Mersin kentleşmede kendi geçmişini örnek almalı!
Şehir plancısı Sibel Gazi, kentlerin müteahhitler tarafından planladığına dikkat çekti, Mersin'in gelişimini, planlamasını, ulaşımını, yeşil alanlarını ve belediyelerin planlama vizyonlarını anlattı.
Şehir plancısı Sibel Gazi, kentlerin müteahhitler tarafından planladığına dikkat çekti, Mersin için önerilerde bulundu.
Şehir plancısı Sibel Gazi Tabel, Mersin'in en önemli kentleşme sorunlarının başında sağlıksız mahallelerin, toplu ulaşımın, yeşil alan eksikliğinin ve kentin hızla tarım alanlarına yayılmasının geldiği görüşünde. TOKİ'nin yer almadığı, yerel yönetimlerin ve halkın birlikte karar verdiği kentsel dönüşüm projeleri öneren Sibel Gazi, toplu ulaşım konusunda ise raylı sisteme işaret ediyor. Tarihi kent merkezinin dokusunun mutlaka korunması gerektiğine değinen Sibel Gazi, "Mersin kentleşme için kendi geçmişini örnek almalı" diyor.
Şehir plancısı Sibel Gazi, Mersin'in gelişimini, planlamasını, ulaşımını, yeşil alanlarını ve belediyelerin planlama vizyonlarını anlattı.
-Bir şehir plancısı olarak Mersin'e genel olarak baktığınızda ne görüyorsunuz? Mersin'de ulaşım, şehirleşme, sosyalleşme ne durumda?
SİBEL GAZİ: Ulaşım konusundan başlayım. Mersin'de ulaşım ciddi bir sorun. Mersin doğrusal bir kentti şimdi kuzeye doğru yayılıyor. Doğrusal olan bu kentte raylı sisteme çoktan geçilmiş olmalıydı. Her yıl trafiğe giren otomobil sayısı hesaplanabilir. Bu gidişat belliydi ama yöneticiler müdahale etmekte çok geç davrandılar. Avrupa'da birçok kent nüfus 1 milyona ulaşmadan metrosunu planlıyor. Mersin, giderek büyüyen yayılan bir kent ve bazı Amerika şehirleri gibi Mersin de otomobile bağlı bir kent haline geldi. Mersin eskiden her yere yaya olarak gidilebilen bir kentti. Yayılmacı bir kent politikası izlendi. Ben bunu şiddetle eleştiriyorum. Büyümenin de sınırları olmalı. Kentin etrafındaki arazileri sanki boş bir kağıtmış gibi düşünerek planlamada kullanmak doğru değil. Şehrin etrafındaki doğal eşikleri, sınırları, tarım alanlarını hiç yokmuş gibi kabul ederek kenti alabildiğine genişletmek yanlış bir yol. Yaymanın sakıncalarını şöyle özetleyim. Bir kere otomobil kullanımı artıyor. Bu da daha çok benzin, daha çok hava kirliliği demek. Altyapı da yayılıyor ve enerjiden de tasarruf edemiyorsunuz. Ayrıca sosyalleşme azalıyor. Mersin'e baktığınız zaman Yenişehir bölgesi evet güzel, düzenli bir yer fakat akşamüstü ya da gündüz sokakları cıvıl cıvıl değil. Sokaklarda insan yok.
Terk edilmiş, sadece ev ve arabaların olduğu birşehir gibi.
-Daha da büyür mü Mersin, kuzeye ya da başka bir yöne yayılırmı?
S.G: Bence yayılır gibi çünkü çok rahat imar izni veriliyor. Şehrin büyüyeceğine kim karar veriyor. Bu yayılma nerede duracak demeden, hani liberallerin bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler diye sloganı vardır. Aynı o mantıkla planlama planlanmıyor. Kentleşmeyi apartmanlaşma sanıyorduk planlamayı da bir türlü planlayamadık. Müteahhitler karar veriyor gibi. Planlamacılar ise Ragon'un dediği gibi sermayenin subayları durumuna düştü. Burada kamuya düşen rol, tabi ki yatırımcının önünü açacak ama kamu ile özel arasında bir denge sağlaması da gerekiyor. Burada öyle olmuyor.
