Genel

Mühendisler, çılgın projelere karşı uyarıyor!

Hüseyin Öztürk'ün verdiği bilgiye göre, 'kentsel dönüşüm' alanlarından çıkan hafriyatlar, dolgu malzemesi olarak kullanılıyor, Cemal Gökçe, "Bu teknikle yapılan yapıların depremde ayakta kalma şansları yok" dedi...


İstanbul'un kıyıları, bir bir doldurularak yapılaşmaya açılıyor. Sırada üçüncü havalimanı, Yenikapı'ya miting alanı, Maltepe'ye yeni sahil, Tuzla'ya "Venedik projesi", Boğaz'a olimpiyatlar için stad, Haliç'e yat limanı, Galataport projesi, Beylikdüzü'ne su ürünleri hali, Haydarpaşa'ya Haydarpaşaport var. Aydınlık, AKP hükümetinin çılgın projelerini inşaat, jeoloji ve çevre mühendisleri ile şehir plancılarına sordu. Uzmanlar, bu yapıların ekosistemi olduğu kadar, insan yaşamını da tehdit ettiği konusunda uyarıyor. 


Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk'ün verdiği bilgiye göre, 'kentsel dönüşüm' alanlarından çıkan hafriyatlar, işin kolayına kaçılarak denize dökülüyor ve dolgu malzemesi olarak kullanılıyor. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, "Bu teknikle yapılan yapıların depremde ayakta kalma şansları yok" dedi. 


'Hasar riski daha büyük' Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, "Kentsel dönüşümle eski binalar yıkılıyor. Yöneticiler, moloz dökümü için bir yer bulmuş; Marmara Denizi" dedi. Dolgunun denizdeki verimli alanları yok ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Öztürk, dolguların bölgedeki akıntı yapılarını da değiştiğini vurguladı. 


Peki, Marmara'da beklenen olası depremde, bu alanlar nasıl etkilenir? Prof. Dr. Hüseyin Öztürk'ün yanıtı şöyle: "Deprem sırasında dolgu üzerine yapılan binalar daha fazla sallanarak daha büyük hasar riski doğurur. Bu dolguların dış kuşağının çok sağlam kazıklarla kuşatılıp, dökülen malzemenin yanal yayılmasını önlemek gerekiyor. 


Proje öncesi zemin koşullarına bakılması lazım. Yani, molozun döküleceği yerin altında, tabanda ne var? Kayma ya da akma riski var mı? Bunların eğimleri ne? 

Deniz suyu dolguda kullanılan malzeme ile etkileşime geçerek zamanla çözülebilir, burada oturmalar olabilir. Dolguda kullandığımız malzemenin suya karşı davranışını bilmemiz lazım." 'Denizle insan ilişkisi kesilecek' İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, "İstanbul'un yakın bir gelecekte ciddi bir deprem yaşayacağını biliyoruz. Dolayısıyla denizlerin doldurularak yolların, büyük eğlence yerlerinin, konutların, akaryakıt istasyonlarının yapılmış olması kabul edilebilir değil. Depremde denizin geri alacağı ilk yerler, dolgu alanları olacaktır. Yapılan dolgular inşaat hafriyatlarının değerlendirme alanları olarak görülüyor. Bu teknikle yarın depremde ayakta kalma şansları yok" diye konuştu. 


"Bunlar rant projeleridir" diyen Gökçe, denizin doldurulmasıyla oluşturulacak alanların, insanların denizle olan ilişkisini de keseceğine dikkat çekerek, "O yapılar, ekosisteme, insan ve kent yaşamma zarar verecek" dedi. 

'Pahalıya patlar' Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu, yetkilileri şu sözlerle uyardı: "Deniz ülkemizin, coğrafyamızın, tarım alanlarımızın, ormanlarımızın hatta kentlerimizin ekolojisini de etkilemektedir. Bu alana verdiğimiz herhangi bir zarar hepimize pahalıya patlar. 


Dohaya yapacağınız hatalı müdahaleler size misliyle döner." Çılgın projelerin belli bir sınıfa hizmet ettiğini söyleyen Bozoğlu, şöyle konuştu: "Yaşam alanlarının yapay biçimde farklılaşmaya başlaması, toplumsal bir değişim de yaratacaktır. Tıpkı mahalledeki dayanışma kültürünün yerini AVM'lerde zaman geçirmenin alması, tüketim toplumunun pompalanması gibi sonuçlar doğuracaktır. Denizi doldurarak kentten kopuk alanlar planlamak, İstanbul gibi tarihi ve kültürel dokusu olan bir kentin kimliğini ve toplumun yaşam biçimini derinden etkileyecektir."


'Dayatmacı değil bilimsel olmalı' Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, dolgu projelerinin meslek örgütleri, bilimsel çevreler ve toplumda tartışılmadan yürütülmesini eleştirdi. Atlar, Yenikapı'daki dolgu alanını, "kamu otoritesi eliyle yapılan bir vandalizm örneği, skandal bir proje" diye tanımladı. Şehir Plancıları ve Mimarlar Odası'nın imar planlarını yargıya taşıdığını hatırlatan Atlar, mahkeme kararları bile beklenmeden uygulamaya geçilerek denetleme mekanizmasının ortadan kaldırıldığını söyledi. Atlar, şöyle konuştu: "Bu şekilde yapay mekanlar üretilerek binlerce insanın burada yapılacakmiting alanında toplanması öngörülürken, zemin açısından zaten riskli olan bu bölgelerde meydana gelecek olası bir deprem anında nasıl müldahale edileceği, insanların nasıl tahliye edileceğine ilişkin çözümlerin planlanmadığını görüyoruz. Tarihiyle ve konumuyla dünyanın en önemli kentlerinden olan İstanbul'da, bu dayatmacı proje yaklaşımından derhal vazgeçilmeli ve uygulamalar bilimsel yöntemlerle ve katılımcı bir anlayışla yapılmalı." 


Aydınlık