Mimarlık

Michael Pawlyn alldesign tasarım konferansları ve fuarı için İstanbul'a geliyor!

Doğanın dehasını mimarlıkta kullanan ve doğanın mimarlığı ve toplumu dönüştürebileceğini savunan “biomimikri” alanında uzman, TED konferanslarındaki konuşmasıyla tüm dünyada büyük ses getiren eko-mimar Michael Pawlyn alldesign için İstanbul’a geliyor

Allevents tarafından BMW ana sponsorluğunda, Arçelik, Armaggan ve Işıklar Tuğla co-sponsorluğunda 21-22 Şubat 2014 tarihlerinde Hilton Kongre ve Sergi Merkezi’nde düzenlenen alldesign Uluslararası Tasarım Konferansları ve  Yaratıcı Endüstriler Fuarı, tasarım dünyasını üçüncü kez bir araya getirecek. Hayatımızın her alanına yön veren tasarımın ele alınacağı alldesign 2014’ün konferans bölümünde kendi dalının uzmanları tasarıma bakış açılarını ve dünyaca ödüllü işlerini izleyicilerle paylaşırken, fuar alanında ise tasarımda öne çıkan firmalar en yeni ürünlerini sergileyecek. Konferans için İstanbul’a gelecek isimler arasında ekolojik çalışmalarıyla ünlü mimar Michael Pawlyn de yer alıyor. Pawlyn’in konuşması 21 Şubat’ta 11:40-12:15 arasında.

Michael Pawlyn,inandığı “biomimicry”’ye göre insanların problemlerine çözüm getirebilmek için doğadaki sistemleri, modelleri ve mekanizmaları inceliyor, onlardan ilham alarak veya onları taklit ederek mimariye aktarıyor. Doğadaki tasarımlar sadece mekanizma yönünden değil, en az malzeme ve enerji ile en fazla verim almaları, kendi kendilerini onarma özellikleri, geri-dönüşümlü ve doğa-dostu olmaları, sessiz çalışmaları, estetik, dayanıklı ve uzun ömürlü olmaları bakımından da pek çok çalışmaya örnek teşkil ediyor.  Pawlyn: "Benim için “biomimicry”,“sıfır atıksız bir dünya için en iyi inovasyon kaynağı, çünkü biyolojik yaşam biçimlerinin varlığını rejeneratif olarak sürdürebilmesini sağlayan kurallara odaklanıyor.” diyor. 2011 yılında Britanya Mimarları Kraliyet Enstitüsü tarafından yayınlanan “Mimaride Biomimicry” adlı kitabı, doğanın dehasının mimaride nasıl kullanıldığına dair örnekler ve bilgiler içeriyor.


Pawlyn, Yusufçuk böceğinin kanatlarından esinlenerek yarattığı Eden Projesi’ne ek olarak biomimikri örnekleri olarak şunları veriyor: Roma’da kapalı bir arena olan Pier Luigi Nervi's Palazzetto dello Sport’un dev Amazon nilüferlerinden esinlenmiş, verimlilik anlamında muhteşem bir başyapıt olduğunu belirtiyor.  Mick Pearce tarafından Harare, Zimbabwe’de tasarlanan The Eastgate Centre’ın karınca tepeciklerinden esinlendiğini ve tropikal bir ortamda iç bir mekanda havalandırma olmadan insanların rahat etmesini sağladığını söylüyor.  Eden Projesi, biyomimikri kullanılarak yapılan tasarımlara verilebilecek en iyi örneklerden biridir.  