Maalesef müteahhitlerin istediği bir kentleşme yaşanıyor Mersin'de. Bunun bir çözümü kentsel dönüşüm olabilirdi mesela.
-Kentsel dönüşüm derken kentin bütününü mü kastediyorsunuz yoksa belli başlı mahalleri mi kastediyorsunuz?
S.G: Dönüşüm derken hepimizin eleştirdiği uygulama biçimlerine benim de itirazım var. Kentin içinde kalmış, çürümüş, insan sağlığı için uygun olmayan yapıların daha modern, daha temiz, daha planlı biçimde düzenlenmesini düşünüyorum. Sosyal adaletsizliğe yol açan değil aksine sosyal adaleti sağlayan bir kentsel dönüşüm düşünüyorum.
Dönüşüm sadece yık yenisini yap değildir. Ada ölçeğinde olmasındansa mahalle ölçeğinde olmasında fayda var. Burada rantın nasıl paylaşıldığına bakmak lazım.
-Mersin'de kentsel dönüşüm denince 5 mahalle akla geliyor. TOKİ buraları plana aldı.
Ama mimarlar ve müteahhitler kentin bütününde lazım diyorlar.
S.G: 3 mahalle için yani Çay, Çilek ve Özgürlük için yapılan proje devletin asimilasyon projesi gibi görüldü. Haklılık payı da var. Onun için ben şunu öneriyorum. Kentsel dönüşüm o 3 mahalleden başlamamalı. Merkezden başlamalı. Yenişehir'den Akdeniz'e geçiş mahalleleri var.
Müftü Deresi sınır, ayırıyor iki ilçeyi. Onun için merkezden çepere yayılan bir proje yapılmalı.
TOKİ'ye de bırakılmamasını öneriyorum. TOKİ'nin projelerini ben de beğenmiyorum. Adeta askeri yapı gibi bloklar dikiyorlar. Yerel yönetimlerce Mersin'in mimarisini dikkate alan projeler yapılmalı. Alsancak, Turgutreis gibi mahallelerden başlanmalı. Mesela Çetinkaya'nın arkasındaki bölge. Orada doğru dürüst bir yaşam alanı yok. Kentin içinde sosyal ayrılıkların bu kadar keskin görüldüğü yerler olur mu?
Onun için bence marka kent filan hikaye. Marka kent yapacağına, kentin içinde dolaşırken neresi zengin mahallesi, neresi fakir mahallesi hissedememen lazım.
İnsanlar binaları şekillendirir, binalar da insanları şekillendirir.
Mimari yapı zamanla sosyal yaşamı da etkiler.
-TOKİ'nin yapmak istedikleri belli. TOKİ'nin projeleri dışında neleryapılabilir?
S.G: Bir kere yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin mutlaka içinde olduğu bir proje yapılabilir. Nasıl bir kent görmek istiyoruz sorusunu tartışmak gerekiyor öncelikle. AVM sokulmak zorunda değil, TOKİ sokulmak zorunda değil. Yerel yönetim halkla beraber en uygun projeyi değerlendirir ve uygulamaya koyar, o kadar zor bir şey değil.
Uzlaşı esas zaten kentsel dönüşümde.
-Tevfik Sırrı Gür Stadı'nın yıkılması, yerine AVM yapılması gibi TOKİ projeleri var. Bunlar uygulanırsa nasıl bir şehir olur Mersin, şehir yaşantısı nasıl etkilenir?
S.G: Böyle bir şey bence biraz zor Mersin'de. Çünkü Mersin duyarlı. İstanbul, Ankara'dan daha küçük bir kent olması birlikte hareket etmeyi kolaylaştırıyor.
Bazı şeyler gözden kaçmıyor.
Mersin'de yerel yönetimlerin dışlandığı bir projenin verimli olacağına, sağlıklı olacağına inanmıyorum.
-Ekolojik kentsel dönüşümle ilgili çalışmalarınız, önerileriniz var. Nedir ekolojik kentsel dönüşüm?
