yer veriliyor ve maliyetin 150 milyon Euro civarında olduğu söyleniyor.
Girişteki atrium devasa boyutlarda. Danışma masasının hemen yanında Anish Kapoorun dev bir eseri hoşgeldiniz, diyor.
İlk katta büyücek bir kütüphane, küçük bir butik, orta boy bir kafe ve yedi ünlü mimarın elinden çıkma maketler ve video gösterimlerine ayrılmış iki salondan oluşan bir numaralı galeri var. Geniş merdivenlerden ilk kata çıktığınızda, bunun müzenin tek merdiveni
olduğunu, birbirine koşut duvarların ayırdığı galerilere hafif eğimli bir koridordan inip çıkarak ulaşacağınızı görüyorsunuz. Kuşkusuz Bilbaoda gezdiğim Gehry imzalı Guggenheim kadar etkileyici bir müze."
Figen Batur / HÜRRİYET