Michael Pawlyn biyomimikriyi şöyle anlatıyor “Biyomimikri, biyolojik organizmalarda görülen olağanüstü adaptasyonlardan ilham alarak insan ihtiyaçlarına uygun yeni tasarım çözümleri üretmeye çalışmaktır. Biyolojik formlardan esinlenerek yaratılan birçok mimari örnek vardır, ancak biyomimikri, estetik bir yaklaşım olmaktan çok fonksiyonel bir ele alış biçimidir – biyolojide görülen fonksiyonların işleyiş şekillerini öğrenerek bunları mimarideki fonksiyonel yeniliklere dönüştürme çabasıdır.Biyomimikrinin, doğayı ele geçirme teşebbüsünden doğayı koruma hedefine doğru kayışın mantıksal sonucu olduğu iddia edilebilir. Ve şimdi elde edilmek istenen aslında bir uzlaşmadır. Avantajlar, kaynak verimliliğinde çok önemli artışlar elde etme fırsatı, sıfır atık sistemlerinin oluşturulması, toksinlerin bertaraf edilmesi, doğal sermayenin yeniden oluşturulması ve paradan tasarruf edilmesidir. İster ultra hafif yapıların inşa edilmesi, pasif ısıtma ve soğutma sistemlerinin tasarlanması olsun ister daha etkin yangın tespit ve söndürme sistemlerinin geliştirilmesi olsun, neredeyse her türlü fonksiyonel zorluğu yeniden değerlendirmek için biyomimikri kullanılabilir. Biyolojik organizmaların büyüme ve kendilerini koruma şekliyle karşılaştırıldığında, şu anda kullandığımız teknoloji nispeten daha basit ve hamdır. Ancak, bilgisayar yazılımları ve üretim tekniklerindeki gelişmeler sayesinde, biyolojinin seviyesine yaklaşmaya başladık. Bu nedenle, örneğin 3 boyutlu yazıcılar artık, biyolojik yapıların olağanüstü düzeydeki etkinliğine çok daha fazla yaklaşmamıza olanak tanımaktadır. Genelde, biyolojik yapılar, materyallere tam olarak doğru yerde sahip olan çok kompleks yapıları sayesinde bu kadar etkin çalışmaktadır. En nihayetinde binalar hiçbir zaman birer yaşayan sistem olmayacaktır, ancak algılayabilen ve tepki verebilen, büyüyebilen ve kendini onarabilen ve biyolojik organizmalarda meydana gelen diğer tüm fonksiyonları yerine getirebilen sistemler olabileceklerdir.”


“Mimaride Biyomimikri” adlı kitabıyla ilgili ise Pawlyn şunları söylüyor: “Kitabımda, önümüzdeki on yıl içinde üstesinden gelmemiz gereken üç önemli zorluğu açıkladım, bunlar: 1) Kaynak verimliliğinde çok önemli artışlara gitmek, 2) Kaynakları, doğrusal, tutumsuz ve çevreyi kirleten şekilde kullanmaktan vazgeçip tüm kaynakların kapalı devirlerde yönetildiği kapalı devir modeline geçmek ve 3) Fosil yakıt ekonomisinden, güneş ekonomisine geçiş yapmak. Bu iç, birbiriyle bağlantılı yolculuğa çıkmaya karar verirsek, bana göre, biyomimikriden daha iyi bir çözüm bulamayız. Yaşayan dünya, büyük bir kısmı henüz kullanılmayan tasarım fikirlerini içinde barından uçsuz bucaksız bir kitaptır ve artık, bu konuyu, daha önceden sahip olmadığımız düzeyde, geniş bilimsel bilgiler ışığında ve daha önce hayal edemeyeceğimiz kadar ileri dijital tasarım araçlarıyla ele alabiliriz – tasarımcılar, önümüzdeki milyarlarca yıl için yeniden düşünme ve çözümler tasarlama konusunda daha önce hiç bu kadar büyük bir fırsata sahip olmamıştı. 


Michael Pawlyn, doğadan ilhamını alan çevresel olarak sürdürülebilir projelere odaklanmak üzere 2007 yılında kendi mimarlık şirketi Exploration’ı kurdu. Kendi şirketini kurmadan önce 10 sene boyunca çalıştığı Grimshaw’da radikal bir biçimde tasarlanmış bahçe mimarisine sahip Eden Projesi’ni yürüten takımın başındaydı.  Eden projesi Yusufçuk böceğinin kanatlarından esinlenilerek tasarlandı. Pawlyn, Grimshaw’da çevreci yönetim sitemini getirince, şirket Avrupa’da bu sisteme geçen ilk mimarlık ofisi oldu. Pawlyn, Sahara Project’te de yer aldı.  


Pawlyn, sürdürülebilir tasarım ile ilgili İngiltere birçok farklı kurumda ders veriyor. Bunlara ek olarak 2007 yılında Google’ın her yıl düzenlenen “Zeitgeist” konferanslarında ve 2011 yılında ise TED Konferanslarında konuşmacı olarak yer aldı.