S.G: Bir yerde kentsel dönüşüm yapılacaksa, bunu ada bazında, birkaç parsel bazında söylemiyorum, mahalle bazında söylüyorum, bazı ölçütler getirilebilir.
Ekolojik kentin bazı kriterleri var.
Bunlardan bazıları ya şart olarak konulur ya da teşvik edilir. Mesela kişi başına yeşil alan miktarı daha yüksek tutulur, bisiklet yolu zorunlu hale getirilir, bina ekolojik olarak tasarlanırsa bazı harçlar alınmayabilir. Yenilenen her mahallede bu yapılırsa zamanla farklı bir kentleşme görürüz. Ben bu noktada Tece-Davultepe mahallesinde turizm amaçlı kentsel dönüşüm yapılabileceğini düşünüyorum.
-Yeşil alan konusunda Mersin ne durumda?
S.G: Akdeniz ve Toroslar'da ciddi bir ihtiyaç haline geldi yeşil alan. Belediyeciyseniz 5 yıllık süre içinde kente bir eser bırakmanız lazım. Bunu yapmazsınız belediyecilik sadece asfalt döken veya müteahhitlerin istediği işleri yapan bir makam haline dönüşür. Avrupa'nın hemen her şehrinde kent içinde büyük parklar var. Kent ormanları var.
1929'da Ankara'nın imar planı yarışması yapılmış. Yarışmaya Fransa, Almanya'dan mimarlar da katılıyor. O yarışmaya sundukları bildirilerde yeşili, şehrin mücevheri olarak görüyorlar.
Yeşil alanı kent halkının eğitim seviyesini gösteren, sağlık ve hijyene verdiği önemi gösteren bir unsur olarak anlatıyorlar. Yeşilin içinde insan gerçekten yaşadığını hissediyor. Bugün Yenişehir ve Mezitli bölgesinde yapılan bütün yeni binaların önündeki kaldırımlar beton yapılıyor. Binaya ait bir alan, binanın ön bahçesi diyelim kaldırım demeyelim.
Beton dökülüyor daha kolay olsun diye. Ağaç bile yok. En azından belediye şu şartı koyabilir: Her apartmanın çekme mesafesi bahçe olacak. 1929'da Ankara için önerilen planlarda ağaçların nerede olacağı, güneşin nereden vurduğu, gölgenin nereye düşeceği bile hesaplanmış. Mersin gibi sıcak birşehirde bu betonlar şehri birkaç derece daha ısıtıyor. Zaten hava koridorumuz yok.
15 yıla baktığımızda Mersin'de ne oldu, bundan sonra ne olur?
-Büyükşehir Belediyesi'nin Kasaplar Çarşısı ve Balık Pazarı ile ilgili yenileme projeleri var. Geçtiğimiz yıllarda da istasyon ile deniz feneri arasındaki bölgenin yenilenmesi gündeme gelmişti. Tarihi kent merkeziyle ilgili bu projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz.
S.G: Aslında Mersin'in hem kalbi, hem belleği orası. Mersin'de olduğunuzu hissettiğiniz yerorası. Onu kaybetmemesi gerekiyor Mersin'in. Bu kentin kişiliğini, karakterini gösteren o bölgenin özelliğini koruyarak canlandırmak gerekiyor. Üniversite öğrencisiyken tescilli binaların fotoğrafı çekmiştik. 198 bina vardı.
Bu binaları bir doku halinde korumak gerekiyor. Belediyelerin bu iş için kafa yoruyor olması bile güzel. Takdir edilmeli.
-Belediye Tulumba köprüsünü yıkıp yerine battı çıktı yapacak. Bu proje trafik sorununu çözer mi?
S.G: Bu tür çözümler trafik sorununa toptan çözüm olmaz. Sadece nefes aldırır. Ama araç sayısı artınca aynı sorunlar yaşanır. Mersin'in mutlaka toplu taşıma sorununu çözmesi lazım.
Ben önümüzdeki günlerde Almanya Hamburg'a gideceğim ve havalimanından evime arabayla gitmeyeceğim. Metro ile gideceğim çünkü evimin önüne kadar gidiyor. Şimdi Mersin'de işyerimden evime 11 kilometre otomobille gideceğim. Burada bir metro olsa neden araç kullanayım. Aslında Mersin'den Silifke'ye kadar metro ile ulaşabildiğimiz bir çözüm geliştirilmeli.
Mersin'in sorunu toplu taşıma alanında. Diğer çözümler sadece nefes aldırır, tali çözümler olarak kalır.
-15 yıllık CHP dönemini geride bıraktık. MHP dönemi başladı.
S.G: Ben tarım alanlarının imar açılmasını doğru bulmuyorum.
Dünya toprağının yüzde 1'i tarıma elverişliyken imara açılması doğru değil. Diğer taraftan Macit Özcan döneminde Mersin'e yapılan en büyük yatırım, en büyük kazanç Kültür Park oldu. Keşke Kuzey-Güney yönünde de o tür bir yeşil koridor oluşturabilseydi.
Raylı taşımada, hükümetle ayrı partideniz diye engellendik denildi. Ben bunu kolaya kaçma olarak görüyorum. Macit Bey döneminin eksikleri vardı ama artıları da oldu. Bundan sonraya bakarsak, Burhanettin Kocamaz döneminde bence az iş yapıldı.
Bir yılda gereksiz şeylerle zaman kaybedildi diye düşünüyorum.
-Mersin'de belediyecilik konuşulurken genelde Kayseri, Konya, Antep gibi iller örnek gösterilir. O iller Mersin'e model olabilecek kentler mi?
Mersin hangi kentleri örnek almalı, esinlenmeli?
S.G: Bir kenti değil de birkaç kentteki güzel şeyleri örnek alabilir ama her kent kendine özeldir. Mersin, kendi geçmişini örnek alsa belki daha doğru olur.
Kendi doğal değerlerine sahip çıkarak yol alsa daha doğru olur.
Dünyadan örnek almak gerekirse, Avrupa Yeşil Başkentleri seçilir her yıl, onları örnek alabilir.
Kopenhag'ı, Hamburg'u örnek alabilir. Mersin'in kıyı şehirlerini, o şehirlerdeki kentleşme modellerini incelemesi gerekiyor. Oralarda neler yapıldı incelenebilir.
-Mersin'de tersinden gidiyor galiba. Mersin Akdeniz ülkesi ama belediyeciler ya Japonya'ya, Amerika'ya ya da Orta Asya şehirlerine gidiyorlar...
S.G: Ne amaçla gittiklerini, ne yaptıklarını bilmiyorum ama mesela Barselona'da kentsel dönüşüm adına güzel örnekler var.
Mersin'in kıyı ve liman şehirlerindeki gelişmeleri izlemesi lazım. Ben belediye başkanı olsaydım dünyada örnek alabileceğimiz kentlerdeki gelişmeleri uzmanlardan dinlerdim. Zaten hangi kentlerin inceleneceğine daha başkan olmadan kafa yormak lazım. Belediye başkanının kafasında kentleşmeyle ilgili vizyon sahibi olması lazım. Estetik bir bakış açısına sahip olması lazım. Belediyecilik, planlamacılık, elinize cetveli alıp sahili kaç parsele bölebilirim, kaç katlı bir bina yapabilirim diyeceğiniz bir meslek değil.
Ama buna indirgendi belediyecilik. Beni üzen bu. Mersin'de daha doğrusu Türkiye'de, bizim dışımızdaki canlılara saygımızı da kaybettik. Ben Hamburg'da bir hayvan barınağına gitmiştim.
Çok düzenli, temiz bir mekan ve sadece gönüllüler çalışıyor.
Orada barınan hayvanların hassasiyetlerini bile kayıt altına almışlar. Bir hayvanı almak istediğiniz zaman önce form doyuruyorsunuz, evinize gelip kontrol ettikten sonra hayvanı size veriyorlar. Ve bu barınak şehrin tam ortasında. Bizdeki gibi şehrin dışında, tecrit edilmiş halde değil.
Yani bir şehri bütün unsurlarıyla korumak gerekiyor.
Güney